Aylan bebeklerin hatýrýna…

Karanlýk bir el, Suriyeli göçmenler üzerinden Türkiye’nin içini karýþtýrmaya ve yeni toplumsal/siyasal kýrýlganlýklar üretmeye çalýþýyor. 

‘Ülkemde Suriyeli Ýstemiyorum’ gibi sosyal medya kampanyalarý veya bazý þehirlerdeki göçmenlere yönelik yalan haberlere dayanan kýþkýrtmalar acaba Suriyeli göçmenler tarafýndan nasýl algýlanýyor? 

Bir düþünün; bombalardan kaçarak güvenli bir yere sýðýndýðýný düþünen insanlar acaba kýþkýrtma veya nümayiþ haberlerini izlediðinde ne hissediyordur? Bir korkudan kaçýp yeni bir korkuyla karþý karþýya kalmak, zaten pýr pýr atan yüreklerde nasýl bir etki yapar?

Savaþ zaten büyük bir travma üretir. Ölüm, sürgün, göç, yakýnlarýný kaybetmek baþlý baþýna bir travmadýr.

Buna gurbette yaþama tutunmaya çalýþmanýn zorluklarýný da ekleyin, psikolojik durum daha da zorlaþýr. 

Bir de bunun üzerine kýþkýrtma ve tahriklerin ürettiði korkuyu eklerseniz, göçmenlerin travmasýnýn daha da derinleþtiðini söyleyebiliriz. 

Aylan bebeðin karaya vurduðu fotoðraflarý daha dün medyamýz tekrar haber yaptý, yüreðimize düþen kor ateþin soðumadýðýný hissettik. 

Bugün kamplarda yaþam süren on binlerce Aylan bebek var. Esed’in bombalarýndan veya Ege denizin büyük dalgalarýndan kaçabilen ve Türkiye’nin ev sahipliðinde hayata tutunmaya çalýþan Aylan bebekler…

Kampta doðan, çocukluðunu kamplarda yaþayan bir genç acaba dünyayý nasýl görüyordur, hayatý nasýl algýlýyordur?

Türkiye’de doðan, Suriye nedir bilmeyen ve çocukluðunu kamplarda geçiren Suriyeli göçmenler…

Çadýrda yaþamanýn zorluðunu anlatan bir Suriyeli bir zamanlar þöyle demiþti: 

“Siz acaba sýrtýný bir duvara dayayamamanýn ne demek olduðunu biliyor musunuz?”

Ölüm kalým mücadelesi veren, evsiz-yurtsuz kalan insanýn yaþadýðý travma hiçbir þeye benzemiyordur. Eþini, çocuðunu savaþta kaybeden bir kadýn güvenli bir yerde yaþamakla bütün travmasýný atlatamaz. 

Bir de bunun üzerine göçmen meselesini kaþýyanlarýn sorumsuz davranýþlarýnýn eklenmemesi gerekir.   

Ülkemizde 3 milyon civarýnda göçmen aðýrlýyoruz. Bunlarýn yaklaþýk 63 bini kamplarda yaþýyor. 

Çadýrda veya konteynerde yaþamak acaba nasýl bir hayattýr, nasýl bir duygudur?

Aslýnda göçmenlerle ilgili sosyolojik ve psikolojik çok fazla akademik çalýþma yapýlmasý gerekiyor. Milyonlara ulaþan bir insan kümesi hakkýnda fikir sahibi olmak, bu insanlarý doðru bir þekilde anlamak gerekmez mi? 

Mesele sadece bir ekonomik veya siyasi ‘sorun’ olarak deðil, insani bir durum olarak ele alýndýðýnda da göçmen olgusunu doðru anlamak, büyük önem taþýr. 

Devlet ve sivil toplum olarak bu konuda titiz çalýþmalar yapýldýðýný biliyoruz. Ancak farkýndalýk üretmek daha kapsamlý ve her alaný kapsayan çalýþmalarla olabilir. 

Göçmen olmak ve kamplarda yaþamak… Bu iki olgu da canlý örnekler üzerinden tafsilatlý bir þekilde ele alýnmak durumundadýr. 

Ýnsanlar afet ve felaket dönemlerinde geçici olarak çadýrlarda kalabilirler. Çadýrda yaþamak, belli süre katlanýlabilecek bir zorluktur. Ancak Suriye’de savaþýn sürmesi, çadýrda yaþamý geçici bir tedbir olmanýn ötesine taþýdý. Hükümetimizin çadýrdan konteynere ve kalýcý konutlara dönüþüm için yoðun çaba sarf etmesi sonucu, bugün neredeyse tüm kamplar konteyner kentlere dönüþmüþ durumda. Ancak sýnýrýn ötesinde kurduðumuz kamplarda çadýrlarda hayatýný sürdürmek zorunda olan on binlerce insan var. Özellikle Ýdlib sorunu bu sayýyý arttýrma eðilimi taþýyor. 

AFAD baþta olmak üzere milletçe Suriyeli göçmenler için elimizden geleni yapýyoruz. Ancak özellikle siyasi maksatlarla kaþýnan bu sorunda eðer birileri bir nefret halesi oluþturmak istiyorsa, yaþanan sorunun insani boyutuna daha fazla mercek tutmak zorundayýz. 

Daha önceki bir yazýmda da belirttiðim gibi ensar-muhacir iliþkisi evsahibi-kiracý iliþkisi, yerli-yabancý iliþkisi deðildir. Peygamber Efendimiz Ensar ile Muhacirler arasýnda bir ‘kardeþlik iliþkisi’ tesis etmiþtir. 

Özellikle Cumhurbaþkanýmýz Sayýn Erdoðan’ýn bu konudaki hassasiyeti biliniyor. Erdoðan, göçmenlere sahip çýkma meselesini insani ve ahlaki duyarlýlýk gereði kýrmýzýçizgi olarak görüyor. Bize düþen de büyük bir erdem olarak baþlattýðýmýz bu insani seferberliði halel getirmeden sürdürmek olmalýdýr.