Kapitalizmin esaslý bir eleþtirisini yazmak isteyen Marx, bir idealist olan Hegel’den yola çýkmýþ, sonra Adam Smith ve diðer aydýnlanma filozoflarýndan ödünç aldýðý tarih teorisini aþarak temel tezine varmýþtýr: Kapitalizm, insanlýk tarihinde bir dönemdir; týpký köleci, feodal dönem gibi... Dolayýsýyla tarihsel olarak kapitalizm bitecek.
Oysa baþta Smith olmak üzere, aydýnlanmanýn Ýskoç filozoflarý, avcýlýk, toplayýcýlýk, çobanlýk, tarým, ticaret ve sanayiye uzanan bir ‘kalkýnma’ çizgisi çekerek, ticaret ve mülk özgürlüðünün saðlandýðý kapitalizmin ilk evresini, insanlýðýn vardýðý en yüksek aþama olarak gördüler. Marx ise bu çizgiyi sýnýf temelli görmüþtür. Yani kölecilik, feodalizm, kapitalizm ve sonrasý.
Bireyin, özel mülkiyet temelli ayaða kalkmasý aydýnlanmanýn doruðu idi. Ama bu ayný zamanda Batý rasyonalitesinin de doruðu ve Doðu karþýsýndaki zaferi idi. Sonra bunun böyle olmayacaðýný insanlýk, yalnýz teoride deðil, pratikte de anlatmaya çalýþtý, ama aydýnlanmanýn ve Batý’nýn filozoflarýnýn haklý çýktýðýný, tarihin sonunun geldiðini, Asya kökenli filozof Fukuyama, Berlin Duvarý’nýn yýkýlmasýyla söyleyecekti.
Peki, bugün de dünya 1989’daki gibi mi görünüyor; hayýr, tam aksine tarih, kapitalizm sonrasý bir dünyaya yolculuðu yazýyor þu anda. Aydýnlanmanýn beyaz sayfalarý simsiyah. Aydýnlanma ile baþlayan yolculuk neden ulus-devletlerin, tekelci kapitalizmin cehennemine dönüþtü? Bu sorunun yanýtý önemli, çünkü bu yanýt, kriz sonrasý kapitalizmin yolculuðu nereye doðru olacak sorusunun da cevabý olacak.
Bu 1 Mayýs’a kendilerini ‘Anti-kapitalist Müslüman Gençler’ olarak tanýtan bir grubun katýlmaya karar vermesi ilginç ve öðretici bir tartýþma oluþturdu. Bu tartýþmaya en ciddi- deðinilmesi gereken- bakýþ açýsý Cumhuriyet yazarý Ergin Yýldýzoðlu’ndan geldi.
Yýldýzoðlu, ilk önce bunlarýn neden genç olduðunu proletarya olmadýðýný soruyor; çünkü kapitalizmi ancak ‘devrimci sýnýf’ proletarya devirebilir. (!) Madem Müslüman olacak hiç olmazsa Müslüman proleterler olsun da iþin ciddiyetini anlayalým demeye getiriyor.
Ama bundan daha ötesi Yýldýzoðlu þöyle soruyor: Bu gençlerin, özgürlük talepleri, aklýn ve eleþtirinin özgürlüðünü de kapsýyor mu? (...) Yani diyor; aydýnlanma geleneðinin, bilimsel yöntemin, her þeyi sorgulama, aklýn süzgecinden geçirme arzusuna, ilkesine bu gençler uyacaklar mý?
Bir kere, yukarýda da dedim, aydýnlanma, solda duran birisi için ancak ödünç alýnacak bir kavramsallaþtýrmadýr. Niye bir anti-kapitalist, aydýnlanma geleneðine dönüp baksýn. Tam aksini yapmasý lazým; akýl diyor, bilimsel yöntem diyor Yýldýzoðlu, hangi akýl, hangi bilim/sel (yöntem) acaba?
Mesela aydýnlanma filozoflarý için kapitalizm, özel mülkiyeti ve bu kapsamda bireyi koruma altýna aldýðý için ‘tarihin sonudur.’ Ama bir Ýslam âlimi olan Bediüzzaman, týpký Marx gibi söyler: Vahþet ve bedeviyet, memlûkiyet, esaret, þimdi dahi ecîrdir, baþlamýþtýr, geçiyor.’ Ama Yýldýzoðlu, aydýnlanmaya yüzünü dönmüþ ‘solun’ Smith’lerin dünyasýna dönmeyeceðinden korkmuyor da kapitalizm karþýtý Müslümanlar’ýn Asrý Saadet’e döneceðinden korkuyor mesela. Ancak onun bu korkusunu ‘diyalektik’ olarak Bediüzzaman yanýtladý iþte.
Sonra Yýldýzoðlu’nun -esas- korkusuna sýra geliyor: ‘Sakýn bu gençler, siyasal Ýslam’ýn, eðitimden sanata her alaný, saðdan sola her akýmý kendi ‘hakikat rejimi’ içine sokmayý, dýþarýda hiçbir þey býrakmayan totaliter projesinin ürünü olmasýn.’
Bu korku, oldukça sýnýfsal bir korku. Bu korku ayný zamanda, tekelci özel mülkiyete dayalý ‘hakikat rejiminin’ elden gideceðine dair korkudur. Ve Yýldýzoðlu’nun söylediðinin tam aksine, küçük burjuvaziyi faþizmin kitle tabaný yapan en önemli dinamiktir bu korku.
Suriye gerçeði
Yýldýzoðlu hangi ‘hakikat rejimi’ içinde yaþadýðýna bakmalý. Mesela onun hakikatini -güncel olarak- bozacak bir harita var sayfada. Suriye haritasý. Baþýndan beri Yýldýzoðlu’nun ‘hakikati’ þunu iddia ediyor: Esad rejimi Alevi aðýrlýklý olduðu için, ABD gibi emperyalist güçler Sünni Müslümanlar’ý ve Türkiye’yi kullanarak rejimi düþürmeye çalýþýyor. Oysa gösteriler, Alevi ve Hýristiyan nüfusun olduðu bölgelerde yoðunlaþýyor. Baas diktatörlüðüne karþý ayaklanan bir halk var; mezhep çatýþmasý yok. Ama bu ayaklanmayý üstlenen ciddi bir Müslüman, rejim karþýtý muhalefet var. Bu muhalefeti Türkiye’de aydýnlanmacý, sanal ‘solcular’ deðil, hayatýn içindeki Müslüman anti-kapitalist gençler, demokratlar destekliyor. Hayat bundan sonra aydýnlanmanýn penceresinden görüldüðü gibi olmayacak.