Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Atom bombası olmadan olmuyor 

ABD tarafından terk edilen Almanya, kimlik bunalımında. Ayrı ordu kurmak, hatta atom bombası yapmaktan söz ediyor.

Almanya’da bir kimlik bunalımı var. Avrupa’nın kilit ülkesindeki bunalım, ABD’nin 70 yıldır ilk kez Avrupa’ya ve Almanya’ya rest çekmesiyle başladı. Donald Trump bütün kalıpları ve alışkanlıkları bozdu, Almanya’yı yönsüz bıraktı.  

ABD’den uzaklaşmaya başlayan Almanya ne yapar? Almanya’nın hala bir AB liderlik sorumluluğu ve Fransa ile komşu olma zorunluğu var. Aynı zamanda Almanya Doğu’ya bakıyor ve ufukta Türkiye ile Rusya’yı görüyor.   

Almanya’nın yeni bunalımlı dönemde Türkiye ile daha yakınlaşmaya çalışacağını öngörüyoruz. Ancak bu yakınlaşma, Alman siyasetinin dağınıklığı, yön bulmadaki kararsızlığı ve ekonomik baskılar yüzünden net olmayacak. Almanya’nın İslam’a yönelik önyargılarını atamaması, anavatana bağlı Türklere tepkisi, terör örgütleri konusunda seçici davranması ve Türkiye’ye dair köhne bakış açılarından kurtulamaması, Türkiye ile dalgalı ilişkiler getirecek. 

Peki, Savunma ve Dış Politikada ABD çapasını kaybeden Almanya ne yapacak? 2019 Almanya için önemli. Bayan Merkel’in Başbakanlığının 2021’e dek sürüp sürmeyeceği, bu yıl belirlenecek. Partisi CDU’ya kimin lider olacağı, 7-8 Aralık’taki parti kongresinde belirlenecek. Sonra Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Burada CDU dahil statüko partilerinin ağır yenilgisi bekleniyor. 

Almanya’nın savunma ve ekonomi alanında ABD’den uzaklaşıp sağlam ortaklar aramaya başlaması, modern Avrupa tarihi için yeni bir durum. Almanya eskiden eşit ortak değil, söz dinleyen mahcup muhataplar arardı. Almanya’nın eskiden ortaklarını seçme ve onları şekillendirme lüksü vardı. Şimdi, Türkiye ve Rusya dosyalarına bakanlar, eşit ortaklık ilişkisi gerektiğini, Almanya’nın jeopolitiği kabullenmek, muhatabını ikna etmek ve saygı duymak zorunda olduğunu göreceklerdir. 

Almanya stratejik olarak ABD’den uzak bir ordu kurmak, hatta atom bombası yapmak gibi seçenekleri tartışıyor. ABD’nin belirleyici ağırlığı yüzünden Almanya’nın bu yollara girebileceğini sanmıyoruz. Ancak Almanya’nın atom bombası niyeti sadece Hitler’e gitmiyor. 1960’larda da Almanya atom bombası istemişti. 

Türkiye konusunda Almanya’nın önyargılarını aşması kolay değil. Ancak 27 Ekim Dörtlü İstanbul Zirvesi, Almanya’ya Avrasya’yı yeniden keşif fırsatı verdi. Almanya’nın Doğuya yöneleceğini öngörebiliriz. Bu, zaman alacak. Hatta muhtemelen Almanya bir süre yönünü kaybedecek ve Avrupa meselelerine batacak. Ama güneş her gün Doğudan başlar ve Batıdaki ufuk çizgisinden kaybolur. 

 

Uçmuyor, Yüzmüyor, Yürümüyor 

Almanya Başbakanı, önceki gün Arjantin’deki G20 zirvesinin açılışını kaçırdı. Çünkü Almanya devletinin Airbus uçağı arızalandı. Yerine uçak da bulamadılar. Merkel küçük bir resmi uçakla Madrid’e gitti, oradan da İspanya Havayolları’nın tarifeli seferiyle Buenos Aires’e. 

Bu durum, tasarruf ya da tevazu ile açıklanıp alkışlanamaz. Çünkü ticari uçağı bekleyen Merkel, G20 açılışı ile Trump ve Şi Jinping görüşmelerini kaçırdı. Başbakanın zirveye geç kalmasının ve Almanya’nın sahnede yokluğunun maliyeti yüksek. 

Uçaklarınızın sayısı ve menzili, dünya üzerindeki etkinliğinizle ve oynamak istediğiniz rolle bağlantılıdır. Şimdiye dek Avrupa sahnesinde aktif olan Merkel’e, Avrupa içindeki kısa mesafe uçuşlar için küçük uçak yetiyordu. Menzil Arjantin olunca, Merkel uçamadı. Uçak havalandıktan bir saat sonra bütün iletişim sistemini kaybetti. Bu arada sabotaj olmadığı duyuruldu. 

Bu arıza bir istisna olabilir, ya da olmayabilir... Çünkü bir ay önce Almanya Maliye Bakanı, Bali-Endonezya’ya büyük uçakla gitti, ancak geri gelemedi. Almanya’nın uçağı Bali’den kalkamadı. Çünkü uçağın kablolarını fareler kemirmişti… Ve Almanya uçak uçurma konusunda çok isteksiz: Mesela, Hava Kuvvetlerindeki 128 Eurofighter savaş uçağından yalnızca 4 tanesi uçar durumda. 

ABD eski dışişleri bakanı Henry Kissinger “Almanya Avrupa için çok büyük, Dünya için çok küçüktür” demişti. 

