Atsýz

Dün Büyük Atsýz’ýn 39. Ölüm Yýldönümü’ydü (12 Ocak 1905 Ýstanbul - 11 Aralýk 1975 Ýstanbul). 

Büyük Atsýz’ýn en önemli târihî husûsiyetlerinden biri hiç þübhesiz benim Babam olmasýdýr ama onu önemli ve târihî kýlan yegâne husûsiyet elbet bu deðildir.

Merhûm’un baþka meziyetleri de vardý. Peki, kimdi bu Atsýz?

Bir insanýn kim olduðunu anlayabilmek için kim olmadýðýna da bakmak bâzen yararlý olabilir.

O halde önce buna bir gözatalým:

Atsýz daha pek çok baþka þey de deðildi muhakkak ki ama herþeyden evvel iki þey deðildi; “kafatasçý” ve “kan tahlilcisi” !!!

Bu iddiayý ortaya atan hýyarlar ya câhildirler ya da kötü niyetli.

Bir kere hangi ýrkdan olduklarýný “anlamak” için insanlarýn kanlarýndaki neyi tahlîl edip de bulacaksýnýz ki böyle bir “yöntem”i uygulayasýnýz?

Kanýmýzda bir, ne bileyim, “ýrk molekülü” veyâ “soy bakterisi” filan mý var?

Olsa duyardýk...

Ýkincisi insanlarýn ayný bunun gibi diyelim ki baþlarý yuvarlakça yâhut uzunca görünümlü olabilir ama bundan kavmî mensûbiyet tesbîti biraz da göz renginden adres tesbîti gibi birþey

olmuyor mu?

Soylarýnda herhangi bir melezleþme olmadýðý halde beyaza yakýn tenli zencîler bile yok mu?

Atsýz bu hususdaki görüþünü hiç bir þübheye mahâl býrakmayacak kadar net bir ifâdeyle belirtmiþdir:

“Bir Türk gibi düþünen ve kendini Türk hisseden insanlar Türkdür!”

Daha nasýl söylesindi ki?

Ha, bakýnýz, diðer ýrklarla karýþmamýþ ýrklarýn daha sýhhatli/yetenekli vs. gibi hasletlere sâhib olacaðý yolunda bir inancý vardý ama buna karþý çýkanlar “saf” ýrkýn ancak hayvanlarda ve o da ancak bâzý hayvanlarda makbûl bir özellik olduðunu ileri sürerlerdi ki ben de tamâmen ayný kanaatdeyim.

Kýsacasý dünyâda ve Türkiye’de kann inceleyerek soy-sop saptamasý yapýlabileceðine inananlar var belki ama Atsýz onlardan deðildi.

Bu arada par curiosité: Türkiye’de kafatasý ölçerek ýrk tasnîfi yapanlar da elbet vardý...

En baþlarýnda ise Yüce Önder’in Kýzkardeþi Afet Haným gelirdi.

Atsýz’ý, bir iftirâ olarak, kafatasçýlýðý ile ithâm edenler ne hikmetse bunu hep meskût geçerler.

Aslý aranýrsa Atsýz da kafatasý ölçerdi ama bunu sýrf buna inanarak bâzen Ýstanbul’un tâ bir ucundan, hattâ arasýra baþka þehirlerden gelerek kafalarýný ölçtürmek isteyen safdillerle dalgasýný geçmek için yapar ve ardýndan kendilerini aydýnlatýrdý.

Kafatasý “ölçmek” (!) için kullandýðý iri bir pergele benzeyen âlet ise Dr. Rýzâ Nur’un (Mânevî Babasýnýn... Dr. Rýzâ Nur Lausanne Barýþ Konferansý’nda Ýsmet Paþa’nýn yanýsýra Türkiye’yi temsîl eden Ýkinci Delege idi ve ileriki yýllarda Atsýz’ý resmen evlâd edinerek nüfûsuna geçirmiþdi.) “havsala ölçme enstrümaný” idi. Hekimler vaktiyle, hâmile hanýmlarýn rahat ve problemsiz doðum yapýp yapamayacaklarýný anlayabilmek için, havsala kemikleri arasýndaki mesâfeyi ölçermermiþ; iþte o âlet...

Bugün tabii bu muâyeneyi çok daha ileri tekniklerle yapýyorlardýr sanýrým.

Atsýz iþte o iri pergelle “sanýklarýn” kafalarýný önden ve yandan ölçer; sonra bir kâðýda, kendi dâhil kimsenin okuyamayacaðý kargacýk burgacýk acâib birtakým “hesablar” karalayarak “ince ince” iþlemler uyguladýkdan sonra netîceyi(!) verirdi:

- Oooo, Hanýmefendi/Beyefendi, maalesef hiç tahmîn etmediðim derecede düþük çýkdý, sâdece yüzde 59... Siz aslen nereliyim demiþdiniz?

Buna benzer bir sürü lakýrdý...

Pederin garib bir mizah anlayýþý vardý...

Bunlar özetle Atsýz’ýn olmadýklarýydý.

Olduklarýna gelince:

Çok iyi bir târihçiydi.

Çok kimse onun uzmanlýk alanýný Ýslâmiyet’den önceki Türk târihi sanýr ama en önemli eserleri Osmanlý Târihi ile ilgili olanlardýr ve bunlardan çoðu, belki de tamâmý, hâlâ önemli baþvuru kaynaklarý olarak kullanýlmaktadýrlar. Bunlar 28 cilddir.

Bunlarýn yanýsýra yine çok ünlü romanlarý, meselâ hâlen 104. basýmý piyasada bulunan “Bozkurtlarýn Ölümü”; ayrýca “Yollarýn Sonu” adý altýnda 13. basýmý kitabcýlarda bulunabilen toplu þiirleri, Türk (Ýnönü) Ansiklopedisi’ne yazdýðý 40 madde, ilki 1928 Yýlý’nda ve sonuncusu ölümünden bir yýl sonra 1976’da yayýnlanan yüzlerce makalesi, ilâveten birkaç polemik kitabý vardýr.

En önemlisi “Ötüken” adýný taþýyan birkaç dergi de çýkarmýþdýr.

Bütün bunlara bakarak Atsýz’ýn pek de tembel bir insan olmadýðý sonucuna varabiliriz.

Öte yandan geniþ çevreler onu daha ziyâde  “Türkçülük ve Tûrancýlýk Ýdeolojisi”nin Ziyâ Gökalp’dan sonraki sembol ismi olarak tanýrlar.

Gerçi bu da yanlýþ deðildir ama özellikle bilim adamý olarak önemini bence kesinlikle gölgelememelidir.

Baðlayacak olursak Atsýz  20. Yy. fikir ve sanat hayâtýmýzýn þâyân-ý dikkat imzâlarýndan biridir.

Yakýn akrabâsý olarak benim bu konuda daha fazla birþeyler söylemem doðru olmaz.