Fransa Cumhurbaþkaný Emmanuel Macron’un Ýslam düþmanlýðýnda Hollandalý faþist siyasetçi Geert Wilders ve Fransa’nýn ýrkçý muhalefet partisi baþkaný Le Pen’le yarýþtýðý bir Avrupa var karþýmýzda artýk. Merkez siyasetlerin aþýrý sað ve sol tarafýndan esir alýndýðý bir yeni Avrupa…
Müslümanlara karþý ýrkçýlýkta kýsmen yeni ama Avrupa faþizmi dillere destandýr zaten. Yani yeni olan faþizmin yöneldiði özne. 70-80 yýl önce Yahudilere karþý yapýlan kýþkýrtma eylemleri bugün Müslümanlarý hedef alarak tekrarlanýyor. Müslümanlarýn ötekileþtirilmesi de hoþ yeni sayýlmaz; Türk korkusuna -ki Türk demek Müslüman demektir- Viyana kapýlarýnda yakalanmýþtýr Avrupa.
Þimdi yine ayný þey; Türk Müslüman demektir, Erdoðan demektir. Eyvallah demeyen, boyun eðmeyen, pes etmeyen Türk!
Dolayýsýyla Avrupa için Erdoðan yeni “kurucu öteki” konumundadýr.
Avrupa toplumunun yüzde 10’unun oluþturuyor Müslümanlar. Peygamber Efendimize hakareti fikir özgürlüðü sayan, Müslümanlarýn müdafi Erdoðan'ý terörist olarak resmeden anlayýþýn Avrupalý siyasetçilere açacaðý yol ancak serbest düþüþ olabilir.
Tutturduklarý bu yol, zaten popülaritesi çok yüksek olan Erdoðan’ý Avrupalý Müslümanlar nezdinde daha da büyütür.
Ayrýca Erdoðan’ýn PR’a hiç ihtiyacý yok.
Avrupa’da ise lider yok. Aþýrý saða alternatif olarak ortaya sürdükleri Macron’un baþörtüsü tümden yasaklansýn diyen Le Pen’den hiçbir farký kalmadý ki. Avrupa siyasetinin içine düþtüðü çukur bu iþte.
Ekonomik daralmanýn aþýrý sað ve solu güçlendirdiði, bunlarýn güçlenmesinin merkez siyaseti uçlara sürüklediði, saðduyunun, toleransýn yok olduðu, kültürel zenginliðin tehdit olarak algýlandýðý yeni bir Ortaçað ya da 2. Dünya Savaþý öncesinin karanlýðý…
Bakýn yaklaþýyor yaklaþmakta olan!
Ortada lider falan yok da, lafýn geliþi iþte… Avrupa’da siyasetçilerin, bile isteye Ýslam düþmanlýðýný kýþkýrttýðý bir dönemdeyiz. 11 Eylül’den bu yana Batý için Ýslam, güvenlik tehdidi olarak konumlandýrýldý. Bu yüzden de devamlý surette Ýslam ve terör yan yana getirildi.
Ýslam ülkelerinin iþgali ve coðrafyamýzýn terörize edilmesi suretiyle bu kanaat mütemadiyen pekiþtiriliyor.
Fakat artýk yeni bir faza geçildi. Avrupa kendi içindeki Müslümanlarý ayrýmcý, dýþlayýcý, baskýcý, faþist uygulamalara tabi tutuyor. Bunun bir taraftan yasalarýný çýkartarak; peçe yasaðý, minare yasaðý, ezan yasaðý, el sýkma mecburiyeti, baþörtüsü yasaðý, helal gýda yasaðý gibi düzenlemelerle Müslüman toplumu sýkýþtýrýyor, bir taraftan da camilere ve Müslümanlarýn iþ yerlerine yapýlan saldýrýlarla Avrupa’yý Müslümanlarýn kendilerini güvende hissedemeyecekleri bir yere dönüþtürüyor.
Ayný zamanda ‘Fransa Islamý', ‘Avrupa Ýslamý' gibi icatlarla dini kendi beklenti ve beðenilerine uydurmaya çalýþýyor.
Ve tüm bu olup bitenler karþýsýnda halký Müslüman ülkelerin devlet baþkanlarýndan tek itiraz gelmiyor.
Nasýl gelsin ki? Koltuklarýný halklarýnýn teveccühüyle haketmiþ deðiller. Bilakis dinlerine söven Batýlý siyasetçilerin himayesiyle o koltuklarda oturuyorlar. Böylece dünyadaki Müslüman nüfusun temsili de Erdoðan’a kalýyor. Hakký söylemek, mazluma sahip çýkmak, zalime dur demek Müslümanlýðýn olmazsa olmaz þartý oysa.
Aksini yapana dilsiz þeytan deniyor zira…
Türkiye’de muhalefet ne yazýk ki Osmanlý’nýn son döneminden beri hep kendine dýþarýdan hami aramýþtýr. Osmanlý'yý yýkan da aslýnda içindeki gayrimüslim unsurlarýn himaye isteði ve bugün Ýslam düþmanlýðýnda ileri giden Batýlý ülkelerin bunlarýn hamiliðine soyunmasýdýr. Bu durum, hem toplumsal barýþ ve insicamý bozmuþ hem de himaye siyasetini bir alýþkanlýk haline getirmiþtir.
Macron’un hadsiz, düþmanca, akýlsýzca hatta ruh hastasý tutumu karþýsýnda iki laf edeceðine Fransýz mallarýna boykot çaðrýsý yapan Cumhurbaþkanýmýza kýzan muhalifliðin tohumlarý taa o zamanlardan atýlmýþ iþte.
Bu muhalefetin en bariz özelliði ise Batý karþýsýndaki aþaðýlýk kompleksidir.