Tuhafýnýza gelmesin, F.Bahçe Türkiye Kupasý finalinde 3 yediði maç gibi baþladý. Akhisar karþýsýnda gidip gidip boþ dönüyordu. Bu kez vurduðu girdi... Yoksa oyun kurgusu açýsýndan, büyük bir farklýlýk içinde deðildi.
Karabük’ün kaderine küsen tavrý, tabeladaki farký kolaylaþtýran önemli bir faktördü, fakat tek neden deðildi. Evet, belki evsahibinin direnmesini gerektirecek sebep kalmamýþtý ortada ama; iyi niyetliydi.
***
F.Bahçe’nin golleri güzeldi... Ýkinci golde, Osman’ýn omuz omuza mücadele sonrasý yer düþmesinin (Ve penaltý beklentisinin) hemen akabinde, F.Bahçe’nin kontrataða baþlamýþtý. Topu kendi kalesinden rakip alana götürüp Fernandao’nun gol atmasýna kadar geçen süre içinde, Karabük topa hiç müdahale edemedi. Ve aradaki onca mesafeye raðmen, sadece 3 pas yapýldý. Pozisyon golü buna derler...
Aatýf’ýn golünde ise; etrafýný rakip savunma futbolcularýnýn örümcek aðý gibi çevreledikleri anda, o kalabalýk arasýnda ince iþler yapmasý güzeldi. Topu çeldi, döndü, vurdu... Karizmatik gol!
Fernandao’nun yarý vole ve yarý röveþata sayýlacak golü de, bu iþte yeteneði olanlarýn marifet listesindedir. Þahaneydi...
***
Bu hafta, maçlarýn ilk 30 saniyelerinde atýlmýþ gollere tanýk olduk. Karabük-F.bahçe maçý da öyle baþladý. Kendi kalesine atýlan gollerde de artýþ gözleniyor du, maçta o da vardý.
Farklý skor için, “F.Bahçe kümeden düþmüþ gariban bir takýmý buldu, farka gitti” demek pek doðru olmaz. Çünkü F.Bahçe’nin istekli hatta iþtahlý tavrý, dayanýþmasý, takým oyunu uyumu; maçýn o kadar da beleþten gelmediðinin kanýtlarýdýr. Hafife almayýn.