Avrupa yeniden kuruluyor... İslamofobiye rağmen...

Hafta sonu İsviçre’deydik. Zürih’te Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’ndeki (UETD) gençler, TBMM’nin en genç milletvekili Bilal Macit’le buluştular. UETD’de kadın çalışmalarını koordine etmiş Hülya Altuncu, Avrupalı gençlerin siyasete olan ilgisinin yoğunluğundan bahsetti. Türkiye’yi örnek aldıklarını, yakın gelecekte hem mahalli hem merkezi seçimlerde daha çok sayıda Türk ve Müslüman politikacıyı görebileceğimizi söyledi...

Avrupa’da etkin siyaset deyince, Kürt ve Alevi toplumlarının yapageldiği lobiler geliyor akıllara ilkin. Ama 1970’lerden itibaren özellikle Milli Görüş’ün Avrupa’daki çabaları da yabana atılmayacak siyasi zeminler hazırladı. Ak Parti’nin kuruluşuyla beklenen sert kopuşma, Avrupa’da çok da etkin gözükmüyor. ÖzellikleTayyip Erdoğan sevgisi ve güveni, Ak Parti aleyhine deklare edilen eleştiriyi tolore ediyor. 1973 doğumlu işadamı Yavuz Altuncu sözgelimi, Milli Görüş bünyesindeki emekçi bir babanın evladı olarak, Mısır ve Suriye’deki duruşundan Taksim/Gezi olaylarına kadar hemen her adımda Türkiye’nin ve Erdoğan’ın yanındaki toplumsal insiyatiflerin içinde.

Akşam yemeğinde uğradığımız Zürih İslam Toplumları Merkezindeki gençler, Bern’de düzenlenecek “Rabia” mitingine götürecekleri dövizleri, pankartları yazıyorlardı; “Türkiye’nin yanındayız” dediler.  Avrupada partizan bir hava hakim değil... Basel’de Ülkü Ocaklarından bir grup genç kız, Suriye’deki kadın ve çocuklara yardım amacıyla diğer cemaatlerin arasında kermes masalarını kurmuşlardı. Hemen yanı başlarındaysa anadilde eğitim hakkını isteyen Kürt kadınların yardım masası vardı. Bu kadınları Avrupa’da aynı çatı altında buluşturan neydi?       

Basel’deki uluslararası toplantının gündemi; Suriye’de yaşanan insanlık krizi ve bölgedeki yardıma muhtaç insanlardı... İslamic Relief 1984’te İngilterede kurulmuş, Birleşmiş Milletler’in tanıdığı ve bazı  projelerde ortaklaşa hareket ettiği uluslararası bir yardım kuruluşu. İslamic Relief’i Van depremindeki yardımlarıyla da tanıyoruz. Fransa, Almanya, Avusturya ve İsviçre’den değişik grup, dernek ve cemaatlerin kadın üyelerinin gerçekleştirdiği Basel’deki organizasyon, Almanca, Fransızca, Arapça ve Türkçe olarak takip edildi. Suriye’de üç yılını dolduran dehşetten en ziyadesiyle payını almış kadın ve çocuklara uzatılacak yardım elini, Avrupalı kadınlar aracılığıyla koordine eden İslamic Relief, bölgeye tıbbi yardım ve techizat yollamak gayesinde... 

 

Basel’deki deneyimi benim için farklı kılan tema; Müslümanların son zamanlarda yeniden kurduğu “Avrupalılık” anlamıyla ilgiliydi. Salonda beyaz tenli Müslüman İsviçrelilerin yanı sıra, esmer tenli Müslüman Fransızlar, Filistin kökenli Almanlar, farklı vatandaşlıklar içindeki Türkler, Ürdünlüler, Kürtler, İtalyanlar vardı. Birara kendimi mahşer yerinde zannettim. Fransa’dan katılan Dr. Seyyide Nesime hanım fasih bir Arapçayla İslami tevhid, uhuvvet ve kadınların toplumsal dayanışma ve infaktaki öncü rollerini anlattı.

Basel’deki deneyim, kendi içimize kapanarak yaptığımız sıkıcı kör döğüşünden çıkmak noktasında umut verici. Gurbete düşmüş üçüncü ve dördüncü nesil, sadece kendi ebeveynlerinden farklı bir yeni kültürün değil... Yeni Avrupalılığın da anlamını kuruyor. İslamic Relief’in yöneticilerinden Abdurrahman Altuncu bunun en tipik örneklerinden. 1997’deki Beyaz Yürüyüş’ün aktif tıp öğrencilerinden Necla Altuncu’nun erkek kardeşi. Bizim tıp fakültesinden attığımız Necla, Basel’de çocuk psikiyatristi, akademisyen. “Türkiye’ye ve Başbakanımıza selam söyleyin” diyor hasretle...

Olmayan minarelerimiz hakkında referanduma gidildi ve olmayan minarelerimiz yasaklandı İsviçre’de” diyor Abdurrahman. Şu sıralarda yeni bir referanduma hazırlanıyor İsviçre, yabancıların oy hakkını tartışıyorlar. Evet İslamfobya var ama Avrupa da eski Avrupa değil. Gurbete yolladığımız Abdurrahman’lar, yaşlı Avrupa’nın yeni çocukları, yeni sözleri ve müstakbel siyasetçileri...