‘Ayaðýmýza gelin, bizimle diyalog kurun...’

Baþbakan Binali Yýldýrým, 65. Hükümetin ilk toplantýsýnda dýþ politikada hedeflerinin, “az düþman, çok dost” olacaðýný söyledi. Ramazan boyunca da iftarlarda bu hususun altýný çizdi: “Bölgede ve dünyada dostlarýný artýran, düþmanlarýný azaltan bir dýþ politika anlayýþýyla bölgesel iþbirliðini güçlendireceðiz. Bölgesel kalkýnmayý komþularýmýzla birlikte gerçekleþtireceðiz. Bunlarý yaptýðýmýzda bölge üzerinde, Türkiye üzerinde oynanmaya çalýþýlan oyunlarý da yerle bir edeceðiz.”

Son yýllardaki yalnýzlýðýn ardýndan yeni hükümetin bu yeni söylemi her kesimden takdir aldý. Lafta da kalýnmadý. Ýsrail ile varýlan anlaþma, Rusya ile iliþkilerin normalleþmesi, bir nevi dýþ politikada biriken stresin atýlmasý oldu.

Ýyi niyetli akil insanlar bu yaklaþýmýn, toplumsal gerilimin ve kutuplaþmanýn giderilmesi adýna, içerisi için de bir fýrsat olduðuna dikkat çektiler. Þahsen ben de 24 Haziran’da bu köþedeki “Türkiye kimin olabilir?” baþlýklý yazýmda ayný yaklaþýma, lafý hiç dolaþtýrmadan destek verdim: “Sadece HDP’ye oy vermiþ Kürt vatandaþlarýmýzýn deðil, Alevi vatandaþlarýmýzýn gönül kýrýklýðýnýn da farkýndayýz. Kendilerini, ‘laik yaþam tarzýný benimsemiþ modern kesim’ olarak gören büyük kitlenin de gönül kýrýklýklarý var. Türkiye’nin bugün en acil, en önemli meselesi; mütedeyyin/muhafazakâr büyük kitle ile Batýlý modern yaþam tarzýný benimseyen diðer büyük kitlenin, birlikte yaþamanýn zeminini inþa etmesidir...”

Birlikte huzur içinde yaþamak diyeceðimiz iç barýþ, millet olarak bizim bütünlüðümüzün saðlanmasý adýna büyük önem taþýyor. Çünkü iç barýþ, zaaflarýmýzýn giderilmesi ve dýþarýnýn bütün oyunlarýný bozacak asýl silahýmýzdýr.

Sayýn Cumhurbaþkanýnýn ve Sayýn Baþbakanýn þahsýnda AK Parti hükümetinin, samimiyetle sahip çýktýðý dýþ politikada “düþman azaltma, dostlarý artýrma” hamlesinin, içerisi için tutukluk yapan önemli bir tarafý var. Uzatýlacak diyalog ve barýþ elinin; gizlenmiþ husumetlere, içine düþülen zor günlerin atlatýlmasý hesaplarýna kurban edilmesi...

Kürt siyasi hareketinin daðdaki temsilcileri, Meclis’teki kolu HDP ve onu Türkiye partisi olarak parlatanlarýn, “PKK terörü” bile diyemeyenlerin “gelin barýþ yapalým” derken gizleyemedikleri bir samimiyetsizlikleri var. Onlarla sulh zemini ancak bölücü PKK terörünün etkisiz kýlýnmasý ve teröre destek verenlerin sahneden inmesi halinde inþa edilebilir.

Laik yaþam tarzýný benimseyen (Alevi kesimi de buraya dâhil ediyorum) büyük kitle ile mütedeyyin/muhafazakâr diðer büyük kitle arasýnda gönül köprülerinin kurulmasý daha kolay ve önceliklidir.

Ancak burada da bilhassa medyada bu büyük kitleyi ajite eden, yönlendiren, onlarýn sözcüsü gibi davranan medya baronlarý, yayýn yönetmenleri, köþe yazarlarý var. Mütedeyyin/muhafazakâr kitleye ve AK Parti yöneticilerine, Sayýn Cumhurbaþkanýna tepeden bakan, bugüne kadar yaptýklarýndan hiç piþmanlýk duymayan, piþkin, hala burnundan kýl aldýrmayan pozlarý gerçekten itici ve incitici...

Kelimenin tam anlamýyla, “biz her þeyin doðrusunu biliyoruz, nasýl da bizim dediðimize geldiniz. Çok piþmansýnýz deðil mi? Bizi dinlemek zorundasýnýz. Madem dýþ politikada dostlarý artýrýyorsunuz, o zaman bizimle de barýþmak zorundasýnýz. Ayaðýmýza gelin, bizimle diyalog kurun...”

Çok açýk söylüyorum, gönül köprüleri þart, hatta elzem. Ama “küçük daðlarý biz yarattýk” diyen adamlarý þýmartmak, muhatap almak doðru deðil. Gönül köprüleri her iki taraftaki gönül adamlarý ile kurulur...