Erdoðan’ýn itibarsýzlaþtýrýlmasýný hedefleyen olaylar dizisi Gezi eylemleriyle baþladý.
Reha Muhtar’ýn isabetle hatýrlattýðý gibi, olaylar Ecevit’e çekilen operasyona benziyordu.. Ecevit’i itibarsýzlaþtýrmak ve istifaya zorlamak istiyorlardý.
Ýtibarsýzlaþtýrmayý, evini ve Baþbakanlýðý basarak deðil, hasta ve kendi iþini bile yapamaz hale gelmiþ bir Baþbakan imajý yaratarak bitirmek istediler.
Ergenekon davasýnda iki kez aðýrlaþtýrýlmýþ müebbetle yargýlanan Haberal’ýn hastanesiyle sýnýrlý kalan bir operasyondu bu, ama Erdoðan’a karþý operasyon þaþýrtýcý bir biçimde bütün yeryüzüne yayýldý..
Ecevit’e çekilen operasyonun uluslar arasý boyutu elbette vardý, ama baðlantýlarý Avrupa’da deðil, daha çok Avrasya’daydý. Bu yüzden de Ecevit’e operasyon çok zayýf kaldý.
O yýllarda, Avrupa ve Amerika, Türkiye’nin eksen kaydýrmasýndan korkuyordu..
AK Partiye ve Erdoðan’a dört elle sarýldýlar. Ergenekon sürecinde destek verdiler.
Þimdi benzer bir desteði, Erdoðan’a operasyon çekenlere sunuyor olmalarýnýn sebebi acaba nedir?
Türkiye’nin ulusalcýlarý deðiþti de bizim mi haberimiz ?
Amerika ve Avrupa’da bazý çevreler Erdoðan’a operasyonu neden destekledi?
Sorunun bir deðil, bir çok cevabý var.
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik olarak güçlenmesi, kronikleþmiþ siyasi meselelerini çözmede kendisine güven duymasý, bu güvene ne Avrupalýlarýn ne Amerikalýlarýn pek de alýþkýn olmamasý, Erdoðan’ýn boyun eðen bir siyasi lider olmadýðýný ve olmayacaðýný sýk sýk göstermesi baþlýca sebepler olarak görülebilir. Ýstanbul’a yeni havaalaný ve daha þimdiden uluslar arasý anlaþmalarý gündeme getiren kanal-Ýstanbul gibi devasa projeler ise iþin bir baþka boyutu.
AB ve ABD, bu hükümet çekip giderse yerine neyin geleceðini bilmez deðil.
Ama galiba fýrsat bu fýrsat deyip, hazýr Türkiye’de ‘ isyan görüntüleri’ varken, Erdoðan hükümetinin burnunu sürtmek mümkün olabilir diye düþünüyorlar.
Yoksa, Ecevit’e karþý geçmiþte o komployu hazýrlayanlarýn bugün de sahnede olduðunu Avrupalýlarýn ve Amerikalýlarýn bilmemesi mümkün deðildir.
Amerika ve AB, o dönemde, bu çevreleri, yüzlerini bütünüyle Avrasya’ya dönmüþ ve Türkiye’de hatýrý sayýlýr oranda Batý düþmanlýðýnýn oluþmasýna yol açmýþ çevreler olarak görüyordu.
2000’li yýllarýn baþlarý, Batý düþmanlýðýnýn zirve yaptýðý yýllardý. Ordunun kuvvet komutanlarý, Avrasyacýlarýn düzenlediði panellere konuþmacý olarak katýlýyor, Avrasyacýlar karargaha çaðrýlýp brifing alýnýyordu.
Bugün darbe suçundan yargýlanmakta olanlar, önceki darbecilerden farklý bir biçimde, Batýlýlarýn, Türkiye’de olasý bir darbeyi desteklemeyeceðinden emin görünüyorlar ve bu yüzden de uluslar arasý desteði Batý’ da deðil, Doðu’ da yani Avrasya’da arýyorlardý. Aleksandýr Dugin gibi Avrasyacýlarýn, Ergenekon operasyonlarý olduðunda Moskova’da basýn açýklamasý yaparak tutuklamalarý protesto ettiðini, bir çok Ergenekon firarisinin kapaðý Rusya’ya attýðýný hatýrlamak yerinde olacaktýr. Batý düþmanlýðýný yayan ve kendisini ulusalcý olarak tanýmlayan Ergenekon ekibinin baþarýya ulaþmasý demek, Türkiye’nin yüzünü bir anda Avrasya’ya dönmesi demekti.
Ayný filmi yeniden ama farklý koþullarda izliyor gibiyiz.
Kuþku yok ki ne Avrupa 90’lý yýllarýn Avrupa’sý, ne Türkiye 90’lý yýllarýn Türkiye’sidir.
Devlet kurumsal bir deðiþime uðradý ve bu deðiþim hala sürüyor. Ordu-siyaset arasýndaki iliþkilerin normalleþmesi ve demokratik bir standarda oturmasý için yol temizliði devam ediyor.
Kürt sorunu baðlamýnda bile geldiðimiz nokta, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Þartýna vaktiyle konulan çekincelerin kaldýrýlmasýna iþaret ediyor.
Galiba sorun þu: Türkiye geçmiþteki zayýflýklarýndan kurtuldukça, muhatabýnýn ona daha sorumlu ve daha hakkaniyetli davranmasýný bekliyor . Kabul etmek gerekir ki, AB’nin, Türkiye algýsý, Türkiye’nin doksanlý yýllarýn Türkiye’si olmadýðý gerçeðini göz ardý eden bir algýdýr.
Bu rahatsýzlýk yaratýyor ve AB’nin mevcut algýsýnýn, büyük oranda, geçmiþin oryantalizminden kaynaklandýðýný düþünmeye sevk ediyor.
Ortada, 90’lý yýllarýn Türkiye’sinden daha geri bir Türkiye olmadýðýna göre, üstelik demokrasinin turnusol kaðýdý gibi duran Kürt sorununda önemli bir fýrsat yakalandýðýna göre, AB’nin bu tutum deðiþikliðini nasýl açýklayacaðýz?
Kürt savaþýnýn bittiðine sevinemeyen AB’nin Gezi için koyduðu hassasiyete güven duyulabilir mi?
Kendi soðuk savaþýný bitiren Avrupa, kendi soðuk savaþ yýllarýndan kurtulmak için çaba gösteren Türkiye’ye neden sevinemiyor acaba?