Atlara ve kavatlara dâir

Zaman”ın dünki sayısında sayfa 25’den verilen haberi ve fotoğrafı gördünüz mü bilmiyorum.

Ama genç muhâbir Burak Can arkadaşımı da bu röportajı için gıyâben kucaklıyor ve alnından öpüyorum!

Büyükada’da, yaşlandıkları yâhut en insafsızca koşullarda çalıştırıldıkları ve zâten ömürleri boyunca doğru dürüst yem yüzü görmedikleri için tâkatden düşen atların nasıl alçakça açlıkdan ölüme terk edildiklerini ve bir kısmınınsa bu dahî beklenmeksizin nasıl kesilerek cesedlerinin orada çürümeye bırakıldıklarını anlatıyordu.

Leşlerini oracıkda kargalar yiyormuş.

Görünce gözlerimden yaşlar boşandı, dakıykalarca ağlamışım.

Eğer bunları yapanlar Müslümansa ben “gâvur” olmayı on kere tercîh ederim!

Resmî görevliler, yâni en başda polisler, fayton sâhiblerinden korkdukları için müdâhale etmiyorlarmış!

Onlara da en samîmî temennîlerimi iletiyorum.

Ayrıca bu göz yummada “siyâsî” etkenler de rol oynuyormuş.

Burada nezâketimi bozmamak için kendimi tutuyor ve sâdece şu üstü kapalı îmâ ile yetinmek istiyorum:

Ben o siyâsetin anasını avradını...

Ancak Ada halkına da iki çift sözüm var:

Eğer, hangi sebebden ötürü olursa olsun, bu vahşete katlanıyorsanız Allah lütfen sizleri de ihmâl etmesin ve topunuzun belâsını versin!

Ne yiğit milletmiş şu “Ada Milleti” de haberimiz yokmuş!

Helâl olsun boyunuza posunuza!

Fayton sâhibleri içinse tek bir duâm var:

İnşallah sizin sonunuz da o zavallı atlarınki gibi olur!

Bakalım o zaman sizleri de haber yapacak bir yufka yürekli muhâbir çıkar mı?

Hazır açılmışken:

Sâdece o tâlihsiz ve güzeller güzeli mâsum atlar değil konum!

Sizler, sırf kedilere ve köpeklere bunca eziyet edildiği için prensip olarak yılda kaç bin turistin Türkiye’ye gelmediğini biliyor musunuz?

Türkiye ve Yunanistan için bu rakamlar 12.000 ve 9.000 olarak tahmîn ediliyor.

Ben iki satır yazdım diye gönüllerinizin merhamet nûruyla tenevvür etmeyeceğinden emînim ama sizin Allahınız paradır da belki bundan etkilenirsiniz diye düşündüm.

Öyle ya, her turist ortalama 1.800 avrodan...

***

Aslında bambaşka bir konu tasarlamışdım bugün için; notlarım da hazırdı.

Fakat o resmi görüp o haberi okudukdan sonra, isterseniz bana beyni muşmulaya dönmüş bir bunak deyiniz, umurumda değil, hem belki haklısınızdır da, ama o haberi okuyup o resmi gördükden sonra canım ne istiyor, biliyor musunuz?

O atlar gibi yere uzanıp ölmek...

Nasıl olsa bir gün o da olacak ama şu ikindi tam da uyardı gibi bir his var içimde...

Sinsi bir his...

Bir şişe cognac olacakdı barda...

İkindi üzeri sarhoş olmanın en emîn yollarından biridir.