M. Yalçýn Yýlmaz
M. Yalçýn Yýlmaz
Tüm Yazýlarý

Avrupa treninde yük vagonu olmak

2. Dünya Savaþý sonrasýnda Avrupa'da kömür ve çelik ticaretindeki ihtilaflarý bitirmek ve avantaja çevirmek isteyen Jean Monnet "Biz devletler koalisyonu kurmuyoruz, insanlarý birleþtiriyoruz" diyerek uzlaþmanýn mesajlarýný veriyordu. Savaþýn faturasý aðýrdý. Ýþgücünü savaþta kaybeden devletlerin varlýklarýný sürdürebilmeleri için ortak ticaret birliði ve gelecekte de ortak devlet ideali kurtarýcý bir fikirdi. Avrupa halklarý için baþka bir gelecek yok, diyen J.Monnet iktisadi sistemi ayakta tutacak anlaþmanýn mimarlarýndandý.

1993 yýlýnda ise Avrupa Birliði artýk insanlýða model olacak bir refah kýtasý olan Avrupa'yý tanýmlýyordu. Soðuk savaþ sonrasý atmosferde kurulan birlik yalnýzca ekonomik deðil siyasal, kültürel ve sosyal bir kaynaþmayý temel alýyordu. Avrupa deðerleri diye vurgulanan ise Kýta Avrupasýnýn aydýnlanmacý deðerleriydi. Kýtanýn tamamýný kuþatmayý hedefleyen birlik Karadeniz havzasýna ve Kafkasya'ya da uzanacaktý. Doðu Avrupa ülkeleri ise birer yük vagonu gibi görülüyordu. Çünkü makinist nereye giderse yük vagonlarý da oraya doðru ilerleyecekti.

Fransýz devriminin üç ilkesi teslisin yerini almýþtý adeta. Özgürlük, eþitlik ve kardeþlik, Avrupa halklarýný bir arada tutacak bir reçete olarak sunuluyordu. Oysa kültürler arasý derin mesafeler Avrupalýlýk bilincinin kabulüne direnç gösteriyordu.

Polonya Anayasa Mahkemesi'nin 7 Ekim'de aldýðý, AB hukukunun Polonya yasalarýndan üstün olamayacaðýna yönelik kararý gerilimi artýrdý. Polonya'nýn kürtaj ve LGBTÝ+ karþýtý tutumu bir süredir AB tarafýndan eleþtiriliyordu.

Avrupa Komisyonu'nun baþkaný Ursula von der Leyen, Polonya'ya geri adým attýrmak için yasal, maddi ve siyasi seçeneklerin deðerlendirildiðini vurguladý. Leyen "Polonya Anayasa Mahkemesi kararýna hukuki olarak itiraz edilmesi bir seçenek. Diðer seçenek ise AB bütçesi ve pandemi fonundan aktarýlan kaynaklarýn dondurulmasý" dedi.

Güçlü olanýn deðerlerini de dayattýðý bir dünyadayýz. Bugünlerde Polonya'nýn yaþadýklarý Polonyalý yönetmen Kieslowski'nin üçlemesini hatýrlattý bana. Üçlemenin ikinci filmi Beyaz'da (1994) Polonya'nýn kapitalizme geçiþ günleri ve toplumsal eþitlik kavramý irdelenir. Polonyalý genç bir kuaför olan Karol Paris'te aþýk olduðu Dominique'le evlenir. Baþlangýçta her þey güzel giderken bir müddet sonra karýsý tarafýndan yabancý, güçsüz, iktidarsýz olarak itham edilir ve sahip olduðu her þey elinden alýnarak terkedilir.

Brexit sonrasý sarsýlan Avrupa Birliði'nde Polexit yaþanacak mý bilinmez. Avrupa'nýn sözde ideal yaþam tarzlarýný dayatmasý birlik üyelerini ve adaylarýný ne kadar huzursuz edecek?

Önceki gün yayýnlanan Türkiye raporunu incelediðimizde ön yargýlý ve reel politikten uzak bir AB görüyoruz. Þimdi Ankara'nýn Kýbrýs meselesine ve Doðu Akdeniz hassasiyetlerine duyarsýz bir AB raporu karþýmýzda duruyor. Yetkisini aþan bir tutum sergileyerek Rum/Yunan tezlerini destekleyen açýklamalar ve raporlar elbette ciddiye alýnmayacaktýr.

Polonya'nýn deðerlerine tahammül edemeyen AB, Türkiye'nin Doðu Akdeniz'deki haklarýna, mavi vatan iddiasýna, Kýbrýs davasýna da karþý çýkacak elbette. Ancak Türkiye artýk Avrupa trenine yük vagonu olma sevdasýnda deðil.