YAÞAR: Europol 2016’daki açýklamasýnda “Avrupa’da 10 binden fazla mülteci çocuk kayýp” demiþti. Sonra ne baþka açýklama yapýldý, ne çalýþma. Kimse bu çocuklarýn nerede, ne halde olduðunu bilmiyor. Ýnsanlýk adýna yine Türkiye ses veriyor.
Avrupa’nýn polis teþkilatý Europol 2016’da bir açýklama yapmýþ ve “son 2 yýlda 10 binin üzerinde göçmen çocuk AB ülkelerinde kayboldu” bilgisini dünyanýn gündemine, insanlýðýn vicdanýna býrakmýþtý. Rakamlar korkunç, ihtimaller korkunçtu. Kimsesiz binlerce çocuðun yaþlý kýtada baþýna her þey gelebilirdi. Ýnsan kaçakçýlarý, organ mafyasý, uyuþturucu ve fuhuþ çeteleri, terör örgütleri… Geçen sürede ne çocuklardan ne Europol’den ses çýktý. Medya ve insan haklarý örgütleri dýþýnda tabii. Þimdi ise ilk kez bir Türk milletvekili Serap Yaþar sayesinde Avrupa Konseyi bünyesinde bir çalýþma baþladý. 25 yýldýr mültecilerle ilgili çalýþan Yaþar, Göç, Mülteciler ve Yerinden Edilmiþ Kiþiler Komisyonu Baþkan Yardýmcýsý sýfatýyla bir rapor hazýrlýyor.
Ýnsanlýk tarihi boyu insanlar tekil ya da toplu olarak çok yer deðiþtirdi, büyük göçler de yaþandý ama göçmen, mülteci, yerinden edilmek, iltica etmek gibi kavramlar modern zamanlara ait kavramlar mý? Hukuku sonradan mý oluþtu?
Bu kavramlar da insanlýk tarihi kadar eski. Dini metinlerde bile onlara özel hükümler vardýr. Yükümlükleri özeldir, ibadetleri özeldir. Her durum kendi hukukunu da oluþturur. Göçmen ve mülteci ayrý statülerdir. Göçmen bir nedenle ama kendi iradesiyle yer deðiþtiren kiþiye denir. Ama mültecilik farklý. Mülteciler zorlayýcý nedenlerle, savaþ, terör, tabi afet gibi nedenlerle yer deðiþtiren kiþidir. Suriyeliler gibi.
Þu an yaþanan büyük kitlesel hareketler eskisinden farklý peki?
Þu an yaþanan durum Ýkinci Dünya Savaþýndan sonra yaþanan en büyük göç akýmý olarak tanýmlanýyor. Türkiye de en büyük yükü taþýyan ülke. Sýnýr ülke olduðu için. 3 buçuk dört milyon gibi büyük bir kitleden bahsediyoruz.
Mülteci tanýmýný çoðu ülke özellikle kullanmak istemiyor çünkü devletlere bazý farklý yükümlülükler yüklüyor deniyor, öyle mi?
Mültecilik bir statüdür ve devletlerin isteði bu tanýmda önemli deðildir. Þu an biz diyemiyoruz çünkü Cenevre sözleþmesinde coðrafi itirazýmýz çekincemiz var. Biz doðudan göçmen mülteci kabul edemiyoruz. Diyebilirsiniz ki bunun ne hükmü var? Sonuçta 3 buçuk milyon Suriyeli burada ve bir mülteci gibi de haklardan faydalanýyorlar. Eðitim, saðlýk gibi pek çok alanda hizmet alýyor. Ama adýna mülteci deðil geçici koruma diyoruz.
Cenevre sözleþmesine konulan çekincenin nedeni neydi?
1971’de sözleþmeye böyle bir þey konulmuþ, doðudan gelenlerle ilgili. Bugün uluslararasý toplum da tartýþýyor, biz de kendi içimizde tartýþýyoruz. Ama sonuçta siyasi irade yönetiyor göçü. Bu açýdan siyasetçiler olarak Cenevre Sözleþmesinin baðlayýcýlýðý devam ediyor bizim için. Yeni bir düzenleme yapýlýncaya kadar da devam edecek.
Siz Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesisiniz ve Göç, Mülteciler ve Yerinden Edilmiþ Kiþiler Komisyonunda da baþkan yardýmcýlýðý göreviniz var. Baþkan yardýmcýsý seçildiniz ve bunu raporlaþtýrmayý önerdiniz?
