Ýspanya’nýn Granada kentinin sembolü nar. Kabuðunu soyduðunuzda içinden binlerce tane çýkýyor, hangisini tatsam diye kalakalýyorsunuz. Her köþesiyle Allah’ýn adýný fýsýldayan Elhamra Sarayý’ný mý gezsek, Kuzey Afrika’da gibi hissettiren kafelerde naneli çay mý içsek, flamenko mu dinlesek...
“Burada en iyisi harita kullanmadan gezmek. En iyisi daracýk sokaklarda kaybolmak. En iyisi ummadýðýn bir anda Elhamra’nýn büyüleyici görüntüsüyle karþýlaþmak. Minicik bir meydana ulaþmak nefes nefese. Portakal çiçeklerinin kokusuyla sarmalanmak. Ya da yaseminin büyüsüne kapýlmak.”
Granada’ya dair izlenimlerimi yazmaya bu cümlelerle baþlamýþým. Ýyi ki seyahatlerde not tutuyorum. Yollardayken hissettiklerini zaman çarký içinde yitiriveriyor insan. Yukarýdaki cümleleri okumak bile gülümsetti beni. Ýçim kýpýr kýpýr. Sanki gözümü kapatýp açsam Elhamra Sarayý ile karþýlaþacaðým. Sanki etrafý beyaz binalarla çevrili minicik S. Miguel Meydaný’nda bulacaðým kendimi birden. Sanki bir kafeye oturup tembel tembel gelip geçeni izleyeceðim. Garson gelip ne istediðimi soracak, ondan bir kahve isteyeceðim. Kahvemi beklerken beyaz badanalý evlerin içini görme isteðiyle yanýp tutuþacaðým. Düþüncelerimi bir gitar týnýsý bölecek. Flamenko tabii, baþka ne olabilir ki? Acýlý bir erkek sesi. Aþkýna mý sesleniyor? Ardýndan bir kadýnla erkeðin kavga ediþine tanýk olacak, yan masalarýn dibinde mýrýldanarak yemek bekleyen kedileri izleyeceðim. Zihin ne garip þey. Bir ipucu vermeyegörün, sizi alýp baþka diyarlara götürüyor.
ENDÜLÜS’ÜN EN KIYMETLÝSÝ
Sierra Nevada Daðlarý’nýn eteklerine kurulmuþ olan Granada’nýn anlatacak öyle çok hikayesi var ki dinlemeye, anlamaya ömür yetmez. Ve öyle çok þekillerde anlatýr ki öyküsünü, Binbir Gece Masallarý misali, sýkýlmadan, merakla dinleyebilirsiniz. Müzik, mimari, renkler, dil, sokaklar, kapýlar, tatlar... Herbiri farklý bir yanýyla dile getirir kentin öyküsünü, baþka bir heyecan uyandýrýr gezginde, baþka türlü aþýk eder insaný bu kente... Yýlda ortalama iki milyon kiþinin ziyaret ettiði Granada, Akdeniz’e sadece bir saat uzaklýkta ancak deniz seviyesinden çok yüksek. Bu nedenle komþu kentlerden farklý bir coðrafyada sayýlabilir. Oldukça prestijli olan Granada Üniversitesi’ne de evsahipliði yapan kentin sembolü nar. Ayný nar gibi, kabuðunu soyduðunuzda içinden binlerce tane çýkýyor. Hangisini tatsam, hangisine baksam diye kalakalýyorsunuz. Ancak telaþ etmeyin, tadýný çýkarýn Granada’nýn. Zaten sizi kolay kolay býrakmayacak, iþveyle cilveyle kandýracak, sýrrýna ortak edecek. Ýslam sanatýndan izler taþýyan kapýlarýn arkasýndaki hayatlarý merak etmenizi saðlayacak. Elhamra’ya bakarak bir akþam yemeði yemek, saraylarýný, müzelerini gezmek, kendinizi Kuzey Afrika’da gibi hissettiren kafelerde naneli çay içmek, daracýk sokaklarýný yürüyüp devamýnda ne var diye düþünmek... Ýnsan Granada’da bunlarýn hepsini yapmak istiyor.
ZARÝF, ÝNCELÝKLÝ VE KENDÝNE HAS
Ýspanya’daki Ýslam dönemi Nasirilerle sona eriyor. Ýlginç bir sanat anlayýþý var Nasirilerin. Zarif, incelikli ve kendine has. Özellikle iç süslemelere önem veriyorlar. Belki de bu yüzden Elhamra Sarayý’nýn odalarýný gezerken bambaþka hisler duyuyorsunuz. Çiniler, taþ oymacýlýðý, mermer, alçý... Pek çok malzemenin harmanlandýðý bir görsel þölen Elhamra. Onu görmeden kentten ayrýlmak sanata yapýlabilecek en büyük haksýzlýk. Görmeli ve hayran olunmalý, binlerce insanýn emeðiyle þekillenmiþ bu büyülü eser karþýsýnda saygýyla eðilmeli.
