Aydın Doğan’ın şişmanı, işçi düşmanı!

Gezi’yi harcadınız... Büyük bir fırsattı... Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet ilk kez gösteri alanını nümayişçilere terk etti ve ilk kez nümayişçilerle müzakereye oturdu... 

Devleti dize getirmiş olmanın “haklı pozisyonunu” sürdüremediniz ne yazık ki...

Sürdürmek istemediniz.

Bu pozisyonu, demokratikleşmemiz yönünde kazanca dönüştüremediniz...

İlk günkü sloganlar ne kadar anlamlıydı oysa... “Bana bağırma” diyordunuz, “Bana tepeden bakma... Yaşam biçimime dokunma... Taleplerimi kulak ver... Beni insan yerine koy...”

Sonra ne olduysa oldu, gösteri alanını sirke çevirdiniz...

Komün yaşamı karikatürleri... Tuhaf ve çirkin sloganlar... Akıllara seza bayraklar, flamalar, afişler... Molotoflu direniş görüntüleri... Posbıyıklı sendikacılar... 1968’de kalmış müptedi ve romantik solcular... TOMA’ya kafa atan psikopatlar... Rakıcılar... Kırmızı şarapçılar... Cihangir’in tuzu kuru ahalisi... Dizi oyuncuları... Kendisini “Paris komünü”nde sanan kır saçlı arkaik devrimciler... “Burada kadınlar ve çocuklar katlediliyor” diyen yalancı gazeteciler... Haplanıp gelmiş dizi senaristleri... Ve arkasından, “Köprü yapmayacaksın, havaalanı açmayacaksın, enerji üretmeyeceksin, Kanal İstanbul’dan vazgeçeceksin... Bunlar da yetmez, derhal istifa edip gideceksin!” ültimatomu...

Çirkindiniz de...

Bir tür sınıfçı yaklaşımla, “öteki” addettiğiniz insanların ontolojisine saldırdınız... “Kömürcüler, makarnacılar” diye aşağıladınız... Üçüncü köprüye olmadık isimler taktınız... Duvarlara rezil sloganlar yazdınız... Tencere tava gürültüleriyle haftalarca kafa şişirdiniz... Komşuyu komşuya düşman ettiniz... Huzur bırakmadınız...

Kendi yaşam biçiminize müdahale edilmesinden (“müdahale edilmesi ihtimalinden” şekvacıydınız ama ötekinin yaşam biçimine müdahale etmeyi doğal hak saydınız...

Gezi’yi harcadınız, “hükümet devirmece oyununa” malzeme yaptınız.

Soma’yı da harcıyorsunuz.

Dilinizde sadece “Devrim olacak... Darbe gelecek...” lafları.

Gündeminizde “iş güvenliği”“işçi hakları”, vahşi kapitalizm, vahşi kapitalizmin insan kıyımı yok...

Gündeminizde insan yok...

Biricik gündeminiz, Erdoğan’a küfretmek, siyaset kurumunu gözden düşürmek, belli bir sosyal ve siyasal kesimi aşağılamak, olabiliyorsa “hükümet devirmece” oyununa yeni bir format atmak...

İşçi umurunuzda değil...

Hiç olmadı.

İşçinin çamurlu çizmeleri zaten umurunuzda değil.

Değil mi ki, mütemadiyen AK Parti’yi iktidara taşıyıp duruyorlar, bu şekilde ölmeye müstahaklar.

Nitekim bir Hürriyet gazetesi yazarı (bir Doğan Medya Grubu şişmanı) bunu itiraf etti: “Bu olan biten gayet normaldir, hatta müstahaktır bile denilebilir. Türkiye Tayyip Erdoğan ile layığını bulmuştur...” 

Bütün yaptığınız bu...

Bütün yaptığınız, çamurlu çizmeleri ekranda döndürüp sahte romantik laflar etmek... Gerçeklik duygusunu yitirdiğiniz için, uzak ve alakasız varlıklar haline geldiniz... “Çizmelerim çamurlu, çıkarayım mı?” sözündeki ince sitemi bile anlayamadınız... O kadar aşağılamıştınız ki, “Bidon kafa... Dağdaki çoban... Kısa bacaklı kıllı ayı... Göbeğini kaşıyan adam...” diye öyle insafsızca saldırmıştınız ki, sizin şerrinizden korktuğu için “Çizmelerim çamurlu, çıkarayım mı?” diye sormuştu.

Devrim bekliyorsunuz...

Ben de bir “devrim” bekliyorum.

Sessiz, nümayişsiz, gösterişsiz ve statüko artıklarını kökünden söküp atacak bir devrim...

İrfan boyutu da olan bir devrim...

Bu devrimi, “sedyenizi” kirletmekten korkan “makarnacı kömürcü” taifesi yapacak.