AYM başkanı keşke konuşmasaydı

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) görevleri, Norm Denetimi, Yüce Divan Görevi, Siyasi Parti Kapatma Davaları, Siyasi Partilerin Mali Denetimi, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması ve Milletvekilliğinin Düşürülmesi Kararlarına Karşı Yapılan Başvurular olma üzere beş maddede toplanıyordu.

2010 yılında tüm muhalefet çabalarına rağmen AK Parti’nin çabalarıyla yapılan değişiklik kapsamında altıncı bir görev verildi  AYM’ye. O da “Bireysel Başvuru Kapsamındaki Görevler”idi.

***

Türkiye’nin beş günden beri tartıştığı AYM kararı “Bireysel Başvuru Kapsamındaki Görevler” çerçevesinde verdiği karardır.

2010 yılında başta CHP ve Cumhuriyet gazetesinin muhalefet ettiği anayasa değişiklikleri referandum ile hayata geçince vatandaşların AİHM’e gitmeden Türkiye’de hak arayacakları bir merci oluştu.

Kadere bakın ki bu haktan faydalananların başında bu hakka karşı çıkan Cumhuriyet gazetesi oluyor!

Olsun ona itirazımız yok, hak haktır.

***

Asıl tartışma konusu AYM’nin son kararında bu görevi tartışılacak biçimde ifa etmiş olmasıdır.

Sırada 20 bin 311 kişi beklerken Cumhuriyet gazetesi mensuplarına öncelik vermesi tartışma konusudur.

Gerekçesiz karar açıklaması tartışma konusudur.

Kararın bizzat kendisi tartışma konusudur.

***

AYM Başkanı kendilerinin bir öncelikleştirme ölçütünün bulunduğunu söylerken tutukluluğu gerekçe gösteriyor ama kararın Anayasanın19. maddenin yanı sıra 26 ve 28. maddeler üzerine bina edildiğini görmezden gelerek korkunç bir tenakuzun içine düşüyor.

Çünkü tamam Anayasa 19. madde tutukluğu içeriyor ama 26 ve 28. maddeler ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili ve dava devam ediyor!

***

Ayrıca bu öncelikleştirme gayreti ne hikmetse sadece Cumhuriyet gazetesi mensuplarına uygulanıyor.

Benzer konumdaki müracaatları AYM’nin nasıl kale almadığı, Yeni Akit Yazarı A. İhsan Karahasanoğlu’nun dünkü yazısında zikrettiği örneklerden de anlaşılıyor!

AYM başkanı keşke konuşmasaydı. Konuştukça çelişkiye düşüyor ve küçülüyor!

***

Öte yandan AYM sadece tutukluluk halinin ihlal olduğuna, davanın tutuksuz devam etmesi gerektiğine hükmetseydi buna da kimse itiraz etmeyecekti!

Ama işin içine 26 ve 28 maddeleri katıp ‘ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine’ karar vererek henüz devam etmekte olan davaya temyiz mahkemesi gibi müdahale etmiş, yetki gaspında bulunmuş ve ilgili mahkemeyi baskı altına almıştır.

Bu da açık bir anayasa ihlalidir.

AYM temyiz mahkemesi değildir, kendisini Yargıtay yerine koyamaz, kaldı ki zaten dava devam etmektedir ortada değerlendirilecek herhangi bir karar yoktur!

***

Ayrıca kararda zikredilen 28. maddenin 4. fıkrası ‘Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar’hükmünü içermektedir.

Neresinden bakılırsa bakılsın AYM’nin kararı tartışmalıdır.

***

Henüz devam etmekte olan bir dava hakkında esasa girip yetki gaspı yaptığı gün gibi aşikar olan bu kararın gerekçesi henüz yazılmadı!

Kararı gerekçesiz açıkladığı için ayrı bir anayasa ihlaline imza atmış olan AYM, gerekçede neler yazacak bütün hukukçular merak ediyor!

Sırada 20 bin 311 kişi beklerken Cumhuriyet gazetesi mensuplarına verilen önceliğin asıl sebepleri de sadece merak edilmiyor bir yığın ihtimal tartışılıyor.

Kasıt diyen de var zaaf diyen de var korku diyen de!

***

En önemli itiraz da davada taraf olan cumhurbaşkanın itirazıdır!

Türkiye’nin iç ve dış düşmanlarına karşı gece gündüz mücadele ederken düşmanları sevindirecek böylesi bir karara cumhurbaşkanının saygı duymasını beklemek abestir.

AYM verdiği bu siyasi ve tartışmalı kararla bu kez Türkiye’yi mahkûm ettirmek isteyen dış düşmanlarını sevindirmiştir!

AYM bunu görür mü görmez mi bilmem ama biz yabancı televizyon ve radyolarda yaptığımız tartışmalarda Cumhuriyet haberini karşı tarafın delili olarak sürekli karşımızda görmekteyiz!