Ayasofya'nın hatırlattığı

Ayasofya’nın camiden müzeye çevrilmesi, Anadolu’da 1920’lerde başlatılan devrimlerden ayrı düşünülemez. Harf inkılabı niçin yapıldıysa, Şapka Kanunu neden çıkartıldıysa Ayasofya da camiden müzeye o sebepten çevrildi.

Sadece Ayasofya değil, İstanbul Edirnekapı’daki Kariye Camii, Fatih Çarşamba’daki Fethiye Camii gibi Hristiyan Batı dünyası için büyük sembolik değeri olan mekânların camiden müzeye çevrilmesiyle verilen mesaj şuydu: Biz de sizdeniz!

Sadece müzeye çevrilmesine şükretmek gerek. Müslüman Anadolu halkı her şeyini ama her şeyini vatan için feda etmişken yeni yönetim mezkûr camileri kiliseye çevirseydi kim karşı koyabilirdi? Düşmanın süngüsünden kurtulanlar kendilerini ‘İstiklâl Mahkemesi’ adlı zulüm çarkından kurtarabilirler miydi?

Batı’ya büyük bir jest yapmak isteyen yeni yönetim Ayasofya’nın minarelerini yıkmak istemiş, kökleriyle bağını koparmamış hamiyetperverlerin çabalarıyla hazırlanan “Minareler yıkılırsa Ayasofya çöker” raporuyla minareler yıkılmaktan kurtulmuştur. Kim bilir belki de bu rapor sayesinde Ayasofya’nın kilise yapılmasının önüne geçilmiş oldu.

Ayasofya’nın tekrar aslî hüviyetine döndürülüp cami olması Müslüman Anadolu halkının neredeyse 100 yıllık rüyasıdır. Bu rüyamızı küçümseyen, aşağılayanlar “Ne var canım, orası da müze olarak kalsın” dediler; “Mâdem müze veya cami olması o kadar mühim bir mesele değil o zaman cami olsun, ne var canım” mukabelesine ses çıkaramadılar!

Kimileri Ayasofya’nın tekrar cami olmasına yekten karşı çıkacak cesareti bulamayıp “İnsanlığın ortak mirası” gibi süslü laflarla düşmanlığını gizledi, kimileri de “Ayasofya tekrar cami yapılırsa dünyanın değişik yerlerindeki camileri koruyamayız” gibi ferasetten yoksun, Ayasofya’nın niçin müze yapıldığından bîhaber lâkırdılarla ahkam kestiler.

Son gelişmeler gösteriyor ki Ayasofya aslî hüviyetine kavuşacak inşaallah. “İnsanlığın ortak mirası”cılarıyla “Ayasofya tekrar cami yapılırsa dünyanın değişik yerlerindeki camileri koruyamayız”cıların Ayasofya’nın tekrar cami yapılmasına engel olamayacağı anlaşılınca bu sefer de devriye, “Tamam cami olsun ama bir bölümü de kilise olsun”cular girdi!

Ayasofya’yı İstanbul’un sahibi Fatih Sultan Mehmed Haz Hazretleri cami yapmış ve Müslüman halka vakfetmiştir. Mevzu bitmiştir! Fatih Sultan Mehmed gelecekte olacakları görmüş olacak ki vakıf senedinde Ayasofya’yı başka gayeyle kullanacakları lanetlemiştir!

1935’ten beri üzerimizde olan laneti kaldırırken yeniden lanete dûçar kalmamak için, bir FETÖ fitnesi olan ortak ibadethane tekliflerine kararlı bir “Olmaz” denilmeli.

“Bir şey aynı zamanda hatırlattığı şeydir”; Ayasofya’nın bize hatırlattığı ile Batı’ya ve içimizdeki Batıcılar’a hatırlattığı şeyler üzerine düşünürsek Ayasofya için verilen mücadelenin ne anlama geldiği de anlaşılır. Kuru kuru bir cami-müze kavgası verilmiyor!..