Az söyleyip çok þey ifade etmek

Ýngiltere Baþbakaný Cameron, bir yýl kadar önce AB reformlar yapmaz ise, ülkesinin AB’den ayrýlmasýný referanduma götüreceðini duyurmuþtu. AB’nin Brüksel merkezli kararlarýnýn Birleþik Krallýk’ý cendereye soktuðu savunulmuþ, özellikle AB’nin sosyal politikalarý ile göç ve mülteci siyasetinin Ýngiltere’ye hiç uymadýðý söylenmiþti.

Bir dizi gerekçeyle AB’nin ya reform yapmasýný ya Ýngiltere’ye muafiyet tanýmasýný ya da AB’den çýkýlacaðýný gündeme getiren Cameron, bir yýl sonra AB’den çýkmanýn maliyeti üzerine konuþmalar yapmaya baþladý.

Yapýlan anketlere göre Ýngilizlerin %51’i AB’den çýkýlmasý halinde ülkelerinin hiç bir þey kaybetmeyeceðini, % 56’sý ise AB’de kalmanýn  maliyetinin yüksek olduðunu düþünüyor. Halk böyle düþünüyorsa, Cameron’un da AB’den çýkmayý savunmasý doðal denebilir. Ancak tuhaf olan, Cameron’un bugün tam tersini savunmasý.

Ýngiltere baþbakaný, geçtiðimiz günlerde Ýngiltere’nin AB’den çýkmasý halinde 3. Dünya Savaþý’nýn çýkacaðýný ima etti. Yani 3. Dünya Savaþý çýkmasýn isteniyor ise, hep birlikte Ýngilizlerin 23 Haziran’daki referandumda AB’de kalma kararý vermeleri için dua etmemiz gerekiyor.

3. Dünya Savaþý ve Almanya imasý

AB içinde kalan Ýngiltere’nin nasýl 3. Dünya Savaþý çýkmasýna engel olacaðý konusu, aslýnda iþaret edilen bazý tehlikeleri ifade ediyor. Cameron, söz konusu imasýyla Ýngiltere’nin öncelikle AB içindeki devletleri dengeleyen bir oyuncu olduðunu söylüyor. Bu, esasen Almanya’nýn AB içinde daha da baskýn bir oyuncu haline gelmesine Ýngiltere sayesinde engel olunduðunu söylemek demek.

Ýngilizlerin siyaseti görünen, yüksek sesle ifade edilen ve dolayýsýyla açýk biçimde izlenebilen bir siyaset deðildir. Cameron 3. Dünya Savaþý’ndan söz ederek, ilk iki dünya savaþýnýn nasýl, nerede ve kim tarafýndan çýkarýldýðýný hatýrlatmýþ ve bugün de ayný riskin varlýðýna iþaret etmiþ olabilir.

Ýngiltere baþbakaný, bu türden bir tehlikeye karþý AB’nin ve NATO’nun varlýðýný sürdürmesi ve bu iki yapýnýn daha da yakýnlaþmasý gereðinden de söz etti. Kýsacasý Cameron, ilk NATO Genel Sekreteri Lord Ismay’ýn “ NATO, ABD’yi içeride, (Avrupa’da), Almanya’yý aþaðýda (güçsüz halde) ve Rusya’yý dýþarýda tutmak için kurulmuþtur” sözlerini son derece dolaylý biçimde hatýrlatmýþ oldu.

3. Dünya Savaþý ve Rusya iþareti

Cameron bir sonraki açýklamasýnda, Ýngiltere’nin AB’den ayrýlmasýna en fazla Rusya’nýn ve hatta DAEÞ lideri el-Baðdadi’nin sevineceðini söyledi.

Bir anlamda Rusya’yý DAEÞ’le bir tutan bu açýklama ile, Rusya’nýn kadar önemli bir düþman  olduðu anlatýlmýþ oldu. Geleneksel olarak Ýngiltere’nin en temel dýþ politika hedefi, Rusya’nýn geniþlemesine engel olmak ve bu çerçevede de Rusya-Almanya ittifakýnýn kurulmasýna engel olmaktýr. NATO’nun en temel misyonunun da AB-ABD ittifakýnýn daha yakýnlaþtýrmak ve Rusya karþýsýnda durmak olduðu savunulur.

Muhtemelen Cameron, Obama ABD’sinin söz konusu NATO misyonunu sulandýrdýðýný düþünüyordur. Belki tam da bu nedenle Ýngiltere’nin AB’den ayrýlmasýnýn savaþ riski doðurduðunu ima ederek bugün Rusya’yý ve olasý Rusya-Almanya yakýnlaþmasýný sadece Ýngiltere’nin durdurabileceðini beyan etmiþtir.

Ýngiltere’nin Rusya’yý ve olasý Rusya-Almanya yakýnlaþmasýný engelleme kapasitesi ise, Avrupa ile ABD’yi birbirine yapýþtýrma rolünde yatmakta.

Ýngiltere’de baþbakanlar dýþ politika hakkýnda çok konuþmazlar, ama az ve öz konuþurlar. Dolayýsýyla bir yýl önce AB’den çýkma þantajý yapýlýrken bugün kalma þantajý yapýlýyor ise, küresel sistemde önemli geliþmeler oluyor demektir.