Komisyonda Avrupa’da göçmen çocuklarla ilgili zaman zaman uzmanlarý, bürokratlarý, sivil toplumdan insanlarý dinliyoruz. Sunumlardan edindiðim intiba þu oldu. Böyle büyük dramatik bir sorun var, çocuklarý, göçmenleri, kamplarý konuþuyoruz ama tuhaf biçimde kayýp göçmen çocuklarý konuþmuyoruz, kimse bu konuda bir þey demiyor, dehþete kapýlmýyor ve sorunla ilgili baþlýk açýlsýn diye öneride bulunmuyor.
Farklý ülkelerin farklý gündemleri var ama göç dünyanýn gündeminde çok yoðun olarak yer almaya baþladý. Bizim ülkemiz de Suriye iç savaþýndan sonra büyük bir yük aldý, gelen Suriye sayýsý arttýkça durum daha zor, dramatik bir hal aldý ve önemli bir gündem oldu göç-göçmen meselesi. Dolayýsýyla Avrupa Konseyinde 47 ülkenin parlamenterleri var ve ülkelerin bu konuda yaptýklarýnýn paylaþýldýðý bir arena. Ben de ülkemizin bu alanda yaptýklarýný anlatýyorum, diðer milletvekili arkadaþlarým gibi. Komisyonda çalýþýrken konuya ilginiz, katkýnýz önemli oluyor. Benim mensubu olduðum grup baþkan yardýmcýsý olarak önerdi, komitede yapýlan seçimle de üç yardýmcýdan biri olarak seçildim. Bu da ülkem adýna sevindirici bir durum çünkü dünya üzerinde göç ile ilgili herhangi yerde konuþuluyorsa Türkiye’den biri mutlaka olmalý orada, Türkiye’nin yaptýklarýný anlatmalý.
“Avrupa’da kayýp göçmen çocuklar” dediðimizde neden bahsediyoruz? Sayýsý, tabiyeti, akýbeti belli mi?
Hayýr. Bu çocuklarýn sayýsý, akýbeti bilinmiyor. Uzman sunumlarýnda beni özellikle Europol’ün aktardýklarý etkiledi. Bu konu medyaya da yansýmýþtý. Buna göre Avrupa genelinde 10 bin ile 25 bin arasýnda kayýp göçmen çocuk var. Bu çocuklarýn kaydý bir yerde Avrupa’ya girerken tutulmuþ ama sonrasýnda nerede olduðu bilinmiyor. Kimin elinde nerede bilinmiyor. Organ mafyasý mý, fuhuþ mu, insan tüccarlarý mý bilinmiyor, bunlar ihtimaller. Kimse ne sayýyý biliyor, ne akýbetlerini. Ardýndan Kýzýlhaç gibi uluslararasý örgütlerden sunum dinledik ama kimse gerçekten bilmiyor.
Aileleriyle birlikte mi kayboluyor bu çocuklar yoksa tek baþlarýna giriþ yapýyorlar Avrupa’ya ve bu þekilde mi kayýplara karýþýyorlar?
Büyük çoðunluðu refakatsiz. Ebeveyni yok, yanýnda bir refakatçisi yok. Bunlar tek baþlarýna çocuklar. Ama hakikaten bir þey bilinmiyor ve bu raporun hazýrlanmasýný teklif ederken amacým da oydu. Kurumlarý, polis örgütlerini iþin içine katalým ve durumu raporlaþtýralým. Aslýnda iþin güçlüðünü de þu anda tam bilmiyorum. Çünkü polis örgütlerini davet ettiðimizde onlarýn konuya nasýl yaklaþacaðý, nasýl bilgiler vereceði de belirsiz.
Europol’ün tek açýklamasý 2015-2016 yýlýný kapsýyordu, 10 binin üzerinde mülteci çocuk kayýp dedi. Ama sonrasý gelmedi. 2018’i bitiriyoruz. Neden devamý gelmedi? Baský mý oldu Europol’e “yeni yükümlülükler çýkartma baþýmýza” gibi? Sonuçta Avrupa kýtasý mülteci konusunda çok isteksiz?
Bence bu çok garip bir durum. Çok fazla gariplik ve bilinmezlik var zaten iþin içinde. Sonrasýnda da çok geniþ örgütü olan Kýzýlhaç, olayýn çok dehþetli boyutlarda olduðunu söyledi ve “bu konuda bildiðimiz tek þey, hiçbir þey bilmediðimiz” þeklinde bir açýklama yaptýlar. Dolayýsýyla biraz daha iþin içine girmek için Missing Children bir sunum yaptý. Avrupa’da aslýnda sivil toplum örgütleri iþin içinde. Ben bunu memnuniyetle karþýlýyorum. Ama hepsi bu iþin dehþet boyutlarda olduðunu söylüyor ve orada kalýyor.
Bu akýbet þunu da kapsýyor mu? Çocuklar hayatta olsa da suç örgütlerinin terör örgütlerinin eline düþebilir ve on yýl sonra bambaþka insanlar olarak, çeþitli suçlarýn içinden çýkabilirler mi?
