Bugün AB’nin temellerinin atýldýðý ve dönemin Fransa dýþiþleri bakaný Robert Schuman’ýn adýyla anýlan bildirgenin 62. yýldönümü. Avrupa Günü olarak her yýl kutlanýyor, AB gibi bir bölgesel barýþ, istikrar ve refah bölgesi oluþturmanýn gururu yaþanýyor.
Bu gururu bugün bütün liderler ve AB vatandaþlarý ayný biçimde taþýyorlar mý, Schuman gibi ileri görüþlü liderler hala mevcut mu ve AB vatandaþlarý bu projeye eskisi kadar sadýklar mý, orasý ne yazýk ki pek belli deðil. Ekonomik kriz ve buna baðlý sosyal sorunlar, AB’deki Avrupa Günü Ruhu’na epeyce gölge düþürmüþ vaziyette. Ancak bundan daha kötüsü, AB’nin umut vaat etmeyen halinin Türkiye gibi aday ülkelerde de heyecan yaratmayan bir ortam oluþturmasý.
Türkiye’nin AB üyeliðine ihtiyacý olmadýðý, istenmediði yere girmek için uðraþmamasý gerektiði ve zaten AB’nin þu anki halinin de üye olmayý teþvik edecek nitelikte olmadýðý yolundaki eðilimler, fazlasýyla taraftar bulabiliyor. Ancak sorun þu ki, bu tür deðerlendirmeler Türkiye’den AB’ye bakarak yapýlýyor; AB ülkelerinden bakýlsa benzer bir eðilim olur muydu, þüpheli. Zira AB ülkelerindeki gündemle Türkiye’ninki arasýnda hala mesafe bulunuyor.
***
AB’yi Türkiye’den bakarak deðerlendirmenin en sorunlu yaný, Türkiye’deki yaþam koþullarýný eþik sanmaktan kaynaklanýyor. AB bugün ekonomik ve sosyal açýlardan krizde. Ancak krize konu olan, yaþam koþullarýnýn standardýnýn düþme eðilimiyle ilgili ve bu standartlar AB ülkelerinde yüksek. Birey-devlet iliþkileri düzenleneli çok olmuþ, yurttaþlar arasý eþitsizliklerde çok yol alýnmýþ, hukuk devleti ve þeffaflýk konularýndaki tartýþmalar ise henüz Türkiye’nin ‘oralara gelemedik’ dediði noktalarda.
Türkiye’de resmi bayram törenlerinin nasýl kutlanacaðý ile sanat-siyaset iliþkisi, spor-siyaset iliþkisi genel bir rejim sorununa dönüþebiliyorsa daha gidilecek çok yol olduðu söylenebilir. Zira AB ülkelerinde demokrasi, insan haklarý, hukuk devleti tartýþmalarý birey-devlet düzleminde tartýþýlmýyor çoktandýr. Tartýþmalarýn neredeyse tümü, birey-birey iliþkileri düzeyinde. Bireyler, toplumlar ve topluluklar arasý iliþkilerde demokrasi ve adalet ne ölçüde yerleþmiþ, ne oranda temel ilkeler çerçevesinde davranýþlar sergilenebiliyor ve haksýzlýða uðrayan her kiþi ve grubun mücadele araçlarý var mý, ona bakýlýyor. Bu çerçevede AB, demokrasinin nasýl geliþtirilebileceði, hukuk devletinin nasýl yerleþtirilebileceði konularýnda hala bir referans oluþturuyor.
***
AB ülkelerinin hepsinde demokrasi ve hukuk devleti ayný kalitede deðil, ancak bir en az standardý var. Zaten bu standardý tutturamayan üye olamýyor. En düþük standarttaki üye ülke bile ele alýnsa, buradaki en önemli konunun ‘hesap verilebilirlik’ üzerine inþa edilmiþ kurumsal yapýlar olduðu görülür. Þirketler, okullar, kiþiler, devlet kurumlarý, STK’lar, özerk kuruluþlar, özel kuruluþlar, sanatçýlar, sporcular, güvenlik mensuplarý, belediye iþçileri ya da siyasiler fark etmez, herkes sistemin kendisine hesap soracaðýný bilerek faaliyet gösterir.
Gayet tabi, bu hesabý vermekten kaçýnan epeyce örnek bulunabilir. Ancak, bu tür örnekler sistemin hesap verilebilirlik üzerine kurulduðu gerçeðini deðiþtirmiyor. Herkesin hesap verebilir olduðu sistem, adil kabul edilir; þeffaflaþmayý teþvik eder. Sistemin adil ve þeffaf olduðu kanýsý taþýyan bireyler de kendilerini sosyal ve siyasal yaþamýn edilgen oyuncularý gibi deðil etkin oyuncularý olarak hissederler.
Türkiye’deki en temel eksikliðin, hesap verilebilirlik üzerine kurulu bir sistemin bulunmamasý olduðu söylenebilir. Avrupa Günü, en azýndan bu öz eleþtiriyi yapmayý saðlýyor ve belki yeni Anayasa yoluyla giderilmesi mümkün olan bir zafiyet konusunda ufuk açýyor.