Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

Aylan bebeğin ölü bedeni insanlığın ölü ruhlarını sarstı

Anne-babasıyla başka dünyalara hicret etmeye, Allah’ın geniiiş yeryüzünde sığınacak bir başka yer bulmak ümidiyle yola çıkıp, denizde boğularak,Bodrum sahillerinde, yüzükoyun suya kapaklanmış vaziyette bulunan 3 yaşındaki mâsum Aylan bebek, o duruşuyla insan olanın yüreğini dağladı. Hattâ, materyalist dünyanın insanları bile, o fotoğrafla derinden sarsılmışa benziyor. 

Batı medyasına bakıyorum, neredeyse hemen hepsinde, bu tablodan utanç duyan bir hava var.

Ama, daha da bir acı olan durum var ki, o da, bu acıların bile, müslümanlar arasındaki düşmanlıkları daha bir derinleştirecek şekilde kullanılması..

Bir taraf, bu tablonun baş sorumlusu olarak, Beşşar Esed’den ayrı olarak  İran rejimini de suçlarken;  İran medyasında da, ‘Lanet olsun Erdoğan’a..  Bunun sorumlusu Erdoğan ve Suudî’ diye yorumlar yazılabilmekte.. Bu yayınların direkt devlet tarafından yayınlanan medya organlarında dile getirilmesi ise daha bir ilginç tarafı konunun..

Halbuki, biz Suriye Buhranı’nın içinde Türkiye ve İran’ın zıd noktalarda yer alsalar bile, aslî etkenler olmadığını, ısrarla vurgulamaya çalışıyoruz.. Ama, bir takım odaklar özellikle de bu iki testiyi birbirine vurmaya çalışıyorlar.. 

Aynı gün, İran gazeteleri, bu fotoğraftan ayrı olarak, bir tarafdan da Bugün isimli gazeteden ve içinde, DAİŞ’e Türkiye’den gönderilen silahların bulunduğu iddia edilen paketlerin fotoğrafları bol bol yayınlıyordu. Suriye’den gelen kendi askerlerinin tâbutlarını yayınlayacak değillerdi ya.. Çünkü onlar ne de olsa, türbeleri beklemek için (!) Suriye’deydiler; Hizbull... savaşçılarıyla birlikte!.. Ve, o sırada, İran Dışbakan Yard. Abdullahiyan’ın da Şam’da Beşşar Esed’i ziyaret ettiği ve Beşşar Esed rejimini her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar destekleyeceklerini’ tekrarladığı yazılıyordu..

Evet, bütün bu perişanlıklardan sonra.. Aman, nazar değsin..

***

‘Batı’yı suçlu buluyorum..’ diyor Tayyîb Erdoğan, Aylan bebeğin o dehşet verici fotoğrafının ortaya çıkardığı tablo karşısında..

Elbette, suçlu Batı..

Onlar kendi dünya görüşlerinin gereğince her türlü silahı üretip satıyor ve hattâ yokluk içindeki toplumlara en gelişmiş silahları belki de beleşten veriyorlar.. Bu yadırganamaz da.. Çünkü onlar fıtratlarının gereğini yerine getiriyorlar.. Peki, ama, müslüman toplumlar ve onlara hükmeden yönetici kadrolar da inanç ve fıtratlarının gereğince mi hareket ediyorlar?

Asıl suçlu, müslüman toplumlar olarak bizleriz..   

Ve... Sahi, ben bir ‘suikasdçi’ miyim?

Star’da yazmaya başlayınca, hakkımda, mâlum cebhede bir kampanya başlatıldı, ‘U. Mumcu Suikasdi’nin ve öteki bazı suikasd ve terör eylemlerinin sanığının Star’a yazar olduğu’ iddiasıyla.. Halbuki, 9 aya yakın zamandır ülkedeyim ve 7 aydan fazla zamandır da bir gazetede günlük yazılar yazmaktayım. Ülke dışında olduğum zaman da İstanbul’da yayımlanan bir gazetede ve birçok dergide de yıllardır yazılar yazmaktaydım. Star’la mı uyandılar, sormaya değer..

28 Şubat 1997 Zorbalığı günlerinde uydurulmuş olan bu iddialara, külliyyen yalan demekten başka bir karşılık vermeye gerek yok.. Kaldı ki, yargılanmam hâlâ da devam ediyor.. Bu iddiaları bile bile geldim, ülkeye, yargılanmak için..

1980’den itibaren yurt dışında yaşamak zorunda kalan birisi olarak, U. Mumcu’nun katledilmesi sırasında da yurt dışında idim, diğer suikasdler zamanında da..  Ve benim inancım, cinayetlere de izni vermiyor.

Yıllar boyu yayınlarında ‘yargısız infaz’lardan şikayet edenlere hatırlatayım ki, ömrü boyunca kaleminden başka silah kullanmamış ve toplum kesimlerini terörize veya tahrik etmenin vebalini asla unutmamış birisi olarak, bu gibi iddiaları külliyyen reddediyorum ve kendi vicdanımda rahatım.