Aynanýn karþýsýna geçip kendi suretinize tükürün!

Suriye Devrimi’ni Erdoðan yahut Davutoðlu baþlatmadý, Der’a ahalisi baþlattý. Barýþçýl bir hareket olarak baþlayan devrimin silahlý bir harekete evrilmesi ise Beþþar Esed’in dangalaklýðýndan kaynaklanýyor, Erdoðan yahut Davutoðlu’nun kýþkýrtmasýndan (!) deðil. Yok öyle bir kýþkýrtma. Bilakis; devrimcilere “Aman silaha meyletmeyin ki haklýlýðýnýza gölge düþmesin”, rejime de “Aman protestoculara kurþun yaðdýrmaktan vazgeçin, yoksa bu çýðýrýndan çýkacak” diye nasihatte bulunup durdu Erdoðan ve Davutoðlu.

Aylarca uðraþtýlar Suriye’nin kan gölüne dönmesini engellemek için. Beyhude. Esed dangalaklýkta ýsrar etti, silahsýz protestocularý kýyýmdan geçirtmeyi sürdürdü, bunu yapmaya yanaþmayan bürokratlarý görevden aldý, zulmü ayyuka çýkardý. Ve silahsýz protestoculara ateþ açmayý reddeden bazý askerler ordudan kaçýp kýrsala sýðýnýnca, gerilla hareketi kaçýnýlmaz oldu. Ýster istemez savaþacaktý bu adamlar, baþka ne yapabilirlerdi ki? “Piþmanýz, teslim oluyoruz” deselerdi oracýkta kurþuna dizilirlerdi. 1982’de Hama’yý yerle bir ederek onbinlerce masum sivili hunharca öldürdüðü halde intikam ateþi sönmeyip 30 sene boyunca Hama’dan intikam almaya devam eden vahþi þebbiha rejiminden bahsediyoruz, oturup konuþabileceðiniz bir devletten deðil.

Bir bakýma nefsi müdafaa olarak doðdu silahlý mücadele. Ve bidayette kesinlikle dengeliydi, ölçülüydü, mutedildi. Baþlangýcýndan bir sene sonra da hâlâ öyleydi. IÞÝD yoktu o zamanlar. Devrim cephelerinde mezhep mutaassýplarýna yeni yeni rastlanýyordu.

O günlerde (Temmuz 2012), Sancaktar’ýn tanýtým sayýsýnda, manzara-i umumiye ve yapýlmasý gerekene iliþkin olarak þöyle demiþtim: “Devrimciler diyorlar ki: ‘Biz devrimden vazgeçip Esed’i ululayarak yaþamaktansa Lailaheillallah diyerek ölmeyi tercih ederiz. Zaten silah býrakmayý kabul etsek de bizden ve ailelerimizden er veya geç intikam alýrlar.’ Hal bu iken, Suriye meselesine barýþçý bir çözüm bulunmasý gerektiðini ve onun için de Hür Ordu’ya silah yardýmýnda bulunmanýn çok fena olacaðýný, zira böyle bir yardýmýn savaþý kýzýþtýrarak daha fazla insanýn ölümüne yol açacaðýný söyleyip duranlar var. Devrimciler kalaþnikof tüfeklerle de olsa tanklarýn karþýsýna çýkmakta ýsrar edeceklerine göre ve rejim de ‘bir avuç terörist’i etkisiz hale getirmek bahanesiyle þehirleri bombalamayý ve sivilleri kitleler halinde öldürmeyi ýsrarla sürdüreceðine göre, burada ‘barýþçý çözüm’ denilen þey, Ýran ve Rusya destekli rejimin ezici silah gücüyle baþ edemeyecek olan devrimcilerin ve onlarýn ailelerinin, komþularýnýn, þehirlerinin ortadan kaldýrýlmasý anlamýna geliyor. Böyle bir yaklaþýmý tasvip etmek mümkün deðil. Mevcut felaketi sona erdirmek ve mutedil Hür Ordu’nun kontrolü dýþýnda -rejime baðlý Nusayri faþistlerinin ve saðdan soldan gelen bazý Sünni faþistlerinin kýþkýrtmalarýyla- çýkabilecek olan mezhep savaþlarý gibi daha büyük felaketlerin önüne geçmek için tek yol Hür Ordu’nun vurucu gücünü alabildiðine arttýrarak Esed’e baðlý güçleri bir an evvel darmadaðýn etmesini saðlamaktýr. ‘Bu resmen savaþ kýþkýrtýcýlýðý!’ diyenler resmen katliam kýþkýrtýcýlýðý yapýyorlar!”

Ben önümü görüyordum. Gördüðüm felaketlerin önüne geçilsin diye çýrpýnýyordum. Bana göre, kanýn gövdeyi götürmesini ve devrimin mezhep faþistleri tarafýndan gölgelenmesini engellemenin yolu tekti; vargücümüzle Suriye cephesine yüklenerek Esed’i bir an evvel devirmek (Devrimciler o günlerde Esed’in kara kuvvetlerini darmadaðýn etmiþ, Þam’ýn merkezinde -rejimin kalbi olan müesseselerde bile- birbirinden parlak operasyonlarla Esed’in yakýn çevresindeki ordu ve istihbarat kurmaylarýný tedavülden kaldýracak kadar güçlenmiþti. Hava bombardýmanýndan baþka dertleri kalmamýþtý neredeyse. Uçaklarla baþ etmek ve nihai taarruzu baþlatmalarý için gerekli olan silahlar, teçhizat ve mühimmat saðlansaydý -Allahu Alem- iþi bitireceklerdi.) Buna hümanizm kisvesi altýnda karþý çýkanlarýn Suriye’de insan hayatýný kurtarmak için nasýl bir alternatif önerdiklerini hâlâ bilmiyorum. Mezhep faþizminin yükseliþini öngörerek ‘Meydan onlara kalmadan bu iþi bitirmek lazým’ diyen ben olduðum halde, iþin yokuþa sürülmesine ve dolayýsýyla mezhep faþizminin yükselmesine hizmet edenler ise kendileri olduðu halde “IÞÝD’in hesabýný Hakan Albayrak gibi tiplerden sormak lazým” diyenlerin hangi kafayý yaþadýklarýný da bilmiyorum.

Vaktinde Hür Ordu’nun süratle zafere ulaþmasýný saðlamaya dönük bir kamuoyu oluþturmamýza yardým etmeyip bunun aleyhinde çalýþanlar, hükümetin daha cesur adýmlar atmaktan geri durmasýna hizmet edenler, bana “Suriye’de ölen 200 bin kiþinin kanýndan sen de sorumlusun” diye çamur atmasýnlar hiç; aynanýn karþýsýna geçip kendi suretlerine tükürsünler!

*     *    * 

Yeni cumhurbaþkanýmýz Recep Tayyip Erdoðan ve yeni baþbakanýmýz Ahmet Davutoðlu’nun en öncelikle vazifelerinden bir tanesi, Suriye Devrimi’nin ACÝL zaferi için yeni bir soluk ve anlayýþla harekete geçmektir.

Esed güçlerine destek olan Karþý Devrim Rehberi Hamaney’in azgýn ordularýna ve dahî IÞÝD fitnesine raðmen kurtarýlmýþ topraklarýn çoðunu ellerinde tutmayý baþaran devrimciler, ihtiyaçlarý layýkýyla karþýlandýðý takdirde zafere ulaþabileceklerini bir kere daha ispat etmiþ oldular. Bunun gereði mutlaka yapýlmalý.