Fransa’daki cumhurbaþkanlýðý seçimleri ikinci turunun hemen öncesinde, Macron ekibi çok sayýda siber saldýrýya uðradýklarýný ve Le Pen lehine kullanýlabilecek þekilde basýna sýzdýrýldýðýný iddia etti. Benzer biçimde Ýngiltere baþbakaný da Brexit süreci nedeniyle erken genel seçimlere gitme kararý aldýktan sonra seçim sonuçlarýný etkileyecek ölçüde siber müdahaleye maruz kalýndýðýný açýkladý.
Her iki ülkede liderler ülkelerinin büyük bir saldýrý altýnda olduðunu, bunlarýn da ülke güvenliði ve birliði açýsýndan tehlike oluþturduðunu söylediler. Bununla birlikte siber saldýrýnýn nereden geldiðine yönelik imalar, farklý yerlere iþaret ediyor. Macron ekibi hafifçe Rusya’ya bakarken Ýngiltere baþbakaný Brüksel’den þüpheleniyor.
Hatýrlanacaðý gibi seçim sonuçlarýný etkileyici siber müdahaleler ABD’de de gündeme gelmiþti. Muhtemelen artýk hiçbir seçim ulusal sýnýrlar içinde gerçekleþmiyor. Ancak burada sorulmasý gereken soru, bu tür müdahaleler varsa, bunlarýn neden yapýldýðý ile ilgili.
Bir yanda ABD ve Rusya
Meselenin büyük ölçüde Avrupa’nýn kaderiyle ilgili olduðuna dair ipuçlarý bulunuyor. ABD’de örneðin Clinton kazansaydý, ilk resmi ziyaretini Londra’ya yapar, Fransa’da Macron’u desteklediðini açýklar, ki Obama zaten onun yerine açýkladý, AB’yi ABD piyasalarýna baðlayacak TTIP (ABD-Avrupa serbest ticaret ve yatýrým anlaþmasý) anlaþmasýný da iliþkilerinin merkezine koyardý.
Bunun devamýnda NATO’ya sonradan katýlmýþ devletleri Rusya’nýn önüne dizmeye devam eder, eski müttefiklerini geri durmaya zorlar ve baþta Almanya olmak üzere bazý Avrupa devletlerinin direncini kýrmaya çalýþýrdý.
Clinton’ýn politikalarý öncelikle Almanya için, ardýndan Birleþik Krallýk için zor bir döneme iþaret ederdi. Zira Clinton ABD’si Almanya’nýn Rusya coðrafyasýndaki “açýlýmlarýný”, ancak kendisi adýna yaparsa kabul ederdi. Öte yandan Brexit sürecine girmiþ olan Birleþik Krallýk da, ABD tarafýndan muhatap alýnmaya devam eden AB ile kendi özerk politikalarý arasýnda sýkýþýrdý.
AB bir bütün olarak sistemde siyasi oyuncu deðil; dolayýsýyla mesele daha çok Birleþik Krallýk ve Almanya meselesi; dýþ müdahaleler de bu baðlamda oluyor gibi.
Öte yanda Ýngiltere ve Almanya
Avrupa’nýn geleceðini belirlemede son derece önemli olan dönemeçlerden biri Brexit ise, diðeri de Le Pen gibi siyasilerin giderek yükselmesi. Fransa’da Le Pen’in güçlenmesi AB’nin çekirdeðini oluþturan Fransa-Almanya ittifakýnýn daðýlmasý anlamýna gelir. Fransa ne yapar bilinmez, ancak Almanya için iki seçenek kalýr. Biri Rusya ile iliþkileri geliþtirmek, diðeri de ABD yanýnda konumlanmak.
Brexit sürecinde yaklaþýk 100 milyon Avroluk “boþanma maliyetini” karþý tarafa yükleme arayýþýndaki Ýngiltere ise aslýnda Almanya’ya benzer bir seçenek sunuyor olabilir. Bu, Ýngiltere’nin beklentileri karþýlanmaz ise Almanya’nýn “çevrelenmesi”ne katký saðlanacaðý çerçevesine oturabilir.
Öte yandan Rusya ise AB’nin daðýlmasýndan ve Almanya’nýn yalnýzlaþtýrýlmasýndan rahatsýz deðil gibi gözükmekte. Zira Birleþik Krallýk tarafýndan bir çevrelenme olacak ise Rusya bu hattý kýrmaya aday durumda.
Kim bilir belki de siber saldýrýlarýn genelde AB karþýtý olanlar lehine yapýlmasý bundandýr. Ancak Ýngiltere’deki durum doðru ise bunun farklý olduðu söylenebilir. Saldýrýlarýn, Ýngiltere’yi AB’de tutmaya çalýþacak kesimleri destekleyecek nitelikte olduðu ileri sürülüyor.
AB’nin sadece Türkiye politikasýna bakmak bile vizyon sorununun derinliðini ortaya koymaya yeter. Ancak görüldüðü üzere, sistem boþluk kabul etmiyor ve zaaflar hemen baþkalarý tarafýndan deðerlendiriliyor.