Esasen Fatih’in oðlu, Yavuz Selim’in babasý 2. Bayezid için anlatýlýr (1481- 1512) Ýstanbul’daki biraz deðiþmiþ adýyla ‘Beyazýt Camii’nin cümle kapýsý üzerindeki muhteþem kitabenin hattatý, hocasý, ‘Kutbülküttâb’ Þeyh Hamdullah hat yazarken, ‘hokkasýný tuttuðu’ kayýtlarda yer alýr.
Bu ‘itibar’ gösterisi sadece ‘Adlî’ mahlasýyla divan sahibi bir þair, Arapça, Farsça ve Uygurca, Çaðatayca ve Ýtalyanca bilen bir diplomat, Ýslâmî ilimlerin yaný sýra felsefe, astronomi, matematik ve musiki eðitimi de almýþ bir padiþah olan 2. Beyazýt’a mahsus deðil.
Kendisinden 150 sonra doðan 2. Mustafa’nýn (1695-1703) da bu geleneði sürdürdüðünü, döneminin usta hattatý Hafýz Osman’la iliþkisinden biliyoruz.
Araþtýrmacýlara göre, Hafýz Osman yazý yazarken Padiþah 2. Mustafa hocasýnýn hokkasýný elinde tutar. Hat ortaya çýkmaya baþlayýnca hayranlýkla “Artýk bir Hafýz Osman Efendi daha yetiþmez” deyince, Hafýz Osman, gülümseyerek þöyle karþýlýk verir: “Hünkarým gibi hocasýna hokka tutan padiþahlar oldukça daha çok Hafýz Osman yetiþir.”
Nezaket ve iltifatta yarýþmayý sanat kabul eden medeniyetin yansýmasýný önceki akþam STAR Gazetesi’nin Necip Fazýl Ödülleri gecesinde yaþadýk.
Üstad’ýn yakýn dostu, bir baþka usta Nuri Pakdil’in, “Sizleri antiemperyalist, antikapitalist, antinasyonalist, antisiyonist, antifaþist ve en önemlisi antifiravunist bir bilinçle selamlýyorum” diye baþlayan ve sýk sýk alkýþlarla kesilen konuþmasýný Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan da kürsünün yanýnda ayakta dinledi, alkýþlara eþlik etti.
Önümde ve yanýmda oturanlarýn, Padiþah 2. Mustafa ile Hafýz Osman arasýndaki hikayeyi birbirlerine anlattýklarýna tanýk oldum.
Konuklardan biri, cümlesini muhtemelen “... ayakta dinleyen cumhurbaþkaný oldukça daha çok Nuri Pakdil çýkar” diye bitirecekken sustu.
Belki, ‘baþka Nuri Pakdil çýkmayabilir’ endiþesiyle...
‘Büyük adamlar zor zamanlarda çýkar’ derler.
Tarihe bakýnca yanlýþ deðil.
Ancak bugünlerin ‘kolay zamanlar’ olduðunu düþündüren nedir?
Ya da geleceðin kolay
olacaðýný...
‘Kültür devrimi’devrimlerin temel taþý olarak bilinir. ‘Eski’yi devirip ‘yeni’yi inþa edecekseniz böyledir bu.
Ancak devrilmiþ ‘kadim’i ayaða kaldýracaksanýz, kültür devrimine deðil ‘kültür ihyasý’na ihtiyacýnýz var demektir.
‘Marifet’in ihyasýna, ‘iltifat’ýn ihyasýna...
Kadim kültürü ‘deviren’lerin mirasçýlarý buna ‘karþýdevrim’ diyecekler;
‘Dogma karþýtlýðý’na dayandýklarýný iddia etseler de, ‘devrim kültürü’nü ‘kutsallaþtýrma’, ‘mitleþtirme’, ‘tanrýsallaþtýrma’yla inþa ettiklerini unutarak, ‘üstad’larý, ‘usta’larý, ‘kutub’larý ‘beþerlikleri’ üzerinden itibarsýzlaþtýrmaya çalýþacaklar...
Oysa ‘kadim’ kültürün mirasçýlarý, yol göstericilerinin, ‘ayaða kalk’ diyenlerin mirasýný, onlarý ‘ululaþtýrarak’ deðil; ‘kiþiliklerini yok saymadan’, ortaya koyduklarýný düþünsel sürecin içinde deðerlendirerek, sorgulayarak ve ayrý yerlere koyarak tevarüs ederler.
Bu yüzden herkes devraldýðý mirasýn gereðini kendine yakýþýr þekilde yapacak.
STAR ailesi ve okurlarý da...