Atsýz’ýn ‘Vâsiyetnâme’si

Bir önceki yazýmda internete girerek orada “kendimi” yâni Yaðmur Atsýz maddesini arayýp hayretlere düþdüðümü belirtmiþdim.

Neden hayret etdiðimi orada kýsaca anlatdým. Fakat ayrýca dikkatimi çeken bir baþka husus, Babam Nihâl Atsýz’ýn “Vâsiyetnâme”sinin de bu yazýlanlar arasýnda aþýrý derecede büyük bir rol oynamasý oldu. Bu üçyüz küsur bin “girme”nin (entry karþýlýðý kullandým. Nasýl?) tabii ki ancak rastgele bir bölümüne göz atabildim ama edindiðim izlenim tamâmý içinde en az yarýsýnýn bu “Vâsiyetnâme”ye deðinmeden edemediði yolunda.

Belki bilmeyenler vardýr, tabii artýk kaldýysa. Atsýz 1941 târihli bu metinde, o zamanlar henüz birbuçuk yaþýnda olan bana hitâb ederek özetle, aþaðý yukarý akla gelebilecek bütün milletleri “bizim düþmanlarýmýz” olarak tavsîf ediyor ve bunlarýn hepsiyle boðuþmak zorunda kalacaðým için bana Tanrý’dan kolaylýklar diliyordu.

Vasiyetnâme yazmasýnýn sebebi ise o günler Almanya ile harbe tutuþmamýz bir an meselesi gibi olduðundan silah altýna alýnacak ve Trakya’da cereyân edecek çok kanlý muhârebeler sýrasý büyük bir ihtimalle þehid düþeceðini tahmîn etmesiydi.

Pazartesi sabahý (Þu internet olmasa hayatda ne halt edecekmiþiz acabâ?) yine âletin baþýna oturarak “Nihâl Atsýz” diye girdim. Rahmetli Peder hakkýnda ise altýyüz küsur bin madde var! Madde baðýmlýsý olmamak iþden deðil!

Onlarýn fevkalâde büyük bir bölümünde de yine bu “Vâsiyetnâme”den bahsedildiðini tesbît etmek beni þaþýrtmadý, tahmîn ediyordum.

Bu “Vasiyetnâme” muhabbeti onyýllardýr, yaklaþýk 55 yýldýr, bir türlü peþimi býrakmadýðý için bu konuya biraz sarâhat getirmem artýk farz deðilse bile sünnet oldu diyebiliriz:

Efendim, ben bu “vasiyetnâme”nin varlýðýndan, onüç ondört yaþlarýnda bir öðrenciyken o zamanki ünlü “Akis” Dergisi’ndeki bir story vâsýtasýyla haberdâr oldum. O yorumlu haberin sonunda “Oðlum, iþte senin baban gibi sivri akýllýlar...” þeklinde bana da bir direkt hitab vardý. Ömrümde bu yoldan aldýðým ilk mesaj olduðu için heyecanlandým. Pek olumlu bir hava taþýmadýðý, beni düpedüz küçümsediði için biraz da bozuldum.

Bu “Vasiyetnâme”nin orijinalini görmüþ deðilim. Çünki 1944 Tevkýyfâtý’nda Babam Ankara’da içeri alýnýrken sivil polisler bizim Ýstanbul’daki eve de gelerek yazýlý ne kadar kâðýt varsa el koyup götürmüþlerdi. O evrakdan bir daha hiç haber alamadýk. Ne de olsa “Millî Þef” devriydi. Öyle fazla ukalâlýðýn lüzûmu yokdu.

Netîceten bu belge hâlâ yüce devletimizin arþivlerinde olsa gerek.

Tabii çokdan yýrtýp atmadýlarsa...

Fakat iþin asýl ilginç tarafý bu “vasiyetnâme” diye yarým asýrdan uzun süredir laklakýyyâtý yapýlan metnin Nihâl Atsýz’a âid vasiyetnâme ile bir alâkasý bulunmamasýdýr!

Gerçi son tahlilde bu da bir “vasiyet”dir, zîrâ “Evlâdým, git o milletlerin hepsini tepele!” diyor.

Diyor ama “Oðlum Yaðmur, vasiyetnâmeyi biraz önce bitirdim.” cümlesiyle baþlýyor!

Asýl vasiyetnâme olsa “bunu biraz önce bitirdim” diye mi baþlar?

Velhâsýl vasiyetnâme-vasiyetnâme diye bir þamatadýr gidiyor ama insan biraz da okuduðunu anlar, deðil mi?

Bakýnýz beni nelerle uðraþtýrýyorlar!

NOT: Bir bakanýmýzýn üç gün evvel Türkiye’nin yaz saatini kýþýn da muhâfaza etmesi için bir yasa önerisi hazýrlayacaðýný okuyunca “lâhavle” çekerek bunun akýl kârý olmadýðýný belirtmiþ ve diðerleri meyânýnda meâlen þu gerekçeyi de göstermiþdim:

“Üstelik bu yüzden, çok yakýn iliþkilerimiz bulunan düzinelerce ülkeyle aramýzdaki saat farklarý biraz daha açýlacaðýndan böylece bir sürü ekonomik problemle de karþýlacaðýz. Çünki müþterek mesâî saatleri daha da eksilecek. Meselâ Ýngiltere ile Türkiye arasý saat farký ikiden üçe çýkacak ve böylece bizde saat 08.00’de çalýþmaya baþlayan bir firma Londra’daki partneriyle ancak saat 11.00’den îtibâren temâsa geçebilecek.”

 

Dün, baþda ihrâcatçýlar olmak üzere pek çok meslekî kuruluþ Deðerli Bakan’a ayný yoldaki îtirazlarýný bildirerek kendisini “akýl ve iz’an” yoluna dâvet etdi. Bence tamâmen haklý olarak mûmâileyhe “Arab Ligi’ne mi gireceðiz?” suali de tevcîh edildi, zîrâ bu uygulamanýn “en elle tutulur” sonuçlarýnda biri, Türkiye’nin Suûdî Arabistan’la “birhizâya” gelmesi olacakdý.

Demek ki yanlýþ hesab sâdece Baðdad’dan deðil, Londra, Paris ve Berlin’den filan da dönebiliyormuþ!

Hattâ oralara ne hâcet, Ýstanbul’dan!

Sizi belki henüz bu mevzûda bilgilendirmediler ama Türkiye kuþ uçmaz kervan geçmez bir dað köyü deðil, Sayýn Bakan!