Atv yönetimi din düşmanı mı?

Atv’nin yeni dizisi Kertenkele garip bir tartışma başlattı. Diziye tepki gösterenler, yapımcı hakkında suç duyurusunda bulunanlar var. Bunun sebebi ne, senaryoya göre polisin aradığı azılı bir suçlu, bir mahallede sahte imamlık yapmaya başlıyor. Bir suçlu eğer imam kılığına giriyorsa bu çevresine güven verdiği içindir ve böyle balınca imamları yücelten bir yanı da var. Başka meslek bulamadılar mı diye sorulabilir. Kertenkele senaryoda boyacı ya da tamirci kılığına girse olmaz zira kimliğin hem polise hem de emniyete güven vermesi gerekir. Polis ya da öğretmen de yapamazsınız bu da hayatın akışına aykırı olur.  Dizinin yapımcısı diyor ki “ilerleyen bölümlerde Kertenkele’nin nasıl arındığını da göreceğiz.” Peki daha ileri bir noktaya taşıyalım işi. 

Atv Yönetimi bugüne kadar halkın hassasiyetlerine aykırı bir yayın politikası izledi mi, izlemedi. Atv Yönetimi’nin imamlara ve din adamlarına karşın bir kastı olabilir mi? Neden olsun, bu kendi ayağına ateş etmektir. Atv Yönetimi din düşmanı olabilir mi? Aksine bugüne kadar dini hassasiyetlere çok dikkat ettiler, Ramazan, kandil özel yayınlar yaptılar. Bir kuruma “imam düşmanlığı yapıyorlar” gibi ağır bir suçlama getirmeden önce şu yukarıdaki soruların cevaplarını bir düşünmek gerekir. Bitti mi derseniz yine bitmedi, alkol çevirmesinden yırtmak için gece kulübünden çıkınca başına örtü bağlayan kadınlar olduğuna dair haberler okumuştuk önceki sene. Buradaki durumda aslında biraz buna benziyor. Yapılan açıklamalarda denmiş ki camii cemaatleri gerçek imamla sahte imamı ayıracak kadar bilgilidir.

Elbette zaten Diyanet İşleri de gerçek hayatta böyle bir duruma izin vermiyordur ama sonuçta bu bir dizi ve zorlamalar, gerçekten sapmalar olacaktır. Buna rağmen dizi elbette eleştirilebilir ama eleştiri başka şey bir kanalı imam düşmanlığı yapmakla suçlamak başka şey.

Cihan padişahı diye bildiğimiz Kanuni Sultan Süleyman’ın aldığı kararlarda Harem etkisini olduğundan kat ve kat daha fazla ön plana çıkaran dizi yılarca reyting rekorları kırdı. Burada bir suçlunun değişim ve dönüşümünü izleyeceğiz, bence sabretmekte fayda var...

Aradaki farkları bulun...

Milli Güvenlik Kurulu toplantısı öncesinde, toplantı sürerken ve bildiri okununcaya kadar canlı yayın yapma eski adetidir Türkiye’nin. En azından 90’lı yılların son kısmı böyle geçtiği için orta yaştakiler iyi hatırlar bu görüntüyü. Perşembe günü MGK toplantısına dair yine canlı yayınlar yapıldı. Bu MGK toplantısı 28 Şubat MGK’sından daha uzun sürdü ve herkes buna dikkat çekti ama kıyas yapılacaksa başka türlü yapılmalı.

Birincisi MGK’nın yasal konumu değişti ve sivil üye sayısı arttı. 28 Şubat MGK’sının Başkanı’nı Meclis seçmişti 30 Ekim MGK’sının Başkanı’nı halk seçti. 28 Şubat MGK’sına askerler gündem dayatmıştı, 30 Ekim MGK’sında Cumhurbaşkanı’nın gündemi konuşuldu. 28 Şubat MGK’sında demokrasi örselenmişti, 30 Ekim MGK’sı demokrasiyi güçlendirmek adına önemliydi.  Uzun zaman sonra MGK toplantısından canlı yayınları seyrederken bu farklar geldi aklıma. Basit farklar değil bunlar aksine sancısını ülkenin her kesiminin çektiği günlerden geçildi. MGK’dan yapılan yayınlarda hep süre üzerinde duruldu ama doğru olan ve yayınlarda anlatılması gereken farklar bunlar aslında. Son bir farkı da yazıp bitireyim.

28 Şubat MGK’sından sonra nasıl bir 1 Mart gününe uyanacağımızı bilmiyorduk. 30 Ekim toplantısından sonra 31 Ekim’e nasıl uyanacağımızı bilerek kapattık televizyonu...