
Ukrayna'da hala barıştan bahsedebilir miyiz? Trump'ın 28 maddelik planı, ilk bakışta barış girişimi gibi sunuldu. Ancak birçok Batılı analiste göre bu bir barış planı değil, bir propaganda metni.
Analistler, bu önerinin asıl amacının sahadaki gerçek durumu gölgelemek olduğunu söylüyor. Bu görüşte olanlara göre Rusya'nın askeri olarak üstünlük sağladığı, Batı'nın hedeflerine ulaşamadığı bir noktada, bu tür belgelerle kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor.
Öne sürülen şartlar, Ukrayna'nın büyük bir orduya sahip olmasını öngörüyor. 600 bin ila 800 bin askerin olduğu bir yapıdan söz ediliyor. Peki bu orduyu kim finanse edecek? Avrupa mı?
Avrupa zaten ekonomik baskı altında. Enerji krizi, sosyal yardımların kesilmesi, göçmen akınları gibi sorunlarla uğraşıyor. Bir de Ukrayna'nın ekonomik ve askeri yükünü üstlenmek, birçok Avrupa ülkesi için katlanılmaz bir hale geliyor.
Üstelik, Ukrayna'daki mevcut yönetimin siyasi yapısı da tartışmalı. Neo-Nazi unsurların etkili olduğu bir yapı, baştan beri Rusya'nın dile getirdiği bir konu. Aslında bu konu batı kamuoyunda da ciddi anlamda eleştiriliyor. Savaş boyunca, orduya zorla alınan gençler, geri çekilmek isteyenlerin vurulması, insan hakları ihlalleri gibi pek çok olay yaşandı. Tüm bunlar, savaşı "demokrasi mücadelesi" olarak tanımlayan söylemi sorgulatıyor.
Bir de bu savaşın sadece askeri değil, aynı zamanda bir "değerler savaşı" olduğu vurgulanıyor. Batı'nın savunduğu özgürlük, demokrasi ve insan hakları söylemi sahadaki uygulamalar tarafından neye tekabül ediyor, çok net şekilde deşifre etti. Soroslar'ın, 2014 Maiden darbesini kotaran Victoria Nulend'ın stratejisine ateş taşımaya devam eden batılı siyasetçilerin savaş çığırtkanlıkları da cabası.
Trump'ın sunduğu ve Avrupa'nın orasından burasından çekiştirdiği plan, bir barış planı değil aslında. Plan, savaşı durdurmak yerine bir süreliğine dondurma girişimi. Asıl hedef, Ukrayna'yı yeniden silahlandırmak ve zamanı geldiğinde savaşı yeniden başlatmak. En azından Avrupa'nın isteği bu yönde. Çok mu keskin söyledik? Bugün batı kamuoyunda konuşulan konu bir "ateşkes", yani taktiksel bir adımdan bahsediyoruz. Şu Avrupa'nın el koyduğu 200 milyarlık Rus parasını da düşünün.
Barış, yalnızca silahların geçici olarak susması değildir. Gerçek barış, ancak karşılıklı güvenin tesis edildiği, adaletin sağlandığı ve tüm tarafların birlikte yaşayabileceği kapsayıcı bir siyasi düzenle mümkündür. Ancak Batı için barış artık bir değer değil, taktiksel bir araçtır. Diplomasi diliyle sunulan teklifler, sahadaki dengeyi yeniden kurmak, savaşı yeniden başlatmak için kullanılan oyalama hamlelerine dönüşüyor. Ve işte asıl tehlike burada yatıyor.