Avrupa, Ýslamofobi Osmanlý ‘liberalizmi’

-OSLO-

Aslýnda, her þey, Norveç’in sað kanat siyasi hareketi Ýlerleme Partisi’nin dýþ iliþkilerden sorumlu Genel Sekreteri Kristian Norheim ile “Ýslamofobi”yi tartýþýrken kendiliðinden geliþti. O, Norveç halkýnýn, Müslüman nüfusla yaþamaktan deðil, Müslüman coðrafyadaki radikal akýmlarýn mülteciler yoluyla ülkeye sýzmasýndan endiþe ettiðine inanýyor. Tarafsýz baktýðýnýzda bu endiþe pek de yersiz deðil, sýnýrýmýzdaki Suriye Savaþý’nýn bize getirdiði yüksek riskleri göz önünde bulundurursanýz, anlaþýlabilir bir durum.

Ne yazýk ki, dünyada El-Kaide gibi kanlý bir örgüt var ve Norveç Ýslam Konseyi’nin Pakistan asýllý Genel Sekreteri Mehtab Afsar’ýn vurguladýðý gibi, dinimizin, “Bir insaný öldürmek, bütün insanlýðý öldürmektir” dediðini, Avrupalý muhataplara tam olarak anlatamýyoruz.

Norheim, Müslüman ülkelerden gelen mültecilerin, Norveç’te “paralel yaþamlar” kurmalarýnýn yüksek bir risk olduðunu söylüyor. Müslüman toplumun kendi arasýnda geliþtirdiði paralel hukuk veya bireyin yaþam biçimine, özellikle, kadýna dönük müdahalelerin Norveç demokrasisi açýsýndan kabul edilebilir olmadýðýný belirtiyor.

Pakistan, Afganistan, Irak, Somali ve son olarak da Suriye’den gelen mültecilerin kendi cemaatleri içinde aldýklarý kararlarýn “liberalizm topraðý” olarak deðerlendirdiði ülkesi açýsýndan düþündürücü olduðunu savunuyor.

Osmanlý yaklaþýmý

Kendisine, Müslüman ülkelere dönük “toptancý” yaklaþýmýn üzerinde konuþtuðumuz sorunu derinleþtirebileceðini, Ýslamofobi olarak adlandýrdýðýmýz yeni ýrkçý akýmýn da zaten bunu yapmaya çalýþtýðýný belirtiyorum: “Size, ayný zamanda Halife unvanýný da taþýyan Osmanlý Padiþahý’nýn eþcinselliði bir suç olmaktan çýkardýðý tarihin 1858 olduðunu hatýrlatmak isterim. Ýslam ile liberal uygulamalarýn bir araya gelemeyeceðine dönük yaygýn inanç yalnýz Norveç’te deðil, bütün Avrupa’da var. Bu kanýya, farklý birikimlere sahip bazý Müslüman toplumlarýn uygulamalarýndan yola çýkarak varýyorsunuz. Oysa, örneðin, Osmanlý Ýmparatorluðu’nu yakýndan incelediðinizde, Hýristiyan topluma verilmiþ laik eðitim sistemini, çok kültürlü toplumda bugün bile üzerinde tartýþýlan haklarý görebilirsiniz. O zaman, Ýslam ile sizin hassas olduðunuz liberal uygulamalarýn bir araya gelemeyeceðine iliþkin düþünce nereden kaynaklanýyor? Yalnýz Suudi Arabistan veya Ýran’a bakarak büyük bir dinin yaþam kültürünü deðerlendiremezsiniz...”

Bu sözlerimden sonra, akþam saatlerinde Norheim’den aldýðým mail ilginçti. Osmanlý’nýn eþcinseller için aldýðý kararý incelemiþ ve Tehmina Kazi’nin, 7 Ekim 2011 tarihli The Guardian’da yer alan yazýsýndan yola çýkarak þunlarý söylüyordu: “Haklýymýþsýn, Osmanlý, bizim liberalizmin öncüsü olarak gördüðümüz ülkemiz Norveç’in eþcinseller için 1972 yýlýnda alabildiði kararý 1858’de almýþ. Bugün senle görüþtükten sonra verdiðim konferansta konuya deðindim, þaþkýnlýk uyandýrdý.”The Guardian’daki yazý, Pakistan asýllý Ýngiliz araþtýrmacý Ýshtiaq Hüseyin’in, 1839-1876 yýllarý arasýndaki Osmanlý reformlarýný deðerlendiren kitabýna  dayanýyor. 1976 doðumlu Hüseyin, gençlik yýllarýnda radikal terör örgütleri içinde yer almýþ, devamýnda ayrýlmýþ, günümüzde Ýngiltere’nin önde gelen terör uzmanlarýndan biri olarak dikkat çekici bir portre...

Türkiye’nin önemi

Kristian Norheim veya Avrupa’nýn önde gelen anti-Ýslamofobi uzmanlarýndan Lars Gule, Pakistan asýllý Norveçli bilim insaný Shoib Sultan ile yaptýðým görüþmelerden ortaya çýkan tablo etkileyici:

· Türkiye, artýk, Ýslam ile demokrasinin bir arada var olup olmayacaðý tartýþmalarýnýn dýþýnda bir ülkedir. Aþmýþ olduðumuz bu konuyu, Mýsýr, Tunus, Cezayir gibi ülkelerde yaþayan dostlarýmýza býrakmamýzda yarar var. Avrupa’nýn Türkiye’den asýl beklentisi, Ýslami hassasiyete sahip kesimle laik kesimin liberal/çoðulcu bir demokrasi zemininde ortak yaþam biçimini geliþtirmesidir. Kimsenin ötekinin yaþam biçimine karýþmadýðý, kimseyi “ötekileþtirmediði”, özellikle azýnlýk tercihlerinin koruma altýna alýndýðý bir demokrasi anlayýþý...

Açýk söyleyeyim: Fena halde yakýn takipteyiz. Burada attýðýmýz her demokratik adým, yalnýz bizim deðil, Avrupa’nýn da geleceði açýsýndan önemli.

Süreç son döneme kadar tek taraflý iþliyordu. Avrupa “kriterleri” demokrasimiz açýsýndan ana zemindi, ama artýk Türkiye’nin yaratacaðý sentez, “çok kültürlü yeniAvrupa”nýn da rahatlamasýna neden olacak.