Avrupa: Ayný gemideyiz

Ekim 2015’te Almanya Baþbakaný Angela Merkel’in Ýstanbul’da Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’la buluþmasýný hatýrlayacaksýnýz. 

Yardýmcý olayým; ‘altýn varaklý Osmanlý koltuðu’nda çekilen fotoðrafýn olduðu ziyaret. 

Yabancý medyada “Merkel 1100 odalý Saray’da fotoðraf vermek istemedi, Ankara yerine Ýstanbul’a gitti” diyen, -maalesef bazýlarý ‘yerli’- analistleri okuduk günlerce! 

Oysa Merkel, Suriyeli sýðýnmacý sorununa çözüm için Erdoðan’la anlaþma arayan taraftý. 

Haliyle, Erdoðan “Baba ocaðým Rize’deyim, çay da var, bahçede konuþalým” dese, Merkel çaylýða gidecekti. (Kaldý ki bu ‘samimi bir ziyaret’ fotoðrafý olurdu.) 

Gerçeðin ne olduðunu 20 Ekim’de yazmýþtým. 

Merkel, medyanýn siyasete vermeye çalýþtýðý ‘gaz’dan etkilense de, daha çok ülkesinin ve Avrupa’nýn çýkarlarýný gözetmiþti. 

Ardýndan Avrupa’da, özellikle Almanya’da medya ve ‘aðýr aþýrý milliyetçilik’ baskýsý arttý; ‘Türkiyefobi, Erdoðanfobi’ yükseldi. 

Türk siyasetçilerin seçim çalýþmalarý ‘fiilen’ yasaklandý. 

Almanya’daki seçim öncesi bazý Alman politikacýlar “Türkiye ile yüksek sesle konuþmak gerekiyor” demeye baþladý. 

3 Mart 2017 tarihli yazýmda Ankara’dan þu mesajý okuduðumu yazmýþtým: 

“Ankara, Berlin’le yüksek sesle konuþmayý arzu etmiyor. Ama yüksek sesle konuþma konusunda deneyiminin bilindiðini düþünüyor. Sadece yeni gelecek konuðunun ‘altýn varaklý Osmanlý koltuðu’nda rahat etmesini istiyor.”

Avrupa’nýn köklü devlet gelenekleri ‘Türkler’le iliþkinin ‘zorunlu’ olduðunu söyler. Adý Selçuklu olur, Osmanlý olur, Türkiye Cumhuriyeti olur… 

Yeniyetmelerin veya sonradan görmelerin nobran tavýrlarýna karþý bir sigortadýr devlet gelenekleri. 

Ayný zamanda, bölgesel ve küresel güç dengelerinde ciddi hareketliliðin olduðu dönemlerde ‘köklü devlet geleneði’ olan ülkelerin ortak aklý önem kazanýr. 

Yani o koltuk bir ‘þatafat koltuðu’ deðil, ortak akýlda uzlaþma koltuðudur. 

Bugün -bir ‘benzetme’ olarak kullanýrsak- o koltuk yeni konuklarýna hazýrlanýyor. 

Almanya, Fransa ve Rusya liderleri Eylül baþýnda Ýstanbul’da bir araya gelecek. 

Ardýndan Erdoðan Berlin’i ziyaret edecek. 

Sonra Almanya Ticaret Bakaný, 80 kiþilik bir iþadamý heyeti ile Türkiye’ye gelecek. 

Neden? 

ABD Türkiye’ye karþý yaptýrýmlara kalkýþýrken; Türkiye’ye karþý ekonomik ataklar olurken Merkel ve Fransa Cumhurbaþkaný Emmanuel Macron neden Cumhurbaþkaný’ný aradýysa; Ýngiltere, Ýtalya, Rusya ve Çin neden art arda Türkiye’den yana açýklamalar yaptýysa onun için… 

‘Trump Amerikasý’nýn tek taraflý politikalarýna karþý neler yapýlabileceðini konuþacaklar. 

Avrupa’da, Türkiye ile ayný gemide bulunduklarýnýn farkýnda olan liderler var. 

Hala ve her þeye raðmen!.. 

Zira “Bu ülkenin, bu milletin gücü sayýlardan ibaret deðildir.” (30 Aðustos Salý yazýsý) 

Türkiye geçmiþte yaþanan çalkantýlý dönüþüm süreçlerde ‘laiklik, yaþam tarzý, eksen kaymasý, terör’ gibi konularla oyalandý. 

AB kuruldu, SSCB daðýldý, Çin ve Hindistan büyüdü, ekonomik dengeler yeniden yapýlandý. 

Ama Türkiye yerinde saydý! 

Zira ekonomisi zayýf, üretkenliði yetersiz, siyasi iradesi dirençsizdi. 

Bugün öyle deðil. 

Avrupa’nýn geleceði için ‘güçlü bir Türkiye’ gerekli. 

Rusya için de, Ýran için de böyle bu. 

‘Türkiye batý ittifakýndan kopuyor, doðuda yeni ittifak arýyor’ analizi ‘çöp’tür. 

Sorun ‘Trump Amerikasý’dýr. 

Türkiye Rusya ve Çin baþta olmak üzere bu ülkelerin baþýný çektiði ittifaklarla iliþki kuruyor, doðru. 

Ama bu ‘yeni ittifaklar’dan biri, hatta ‘birincisi’ Trump Amerikasý’na karþý ‘köklü devlet geleneði olan’ Avrupa ülkeleri ve AB ile ittifaktýr. 

Avrupa’da bu tutum güçlendikçe, Türkiye de bunu destekleyecek adýmlar atmaya devam edecektir. 

Bu her iki ‘müttefik’ için hem siyasi hem ekonomik kazanç, daha önemlisi ABD’ye karþý ‘baðýmsýzlýk’ demektir.