Arapça’da al-Qasr al-Hamra adýyla bilinen sarayýn temelleri Muhammed bin Ahmer zamanýnda atýlmýþ, sonradan gelen hükümdarlar tarafýndan geniþletilmiþ ve bugünkü halini almýþ. Ne yazýk ki sarayýn inþaatý sürerken Granada’nýn komþu kentleri Cordoba ve Sevilla Hýristiyanlarýn eline geçmiþ. Neyse ki Endülüs Ýslam Sanatý’nýn önemli bir baþka eseri Büyük Cordoba Camisi de Elhamra Sarayý gibi bugüne kadar gelebilmiþ.
Bir rüyanýn ortasýna düþmüþ gibi
“Elhamra’yý gerçekten anlamak için sarayýn içindeki kitabeleri okumak gerek” der uzmanlar. Duvarlara kazýnmýþ kitabelerin içerdiði bilgiye vakýf olamasa da gezenler, sarayýn her köþesinde rastladýklarý muhteþem sanat eserlerini hayranlýkla seyreder. Çoðu anlamayacak olsa da saray Allah’ýn adýný fýsýldar. Kubbeleri, tavan, kapý ve duvarlarýnda Allah’ýn adýnýn bu kadar çok zikredildiði baþka bir saray yok denir. Odalar, avlular, rengarenk çiçeklerin, gölge veren aðaçlarýn, fýskiyelerin, havuzlarýn bulunduðu bir tür cennet desek yalan olmaz. Sarayý gezdikten sonra yaþadýklarýnýzý, gördüklerinizi sindirmek için bahçede bir süre oturun derim çünkü siz de Yahya Kemal Beyatlý gibi kendinizi “Bir rüyanýn ortasýna düþmüþ gibi” hissedebilirsiniz.
Biletler sýnýrlý sayýda elinizi çabuk tutun
Aman biletinizi önceden alýn ve özellikle Nasrid Sarayý’ný görmek istiyorsanýz tam biletinizde yazýlý saatte (hatta öncesinde) kapýsýnda olun yoksa içeri girmenize izin vermeyeceklerdir. Saray kompleksinin biletleri üç ay öncesinden internet üzerinden satýþa çýkarýlýyor ve kredi kartýyla satýn alýnabiliyor. Biletinizi önceden almadýysanýz saatlerce bilet giþesinde bekleyip saraya girememe olasýlýðý da var çünkü kýþ aylarýnda günde 6 bin 300, yaz aylarýnda ise 7 bin 700 adet bilet satýlýyor. Bunun nedeni Ýspanya’nýn en çok merak edilen eserini koruma çabasý.
Geceliði bir aylýk asgari ücret
Granada’nýn en lüks iki oteli: Palacio de Santa Paula ve Barcelo La Bobadilla. Ýkincisi 350 hektarlýk bir alana kurulmuþ. “Kaldýn mý?” diye sorarsanýz, kalmadým. Bir kerecik olsun kuþ cývýltýlarý içinde, badem aðaçlarý ve zeytinlikler arasýndaki Barcelo La Bobadilla’da uyanmak güzel olurdu doðrusu... Ama geceliði bir aylýk asgari ücretten fazla olan otel yerine 2012 yýlýnda gezginlerin oylarýyla küçük oteller þampiyonu olan Pension Rodri’yi de seçebilirsiniz.
Sýcaklarda gazpacho iyi gider
Zeytini ve üzümüyle tanýnan yörenin mutfaðý çok zengin. Yaz aylarýnda Endülüs’teki tüm kentlerde keyifle içilen bir soðuk çorba var: Gazpacho. Mutlaka tadýn. Domates, salatalýk, biber, zeytinyaðý, sirke, sarýmsakla hazýrlanan çorba, yaz sýcaðýna karþý koymak için en güzel tariflerden. Acelesi olana, farklý lezzetler tatmak isteyene Endülüs’ün armaðaný ‘tapa’ denilen tadýmlýk yiyecekler. Mezenin Ýspanyolcasý desek yanlýþ olmaz tapas için. Zeytin, deniz mahsulleri, jambon, sebze, peynir... Doðanýn bahþettiði tüm lezzetler harmanlanýr tapas kaselerinde.
Federico Garcia Lorca
Ýnsan Granada’dan bahseder de Lorca’yý anmaz mý? 76 yýl önce acýmasýzca bu dünyadan çekilip alýnan Lorca, aþkýn ve ölümün þairi olarak biliniyor. Sadece þair deðildi Lorca, ayný zamanda ressam ve müzisyendi. Besteler yapar, köyündekilerle þarkýlar söylerdi. Hukuk fakültesinde okurken bir yandan da sanatýn farklý dallarýyla ilgilendi, Ýspanyol folklorunu öðrenmeye çalýþtý. Granadalýydý. Çaðdaþlarý onun için “Ýspanya’nýn en yaratýcýsý” diyordu. Franko’nun adamlarý tarafýndan kurþuna dizildi. Henüz söyleyecek çok sözü vardý. Cansýz bedeni yere serildiðinde sadece 37 yaþýndaydý.