- Ýslam düþmanlýðý vardýr Avrupa'nýn genlerinde.
- Türkiye'ye karþý da tetiktedirler.
- Ýstanbul'un Ýstanbul yapýlmasýndan bu yana, ordularýmýzýn Viyana kapýlarýna dayanmasýndan bu yana bir iç hesaplaþma duygusu yaþar, gelir.
- Osmanlý sona ererken, mirasa konmak için “kimi Hindu – kimi yamyam” olarak üzerimize çullanmalarý da o hesaplaþma ile ilgilidir. Yakýnda Çanakkale'yi yaþayacaðýz.
- Bizans'ýn varlýðýna son verilmesinden bu yana Batý'nýn gündeminde olduðu var sayýlan “Þark Meselesi bitti mi?” sorusunun cevabýný “Evet bitti” diye vermek çok kolay deðil.
- Þu sýralar Almanya'da, Hollanda'da, Avusturya'da, Danimarka'da sergilenen iz'ansýzlýk, islamofobik týrmanýþ, onun yönetimleri de zehirlemesi, bu derin tarihi birikimin yansýmasý mýdýr? Akla onlarýn gelmesi kaçýnýlmaz. Ýslam ve onun ön yüzündeki sesi Türkiye denildiðinde Avrupa'nýn kimyasýnda hareketlenme baþlýyor ve “Batý deðeri” diye nitelenen demokrasi, insan haklarý, hukukun üstünlüðü, özgürlükler vs... çöplük malzeme haline geliveriyor.
- Bir kere, suçlandýklarýnda fevkalade irrite olduklarý Nazi – Faþist zeminin iktidar alternatifi olacak biçimde geniþ kitlelerde karþýlýk bulmasý baþlý baþýna bir sendrom. Avrupa, þayet Nazi – Faþist tanýmlamalardan rahatsýz oluyorsa, oturup bunun tedavisi için çaba sarf etmeli. Ve o akým, bir oy potansiyeli olarak görülüp, üzerine yatýrým yapmak için bir “Dost, müttefik ülke”ye karþý her þeyi gözden çýkaracak bir sahiplenme ile ödüllendirilmemeli.
- Hollanda'nýn bir bayan bakanýmýza yaptýðý muamele, diplomatik teamüllere aykýrý olmanýn ötesinde, insanlýk için utanç vericidir. Avrupa'nýn bu olaya Türkiye'den çok önce tepki vermemesi ise gerçekten insani bir tükeniþin göstergesidir. Öyle bir muamelenin Türkiye'de nasýl bir “onur meselesi” yapýlacaðýný düþünmemek, bir akýl tutulmasýnýn eseri deðilse, “Türkiye karþýtlýðý”nýn cinnet boyutuna ulaþtýðýnýn göstergesidir.
- Avrupa ile iliþkimiz var. Tarih boyunca da iliþkimiz oldu. Bazý ülkelerle savaþtýk, bazýlarý ile ittifak yaptýk.
- Avrupa da bir bütün deðil. AB'ye girmek için müzakere halindeyiz. Almanya'ya kýzýyoruz, Fransa'ya teþekkür ediyoruz. Ýngiltere “Gelin bizde toplantý yapýn” diyor.
- “Ýdeolojik” anlamda bütün “Batý” ile hesaplaþabiliriz. Batý'daki “deðer pörsümesi”ni sorgulayabiliriz. Batý kendi içinden de kendi deðer pörsümesini sorguluyor.
- Avrupa ile iliþkimiz var. AB ile bütünleþmek hala “stratejik tercih” olarak görülüyor. Ekonomik iliþkiler malum. Olan biten nasýl yansýyacak bu alana? Avrupa medyasý, olan biteni pek “Türkiye bakýþý” ile görmüyor. Aksine, Erdoðanfobisini beslemek için malzeme haline getiriyor. Zaten bununla mücadele ediyoruz, þimdi onun geniþ kitleler nezdinde beslenmesine imkan vermemek lazým.
- Avrupa ile iliþkimizde en önemli baðlantý noktalarýndan birisi oradaki insan varlýðýmýz. 4 veya 5 milyonluk bir Türkiye insaný var Avrupa'da. Sayýn Cumhurbaþkaný Avrupa'daki vatandaþlarýmýzla buluþmalarýnda onlara “içinde bulunduklarý ülke ile iyi iliþki kurmalarýný ve anavatanlarý ile baðý diri tutmalarý”ný tavsiye etti bugüne kadar. Bulunduklarý ülkenin dilini öðrenmelerini, çocuklarýnýn kendi ülkelerine aidiyeti kaybetmemelerini istedi onlardan. Onlarýn birçoðu oralarda “vatandaþ” oldular. Bu çerçevenin korunmasý önemli aslýnda. Uzun vadede Türkiye için bir zenginlik bu insan varlýðý. Yabancý karþýtlarý, muhtemelen gerilimleri istiyor ve kýþkýrtýyor. “Azýnlýk” halindeki insan varlýðýmýza nefes aldýrmak istemiyor. Bunu aþmak için de politikalar geliþtirme ihtiyacý var. Yönetimlerle iliþkiler de bu açýdan önemli.
- Türkiye'nin, 16 Nisan'da “Evet”leri pekiþtirmek için böyle bir gerilimi týrmandýrdýðýný asla düþünmüyorum. Yakýn zamanda yaþadýðýmýz “Rusya gerilimi” önemli bir tecrübe oluþturmuþtur. Sayýn Cumhurbaþkaný Almanya'yý Hollanda'yý kýnarken Fransa'ya teþekkür etmiþtir. Baþbakan yüksek tonlu tepkilerin yanýnda diplomatik dili de ihmal etmiyor.
- Avrupa'ya son söz: Türkiye'nin düþmanlýðý deðil dostluðu kazandýrýr.