Faik Tanrýkulu
Faik Tanrýkulu
Tüm Yazýlarý

Avrupa aþýrý sað kýskacýnda

Avrupa'da aþýrý saðýn etkisinin artmasý, siyasi arenada olduðu kadar hukuki ve kurumsal düzeyde de ayrýmcýlýða yol açýyor. Bu eðilim, özellikle göçmenlere ve Müslümanlara yönelik söylem ve eylemlerde daha da belirginleþiyor. Geçmiþte aþýrý olarak deðerlendirilen bu tür söylem ve eylemler, günümüzde bazen göz ardý ediliyor veya normalleþiyor. Bu hak ihlallerinin temelinde ise ana akým siyasetin aþýrý saða kaymasý yatýyor. Özellikle Hollanda'daki 2023 genel seçimlerinde, Geert Wilders liderliðindeki aþýrý saðcý ve Ýslam karþýtý Özgürlük Partisi'nin (PVV) elde ettiði yüksek oy oraný, Avrupa'da aþýrý saðýn yükselen etkisini ve bu tür siyasi akýmlarýn artýk ana akým siyasetin bir parçasý haline geldiðini net bir þekilde gösteriyor.

Benzer bir eðilim, Almanya'da AfD partisinin yükseliþinde gözlemleniyor. 2005 yýlýnda kurulan bu parti, baþlangýçta sýnýrlý bir destekle karþýlaþmasýna raðmen, zaman içinde etkisini artýrarak son seçim anketlerine göre önemli bir oy oranýna ulaþma ihtimali bulunuyor. AfD'nin seçim baþarýsý, özellikle Almanya'da demokrasinin geleceði için endiþeleri artýrýyor. Baþlangýçta barajý aþmasý þüpheli görülen AfD, bugün iktidar ortaðý olabilecek düzeyde bir oy potansiyeline sahip. Bu durum, Alman kamuoyunda ve siyasi çevrelerde ciddi kaygýlara yol açýyor. Anayasa Koruma Dairesi Baþkaný Thomas Haldenwang, AfD'yi "þüpheli kurum" olarak sýnýflandýrarak, ülke çapýnda tüm yönleriyle izleneceðini belirtti ve aþýrý saðý Almanya'nýn geleceði ve demokrasisi için en büyük tehdit olarak nitelendirdi. Bu geliþmeler, AfD'nin yükseliþinin, Almanya'nýn siyasi dengeleri ve toplumsal yapýsý üzerinde önemli etkiler meydana getireceðini gösteriyor.

Avrupa Adalet Divaný'nýn (AÝHM) aldýðý yakýn zamandaki kararý, ana akým siyasetin aþýrý saðýn artýþýna paralel hukuk karalarýndaki etkilerine örnek teþkil ediyor. Bu karara göre, kamu yönetimindeki çalýþanlarýn dini veya ideolojik semboller taþýmasýnýn yasaklanabileceði belirtiliyor. Belçika'dan bir kadýnýn iþ yerinde baþörtüsü takma isteðinin yerel yönetim tarafýndan yasaklanmasý üzerine açýlan dava, bu kararýn bir örneðidir. Yerel yönetim, çalýþma düzenini deðiþtirerek tüm çalýþanlara, halkla doðrudan temaslarý olsun ya da olmasýn, dini veya ideolojik semboller taþýmalarýný yasakladý. Bu durum, dini özgürlükler konusunda ayrýmcýlýða yol açtýðý iddialarýný beraberinde getiriyor. Martin Luther King'in, "Adalet her yerde tehdit altýndaysa, hiçbir yer de güvende deðildir" sözü, kurumlarýn aldýðý kararlarýn gelecekte Avrupa'nýn adalet anlayýþý için bir tehdit oluþturabileceðini anýmsatýyor.

Özellikle 2004 tarihli Leyla Þahin AÝHM Kararý gibi, dini semboller konusunda "çifte standart" eleþtirilerine maruz kalmýþtý. Bu tür kararlar, din ve vicdan özgürlüðüne yönelik özgürlükçü hükümlerin her zaman ayný özgürlükçü perspektifle yorumlanmadýðýný gösteriyor. Ayrýca, Avrupa Adalet Divaný (AAD) da iþverenlerin iþ yerinde baþörtüsünü yasaklayabileceðine dair 2021 tarihli bir karar vermiþti. Buna göre "iþveren veya etkilenen üçüncü þahýs için somut bir ekonomik risk" varsa, baþörtüsü gibi "büyük dini sembollerin" iþ yerinde yasaklanabileceðine hükmetmiþti. Bu tür yargý kararlarý, yasama ve yürütme organlarý tarafýndan özellikle baþörtüsü konusunda alýnan ve baþörtülü kadýnlarýn kamusal alandaki özgürlüklerini sýnýrlandýran kararlara hukuki dayanak oluþturuyor.

Aþýrý saðýn siyasetteki yükseliþi, popülist ve ayrýmcý retoriklerin normalleþmesine yol açarak, demokratik kurumlarýn iþleyiþini ve hukukun üstünlüðünü zayýflatýyor. Bu yükseliþ, Avrupa'nýn siyasi, sosyal ve kültürel yapýsýný temelinden etkileyerek, kýtanýn geleceði için ciddi bir tehdit oluþturuyor.