Önceki yazýmýzda kitlesel öfkenin ve þiddetin önüne geçmenin, Müslüman din alimlerinin, aydýnlarýn, seçkinlerin ve liderlerin görevi olduðunu söylemiþtik. Onlara düþen üç tip sorumluluk var:
-Öncelikle dikkatlerini eðitime yöneltmeli ve Ýslam’ýn daha derinlikli biçimde kavranmasý için çalýþmalýlar. Bu kavrayýþ sadece ritüellere ve yasaklara deðil, anlama ve nihai amaçlara da odaklanmalý. Bu çok büyük bir görev ve tüm düþünce akýmlarýnýn tam katýlýmýna gerek duyuyor.
-Ýkinci olarak, Ýslam’ýn olaðanüstü çeþitliliði kabul görmeli ve övülmeli. Ýslam tektir, fakat yorumlarý çoktur. Literalistlik, gelenekçilik, reformculuk, mistisizm, akýlcýlýk ve diðer akýmlarýn varlýðý, olumlu ve niteliksel olarak yaklaþýlmasý gereken bir gerçekliktir. Çünkü her biri kendi açýsýndan meþrudur ve Müslümanlar arasýnda çok yönlü bir tartýþmaya katký saðlamalýdýr. Ne yazýk ki günümüzün Müslüman din alimleri ve çeþitli akýmlarýn liderleri, bölünmelere sebep olan ve onlarý, Ýslam’ýn tek ve hakiki temsilcisi sýfatýnýn peþine düþmüþ tehlikeli popülistlere çeviren ideolojik bir çatýþmaya ve ego çarpýþmalarýna saplanmýþ durumdalar. Þiilik’te olduðu gibi Sünni Ýslam içinde, Sünniler ve Þiiler arasýnda, alimler ve düþünce akýmlarý birbirine saldýrýp duruyorlar. Onlarý birleþtiren temel öðreti ve prensipleri unutuyor ve bunun yerine en fazla ikincil kalan öðretisel veya siyasi çizgilerde birbirlerinden ayrýlýyorlar. Bu bölünmelerin ciddi sonuçlarý var. Meþruiyet kisvesi altýnda popülizm, insanlarý duygularýný körlemesine dýþa vurmaya itiyor. Bu tip alimlerin tavýrlarý veya tavýr yoksunluklarý, Müslümanlar’ýn dahil olduklarý düþünce akýmýna, ulusa veya kültüre dayanan ulusçu, mezhepçi ve genellikle ýrkçý tutumlarý arasýnda sürdürülüyor. Liderler ve alimler, bireysel egolarý kendilerine hakim olmaya ve çeþitliliði anlamaya ve övmeye davet etmek yerine, palavralarý veya sessizlikleri ile insanlarýn duygularýyla ve aidiyet hisleriyle oynuyor ve yýkýcý sonuçlara sebep oluyorlar. Büyük Güçler, Ýsrail de dahil Batý ve Doðu, Sünni ve Þiiler arasýndaki tehlikeli çatlak, ayrýmlarý ve iç karýþýklýklarý kolayca sömürüyorlar. Bunun yerine iki geleneðe ait seslerin, tüm Müslümanlar’ý birleþtiren temel prensipler konusunda iþbirliði yapmalarý gerek. Aidiyet kaygýlarý bu prensiplerin yerini alma tehdidi taþýyorsa; din alimleri, aydýnlar ve liderler, meþru çeþitliliðe saygý duyarak ortak ilkelere geri dönmeli ve bu kaygýlar arasýnda orta noktayý bulmalýlar.
***
-Üçüncü olarak, alimler ve aydýnlar kendilerini daha da ifþa etme cesaretine sahip olmalýlar. Kitlesel duygularý teþvik etmek veya bu duygularý kendi dini kimliklerini veya siyasi ideolojilerini ilerletmek amacýyla kullanmak yerine, meseleye dürüstçe yaklaþmalý, kendilerini eleþtirebilmeli, kendilerini diyaloga adamalýlar. Müslümanlar’a sýk sýk; kendi hatalarý, birlik eksiklikleri, kurbaný oynama eðilimleri ve sorumluluðu anlama ve kabullenmedeki baþarýsýzlýklarý hakkýnda, duymak istemeyecekleri þeyleri söyleyebilmeliler. Popülistlerin hezeyanlý söylemlerinden uzak biçimde duygusallýða ve kitlesel körlüðe karþý durabilmek, vicdanlarý uyandýrmak için kendi güvenilirliklerini ortaya koymalýlar. Eðitimli seçkinler, öðrenciler ve aydýnlara da büyük sorumluluk düþüyor. Liderleri takip etmeleri ve arabulucu konumlarý, onlarýn aktif ve eleþtirel varlýklarýný zorunlu kýlýyor: Alimleri ve liderleri sorumlu tutmak, tabana ait dinamikleri basitleþtirip onlara katýlmak kesinlikle bir zorunluluk. Aþaðýlardaki öfkeli ve kontrolden çýkmýþ halklara yukarýdan bakan eðitimli seçkinlerin edilgenliði, acý bir hata. Nihayetinde, hak ettiðimiz liderlerle ve halklarla yaþýyoruz. Bu meselelerin hassas doðalarýnýn farkýnda olan, azimli ve adanmýþ din alimleri, aydýnlar ve iþ adamlarý olmaksýzýn, liderler arasýnda dini popülizmin, kitleler arasýnda ise duygusal körlüðün yükseliþine tanýk olacaðýmýza þüphe yok. Liderlerin söz ve taahhütleri; bilgi, anlayýþ, uyum ve özeleþtiri ile baþlayarak çýtayý en yükseðe çýkarmalý. Kendilerini, “öteki”ne karþý gelmenin kendiyle barýþmayý saðlayacaðý yanýlsamasýndan kurtarmalý, sorumluluk alarak kurban mantýðýný terk etmeliler. Þüphesiz Peygambere edilen hakaretlere verilen þiddetli tepki, birçok Müslüman’ý Ýslam’ýn ilkelerinden son derece uzak davranýþlara yöneltti. Bizler, baþkasýna karþý gelerek deðil; ancak vicdanýmýzla, ilkelerimizle ve arzularýmýzla uyumlu ve barýþ içinde olduðumuzda kendimizi buluruz. Öteki’ne saldýrgan bir þekilde karþý gelirken deðil, sakin biçimde kendimize hakimken... Dünya Müslümanlarýnýn duymasý ve özellikle uymasý gereken mesaj iþte bu.
-Bu yazý STAR Gazetesi için kaleme alýnmýþtýr.