Elbette. Ýhtimaller korkunç, akýbet belirsiz þu an. Terörden bütün devletler rahatsýz, lanetliyor ama bu puslu havalarda neler olduðunu da bilmiyor. Bu bilinmezlik yarýný da tehdit ediyor. Yapamadýklarýmýz karþýmýza baþka sorunlar olarak çýkacaktýr. Göç, mülteci sorununa palyetif tedbirler dýþýnda çözümler üretmezsek karþýmýza belki de terör, uyuþturucu, yabancý düþmanlýðý, Ýslamofobi olarak çýkacaktýr. Ýnsanlar, devletler bencilse bile, sadece kendi devletini, ulusunu, çocuklarýný düþünüyorsa bile bu sorunlara kalýcý, insani çözümler üretmek zorundadýr.
Avrupa’da aþýrý saðýn, yabancý düþmanlýðýnýn geldiði nokta insaný ürkütüyor, özellikle kimsesiz mülteci çocuklarýn baþýna gelebilecek kötülükleri düþününce. Komisyon üyesi Avrupalýlar da ürküyor mu bundan?
Bir kýsmý evet, haklarýný yiyemem. Ama mesela Polonyalý bir parlamenterle diyalogumuzu aktarayým. Dedi ki “Avrupa’da hizmet maliyetleri çok yüksek. Biz göçmenleri buraya alacaðýmýza kiþi baþýna 200 dolar verelim Ürdün’de Lübnan’da Türkiye’de kalsýnlar”. Dehþete düþtüm. Bu insanlar göçmen deðil, mülteci. Savaþtan, ölümden kaçýyorlar can havliyle.
Ýnsan yaþamýna fiyat biçmiþ. “Aman rahatýmýzý bozmasýnlar, 200 dolar bir þey deðil” diye düþünüyor. Ürdün, Lübnan küçük devletler. Türkiye Allah’a þükür kocaman ve güçlü bir ülke. Zaten açýk kapý politikasý uyguluyor. Cevaben “insan hayatýna fiyat biçtiðiniz için ayýplýyorum sizi” dedim. O zaman Alman bir parlamenter söz aldý ve “Türkiye 3 buçuk 4 milyon Suriyeliye bakýyor, kuþkusuz Türkiye’nin birçok þeye ihtiyacý vardýr ama ekstra mülteciye ihtiyacý yok, herkes üzerine düþeni yapsýn” dedi.
Maliyet hesabý yapan Avrupalý kafa nasýl bir yanlýþa düþüyor sizce?
Ýnsan hayatýnýn fiyatý maliyeti olmaz. 200 dolar hesaplýyorlar ama biraz daha geç kalýrlarsa çok büyük maliyetle karþýlaþacaklar aslýnda. Tarihte her dönemin bir özelliði vardýr, bu dönem de göçmenlerle anýlacak. Teknoloji geliþti, imkanlar çok arttý ama insanlýðýmýz giderek azalýyor. Türkiye bu anlamda tarihi bir iþ yapýyor. Her platformda zaten bunu kabul etmek zorunda kalýyor aksini iddia edemiyorlar.
Çözüm için nereden baþlamak lazým sizce iþe?
Raporlarýn bir yaptýrýmý yok ama Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesinin kararlarýna dayanak teþkil ediyor, bir alamda Avrupa’nýn yasalarý oluyor. Çünkü bu, tam bir parlamenter faaliyet aslýnda. Yani yasamasý, yürütmesi ve yargýsý olan bir mekanizma bu. Ben de orada bir milletvekili olarak orada böyle bir rapor hazýrladýðým zaman bu rapor Konsey’in kaydýna girecek ve AÝHM’ne günün birinde böyle bir baþvuru yapýldýðýnda bir dayanak, hakimlerin kararlarýna bir mesnet teþkil edebilecek.
Hazýrlayacaðýnýz rapor kamuoyuna yansýdýðýnda Avrupalý hükümetler üzerinde baský oluþturur mu, kayýp çocuklar için çalýþmak yönünde?
Kuþkusuz. Avrupa Komisyonundaki parlamenterlerin tek aracý da hazýrlanan bu raporlar aslýnda. Deðerli bir þey o anlamda. Ama þu anda asýl amacýmýz kamuoyu oluþturmak. Çünkü konuyla ilgili her konuþan “boyutlarý çok büyük, farkýndalýðý çok küçük” diyor. Ayrýca bu kadar çocuk kayýpsa eðer, mekanizmada da sorun var demektir. Dolayýsýyla mevcut sistemin mutlaka gözden geçirilmesi gerekir.