Erdoðan-Putin görüþmesinde ortaya çýkan tablo bazýlarýna þu soruyu sordurmuþ olmalý: Rusya'da mý tuhaflýk var ABD'de mi?
Þunu söylemek istiyorum: Türkiye ABD'nin en yakýn müttefikleri arasýnda. En azýndan 60 yýldýr ayný askeri ittifakýn içindeyiz. Ayrýca bugünkü Erdoðan ve Obama yönetimlerinin belirli alanlarda kader ortaklýðý yaptýðý sýr deðil. Rusya ise sadece Soðuk Savaþ döneminde deðil, aþaðý yukarý iki asýrdan bu yana bizim için en büyük tehdit unsuru. Zaten NATO ittifaký içinde yer alma ihtiyacý duymamýz da bu tehdit algýlamasýnýn neticesiydi. Ýlkinde olduðu gibi Ýkinci Dünya Savaþý'nýn paylaþým masasýndan da Ýstanbul ve Boðazlarý ele geçiremeden kalkmýþ olan Moskova'nýn hýrsý geçmemiþti. Açýk açýk Kars ve Ardahan'ý talep ediyordu bizden. Biz de o zaman çaresiz ABD ittifakýna sýðýnmak zorunda kaldýk.
Rusya bugün de güven veren bir komþu deðil. Soðuk Savaþ bitmiþ olsa da yine karþýt kamplardayýz. Malatya Kürecik'teki füze kalkaný sisteminin amacý Rus tehdidine karþý NATO ülkelerinin ve bu arada elbette Türkiye'nin güvenliðini saðlamak. Suriye'den kaynaklanabilecek tehlikelere karþý almak istediðimiz Patriotlarý da Ruslar kendilerine karþý bir giriþim olarak görme eðilimindeler. Kafkaslarda, Balkanlar'da, Ortadoðu'da çýkarlarýmýz çatýþýyor genellikle. Suriye konusunda tamamen zýt pozisyonlardayýz.
Hâsýlý kelam: ABD öyle, Rusya böyle... Ne var ki hangisi stratejik müttefik, hangisi bölgesel rakip, bazen anlaþýlmýyor. Türkiye'nin Rusya ile iliþkileri ABD'ye oranla çok daha canlý. Erdoðan Putin'le otuzuncu görüþmesini yapmýþ. Obama ile 23 kere görüþmüþ. Rusya ile on yýlda yedi kat büyüyerek þu an 35 milyar dolar seviyelerine gelen ikili ticaret hacminin yakýn vadede 100 milyar dolara ulaþmasý hedefleniyor. ABD ile ticaretimiz ise son dönemde ciddi bir artýþ gösterse de ancak 20 milyar dolar civarýnda.
Rusya sadece Akkuyu'daki nükleer santral projesine toplam 20 milyar dolar yatýrýyor.
Güney Akým projesinde ortaðýz. Bu son projenin sadece ekonomik deðil, politik-stratejik önemi de var. Týpký daha önce tamamlanan Mavi Akým gibi.
Bölgesel politikalarýmýzda en çetin rakibimiz olan, hatta bizim için güvenlik riski üreten Rusya bize kader ortaðýmýz ve en yakýn müttefikimiz ABD'nin hiçbir zaman vermediði desteði veriyor bir taraftan da.
Müttefikimiz ABD ekonomik kalkýnmamýza destek verir bir tutum içinde pek olmadý. Ama 1950'lerin sonunda Keban Barajý, Seydiþehir Alüminyum, Ýskenderun demir-çelik tesisleri vb. projeleri gerçekleþtirmek için -ABD'nin Marshall yardýmlarýndan ümit kesilince- Rus kredisi kullanmaya teþebbüs ettik; araya 27 Mayýs girdiðinden nihayet 1960'larda bu aðýr sanayi tesislerini Ruslarýn yardýmýyla inþa edebildik. Bu teþebbüslerin ilkinde Menderes, ikincide Demirel Baþbakandý. Hatta bazý "komplo teorileri" her ikisinin de Moskova'ya gösterdikleri yakýnlýk yüzünden NATO kaynaklý askeri darbelere maruz kaldýðýný savunur. Özellikle Menderes'in giriþiminin "blok deðiþtirme çabasý" olarak algýlandýðý ve Ýran þahý aracýlýðýyla uyarýlmasýna raðmen geri adým atmadýðý için askeri darbeyle düþürülüp cezalandýrýldýðý ileri sürülür.
Ýþin komplo boyutu bir tarafa, görülen gerçek þu: Ruslarýn Türkiye'nin ekonomik kalkýnmasýna katkýsý ABD'den daha fazla. Dolayýsýyla ortada çeliþkili bir durum var... Hangisi müttefikimiz hangisi rakibimiz, ilk bakýþta anlaþýlmýyor.
Buradan yola çýkarak, Türk-Rus ittifakýnýn halen içinde yer aldýðýmýz mevcut iliþkiler düzeninin yerini alacaðý tahminlerinde bulunmak doðru mu peki? O kadar da deðil!
Evet, Rusya ile yakýn gelecekte daha da büyüyecek gibi görünen bir ticaret hacmine sahibiz. Evet, Ruslarýn burada, Türklerin orada ciddi boyutlarda ekonomik yatýrýmlarý var. Karþýlýklý baðýmlýlýðý artýrýcý unsurlar bunlar... Belki de bunlar sayesinde siyasi problemlerin paranteze alýnarak, hatta kimi zaman yok sayýlarak iliþkilerin ayakta tutulmasýna yönelik bir karþýlýklý çaba gösterilebiliyor.
Ama unutulmamasý gereken nokta þu: Ülkelerin veya devletlerin birbirleriyle müttefik veya rakip olmalarýný doðuran sebeplerin baþýnda coðrafya gelir. Türkiye bir taraftan Anadolu kara kütlesindeki varlýðýyla, bir taraftan da hem Balkanlar hem de Kafkaslar üzerindeki etki gücüyle Rusya'yý Karadeniz'in kuzeyine doðru iten bir güç.
Türkiye bu coðrafya üzerinde var oldukça Ruslarýn Avrasya üzerinde hâkimiyet saðlamalarý zor. Ayný þeyin tersi de geçerli elbette. Bu durumda yapýlacak þey büyük problemleri paranteze alýp küçükleri çözerek iki tarafý da rahatlatacak bir iþbirliði düzeni kurmak. Ýran'la olduðu gibi...