Almanya’nın Nato görevi yapabilecek bir avuç savaş uçağı olduğu belgelendiğinde, bu durum Almanya’nın pasifistliğine ve silahlanma karşıtlığına bağlanmıştı. Başbakanı Arjantin’e taşırken iletişim sistemi çöken ve Merkel dâhil bütün heyetin hayatını tehlikeye atan uçak ise Almanya’da bazı şeylerin sanıldığı gibi olmadığını gösteriyor. Her şeyi mükemmel ve saat gibi işleyen Almanya imajı ile yaptığı savaş gemilerinde üretim ve mühendislik hataları bulunan, tankları yürümeyen, uçakları uçmayan Almanya, birbiriyle çelişiyor. 

Belki Almanya gerçekten inişte ve güç kaybediyor. Ve muhtemelen Almanya’nın gerilemesi 2008 dünya ekonomik krizi ve 2015 mülteci akınıyla hızlandı. Şimdi aynı Almanya, bir Avrupa Ordusu’ndan söz ediyor. Bu ordu lafından önce de atom bombası gerektiği tartışılıyordu. Almanya’nın rahatsızlığını ordu ve atom bombası çözebilir mi? Hem atom bombasına sahip olacak hem de Birleşik Avrupa Ordusu’na komuta edecek Almanya, bazılarına göre hayal değil. Mesela AfD denen parti yükseliyor. 

İşin ilginci, Merkel’in bozulan uçağının adı Konrad Adenauer idi... 2. Dünya Savaşı sonrası Batı Almanya’nın kurucu babası olan ve Almanya’yı 14 yıl Başbakan olarak şekillendiren demokrat Adenauer, artık ne Merkel’i ne de Almanya’yı taşıyabiliyor. 

 

Almanya Atom Bombası peşindeydi 

Konrad Adenauer 19. yüzyılda doğdu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nı yaşadı ve 1946’da Almanya’nın başbakanı oldu. O zaman Almanya’nın Doğusu Rusya, Batısı da ABD işgalindeydi. 

Adenauer Katolikti ve Almanya’yı dini-liberal standartlarla 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından çıkartmaya çalıştı. Merkel’in de partisi olan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), bu bileşimin partisidir: Katolik Hristiyanlık ve Demokratlık. Adenauer ABD ve Fransa’ya yakın durdu, Avrupa Birliği için çalıştı. 1963’e dek Başbakan, 1966’ya dek CDU lideri olarak kaldı. 1967’de 91 yaşında öldü. 

Katolik Adenauer, Fransa’nın Katolik lideri De Gaulle ile çok iyi anlaşırdı. İki liderin, Fransa ve Almanya’yı iki Katolik devlet olarak birleştirip, ateist-Komünist Rusya’ya karşı güç merkezi oluşturma hayali taşıdıkları söylenir. 

Asıl ilginç olan, Adenauer’ın 1961 civarında ABD’nin Almanya ve NATO’ya güvencesini yetersiz bulup Almanya’ya nükleer silah kazandırma çabasıdır.   

Belgeler, Adenauer’in Fransa’nın nükleer programına katılıp, kendi atom bombalarına sahip olmaya çalıştığını, bunun için De Gaulle’dan talepte bulunduğunu gösteriyor. Fransa o zaman ABD’nin onayıyla ve İsrail katkısıyla ayrı nükleer silahlara sahip olma hakkı kazanmıştı. Adenauer da ortak değerlere sahip Fransa’dan nükleer anahtarı istemişti. De Gaulle isteği reddetti. Katolik dayanışmasına rağmen, Fransa Almanya’yı 2. Dünya Savaşı sonrası düştüğü köşeden çıkartmaz. Adenauer ise atom bombası olmadan Almanya’nın ikinci sınıf ülke olacağına inanmaktadır. 

Almanya’nın atom bombası arayışı o zaman ABD’yi de rahatsız eder. Başkan Kennedy’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı McGeorge Bundy Mayıs 1963’te CIA ve Atom Enerji Dairesine gizli emir verir: Fransa ve Almanya’nın nükleer işbirliği yapıp yapmadıklarını araştırın... O aralar De Gaulle Almanya’ya -hayır- demiştir. Aynı Fransa, 1950’lerden beri ise İsrail’e atom bombası yapımı için yardım etmekteydi. Adenauer, İsrail’e verilenin Almanya’ya verilmeyeceğini anlamış ve kalbi kırılmıştı. 

Almanya stratejik hedefler taşıyan bir ülke. Almanya AfD ve Yeşiller gibi uç partilere kayıyor. Aynı Almanya’nın İran nükleer anlaşmasıyla yakından ilgilendiğini hatırlayalım. Temmuz 1962’de ABD’nin Almanya elçiliğinden Washington’a yollanan gizli rapor şunu diyordu: ‘Bazı Alman liderler gelecekte ihtimal olarak atom bombasına sahip olmak gerektiğini kafalarının arkasına yerleştirmiş olabilirler. Ancak şu an somut bir öngörü yoktur’. 

Almanya’nın şimdi aynı durumda olduğunu söyleyebiliriz. Atom bombası olmazsa güç olunmayacağını yeniden hatırladılar. 1962’de ‘gelecekte ihtimal’ olarak sayılan noktaya Almanya artık çok yaklaşmış olabilir. Almanya yaparsa, İran yaparsa, Türkiye de yapar... Gelecek, bugündür.