Hafta sonu Avrupa’daydým. Hollanda ve Almanya’da Erkam Radyo ve Altýnoluk dergisinin yerel sivil toplum kuruluþlarý ile ortaklaþa düzenlediði “Kutlu Doðum” programlarý çerçevesinde “Rahmet Peygamberinin izinde Rahmet Ýnsaný - Rahmet toplumu” üzerine sohbetlerimiz oldu.
Bu konu ile ilgili olarak özetle þunu söyleyeyim:
Frankfurt ve Nijmegen’de yaptýðýmýz toplantýlar Türkiye’dekilerden çok daha coþkulu geçti diyebilirim. Ayasofya Hafýzlar Topluluðu ve Ender Doðan’ýn seslendirdiði Peygamber Efendimiz için ilahilerin, metnini benim kaleme aldýðým “Rahmeten lil Alemin” konulu sinevizyonun ve yine bendenizin, Abdullah Sert ve Adem Ergül Beyler ile katýldýðýmýz panelin, Osman Nuri Topbaþ Hocaefendinin sohbetinin yer aldýðý programýn sonunda “Talaal bedru aleyna”nýn ve salatü selamýn bütün salon tarafýndan ayakta okunduðu bir programdan söz edeyim, varýn siz coþkuyu deðerlendirin.
Bu programlar dýþýnda daha özel görüþmelerde gurbetçilerimiz arasýnda siyasetin nasýl seyrettiðine dair nabýz tutmaya çalýþtým.
Seçimlere iliþkin görüþler aldým.
- Bu seçimlerde yurtdýþý oylarý bir hayli önem arz edecekti. Bu durumda gurbetçi oylarýnýn en yoðun olduðu Avrupa’dan gelecek oylar acaba hangi partilere yönelecekti, kim ne kadar çalýþýyordu?
Ýki partinin heyecan uyandýrdýðý noktasýnda hemen herkes hemfikirdi. Ak Parti ve HDP. Ayrýca yine, “Oylar iki partiye gidecek, diðer partilere ilgili son derece sýnýrlý” görüþü de geniþ bir paylaþým sergilemekteydi.
Bu iki partinin Ak Parti ayaðý ise denene göre oylarýn yüzde 90’ýný götürürdü.
HDP heyecaný Kürt oylarýnýn bir bölümü ile daha çok Turgut Öker’in derneði etrafýndaki mezhebi buluþma ile ilgiliydi.
Gurbetçiler, Cumhurbaþkanlýðý oylamasýnýn aksine, oylarýn daha rahat verilecek olmasýndan memnundular. Bu münasebetle eski uygulamadan dolayý YSK’yý hayýrla yad eden nerede ise mevcut deðil.
Gurbetçi dünyasýnda Türkiye’nin gururla seyredildiðini de ilk defa bu kadar sýk duydum. Hollanda’da, aracýyla yol aldýðýmýz bir gurbetçimiz, Ren nehri üzerindeki bir köprüye yeni bir þerit eklemek için iki sene uðraþýldýðýný, oysa Türkiye’nin nerede ise iki senede biri Ýstanbul Boðazý’na, diðeri Körfez’e olmak üzere iki köprü inþa ettiðini söylüyor, bunu söylerken ülkesi adýna gözleri parlýyordu.
Avrupa’da ekonomi sýkýntýdaydý ve “devletler her gün mengenenin bir diþini sýkmaktaydý.” Sokakta “Evsiz” görmek artýk sadece Amerika’ya özgü bir durum deðildi, Almanya’da da adým baþý denmese bile “Evsiz” görmek istisna deðildi.
Türkler’in iþ hayatýndaki yükseliþi, gurbetçinin özgüvenini pekiþtirmiþ. Gurbetçi çocuklarýnýn eðitim alanýndaki týrmanýþý artmakta. Üniversitelerde her branþta okuyan sayýsýz Türk var.
Bir din müþavirimiz, özellikle çocuklardaki dil kaybýnýn büyük sorun teþkil ettiðini, dil kaybý ile birlikte ortaya çok ciddi bir iletiþimsizlik sorunu çýktýðýný, bunun da kimlik intikalinde büyük zorluklara yol açtýðýný söyledi. Çocuklarýmýzýn hem içinde yaþadýðý ülkenin dilini iyi kullanmasý, hem de ana dilini öðrenmesi bir devlet politikasý olarak nasýl gerçekleþtirilebilir sorusu, belki de en önemli sorunlarýmýzdan birisidir. Bunun, Milli Eðitimin, Diyanet’in, kimlik kaygýsý taþýyan STK’larýn, Yunus Emre Vakfý gibi kuruluþlarýn uykularýný kaçýrmasýný diliyorum.
Avrupa’daki vatandaþlarýmýz, içinde yaþadýklarý toplumun bazý erdemlerinin de farkýnda. Ayrýca, bazý disiplinlerin hayat haline gelmiþ olmasý da vatandaþlarýmýz nezdinde olumlu bir farklýlýk oluþturuyor.
Ancak mesela Batýlý gençliðin dünyasýnda “Aile hayatý”nýn neredeyse kaybolmuþluðu, bunun doðurduðu cinsel savrulmalar bizim gençlerimize de intikal eder mi sorusu, derin bir kaygýya yol açýyor.
Gençlerle ilgili bir baþka sýkýntý ise, DAÝÞ’e giden gençlerle ilgili. Türkler çok az bu kategoride ama “Camiye giden sakallý genç” dendiðinde, Avrupa’da “Acaba DAÝÞ’e gider mi?” sorusunun akla geldiði söyleniyor, bu da tedirginlik uyandýrýyor.
Son söz olarak, gurbetçi eskiden dövizi için hatýrlanýrdý, þimdi de oyu için hatýrlanmasýn, derim.