Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Ayağa kalkarken, üstümüzdeki çamuru ‘lağım suyu’yla mı yıkamak?

Evet, 100 yıllık bir ‘zorla, yerlerde süründürülüş’ten sonra, yeni yeni ayağa kalkmaya çalışırken üzerimizdeki çamurları, ‘lâğım suyu’yla mı yıkamaya çalışacağız? 

Pazar günü yapılacak olan seçim gününe kadar başka yazım yok. Pazar günü de o konuda yazı yazmak yok. O halde, bu konudaki son sözlerimizi bugün söyleyip noktalayalım. 

M. Kemal’in, yakın arkadaşı Fethi (Okyar)Bey’e, 1930’larda, ‘Bugünkü manzaramız diktatörlük manzarasıdır’ dediği dönemdeki, ‘laik fabrika ayarları’na mı döneceğiz; yoksa, yeniden ayağa kalkmaya çalıştığımız ve küçümsenmeyecek mesafeleri aştığımız şu son 15 yılın kazanımlarını unutup; sadece yanlışları, yapılmayan- yapılamayanları, savrulmaları,  iktidarda olmanın felâketlerini, makam vs. düşkünlüklerini, nefsanî zaafları öne çıkararak bütün kazanımları da mı havaya savuracağız? 

Haa, ‘Yanlışlar eleştirilmiyor’ diyenler oluyor. O da yapılıyor amma, usûlünce. Ayrıca, başka kanallardan da. Ama sadece kendi eleştirilerimizi doğru sanmak da yanlış. Bizim her eleştirimiz doğru da, göremediklerimiz olamaz mı?  

*** 

Ve, bir düşündürücü hâtıra: 1978 yılında, yani, henüz 41 sene önce, (merhûm) Kemal Unakıtan, İzmit’teki SEKA Kağıt Fabrikasına Gn. Md. olarak tayin edilmişti. 

Bir gün Kemal Bey(ki, İstanbul’da komşum idi) tlf. etti, ‘İzmit’e gel, biraz sohbet ederiz’ dedi;  gittim. Günboyu sohbette bir takım tenkıdlerimiz de oldu, tabiatiyle. O ise beni dinledikten sonra, ‘Tamam, bunlar doğru, ama şunu da unutma ki; Türkiye’nin en büyük sanayi tesislerinden olan SEKA, bugün bizim elimizle yönetiliyor.’

Evet, o bile, tatmin ediyordu bizi... 

Bugün ise sadece ülkenin tamamı değil, Erdoğan’ın ifadesiyle, ‘gönül coğrafyamız’ın her tarafındaki yüzmilyonlarca Müslümanların ve mazlumların umutla baktığı bir durumdayız!    

***   

Geçen Cumartesi akşamı, T. Yazarlar Birliği’nin İstanbul Şubesi’nde ilginç bir program vardı. Recep Akakuş, laik uygulamaların bu millete çektirdiklerini yaşanmış en acı örneklerle anlattı. Sonra da Emrullah Hatiboğlu hoca konuşmasında, Baqara Sûresi, 217. âyette geçen, ‘Güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmak isterler’ meâlindeki ilahî ikazı hatırlattı. 

Yazarlar Birliği İst. Şubesi Başk. Yard. Muzaffer Doğan bey de şöyle dua ediyordu: 

‘Ya Rabb! Müslümanları, Senin rızanı gözetenleri, Sana güvenip, sadece Sen’den yardım dileyenleri aziz; kâfirleri, kafirlerden medet umanları, münafıkları, güce tapanları zelîl eyle!’  

***   

Tekrarlayalım, ‘Fakir’ kimseye, ‘Reyinizi şu grup, parti veya taifeye verin’ demiyor,‘Herkes kendi tarafını belirtsin!’ diyor; ve mes’elesi, birilerinin kazanması veya kazanmaması değil, kendi aslî değerlerinin hedefini gözetliyor ve ‘Üzerimizdeki çamurları lağım suyuyla yıkamak gafletine düşmeyelim’  diyor. 

    

NOT:

1- Çılgın değil, bir global haydut! USA Başkanı’ndan ‘Dünyada kuralları biz koyarız’  diyen bir ‘zamâne firavunu’ndan, ‘2. Balfour’dan söz ediyorum. (Balfour kim mi? 400 yıl, Osmanlı hâkimiyetinde olan Filistin’in İngiltere işgaline düşmesinden hemen sonra, sionist Yahudilerin Filistin’e göç etmesi çağrısı yapan ve başkalarının toprağını başkalarına peşkeş çeken İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour!) 

Şimdi de benzer bir durum. 1967’deki o meş’ûm ‘6 Gün Savaşı’ yenilgisinden sonra, sionist İsrail işgaline düşen ve ‘Suriye’nin buğday anbarı ve su deposu’ sayılan ‘Golan Tepeleri’nin ‘İsrail toprağı’ olarak tanınması da aynı haydutluk. Bu ‘gücetaparlık’, nasıl yeni bir ‘Haçlı Saldırısı ve Haçlı -Sionist İttifakı’ karşısında olduğumuzu gösteriyor. 

‘Bekaa’ söylemiyle, bütün Müslüman coğrafyaları için benzer haydutluklara da dikkat çekilmek isteniyor. 

2- Yarın akşam 19.30‘da, Zeytinburnu Kültür Merkezi’nde, Cumartesi 14.30’da da Birlik Vakfı’nın Çemberlitaş merkezindeki programlarda olacağım, inşaallah.