Azerbaycan-Ermenistan arasýndaki Karadað hesaplaþmasý, Ermenistan'ýn diplomatik kýlýflar içinde bir devlet görüntüsü vermeye çalýþtýðý 'Karabað -sözde- Devleti'ni Azerbaycan'a karþý bir takým oldu-bittilerle tahrik etmesi ve Azerbaycan'ýn da bu oyunu daha hazýrlýk dönemindeyken bozup, 'silâhlý isyancý Karabað Ermeni güçlerini târûmar etmesi'yle yeni bir safhaya gelindi.
Ancak, çoðumuzun bu konudaki bilgisi, haritaya bakmaksýzýn þekillenmiþ.
*
Benzer bir durum, Almanya'da da yaþanmýþtý.
Almanya, 1945'de aðýr yenilgisiyle noktalanan 2. Dünya Savaþý sonunda Doðu ve Batý olmak üzere ikiye bölünmüþtü, savaþýn galibi güçlerce. Batý'dakinin resmî adý, Federal Almanya idi, Doðu'dakinin adý ise, -yerli komünistler eliyle kurulan, 'Demokratik Alman Cumhuriyeti' olmuþtu.
Ancak, tarihî baþkent Berlin; Batý Berlin ve Doðu Berlin diye ikiye bölünmüþü.
Ancaaak, bizler gençlik yýllarýmýzda, Berlin'i, iki Almanya'yý ayýran sýnýr üzerinde ikiye bölünmüþ bir þehir sanýyorduk. Halbuki Batý Berlin'le Batý'daki Federal Almanya'nýn hiç bir coðrafî bað yoktu, ortak sýnýrdan 300 km. kadar uzakta, Doðu Almanya'nýn ortasýndaydý; iki tarafýn arasýna da, bir duvar çekilmiþti. Bu yüzden, Batý Berlin'deki yüzbinler Amerika'nýn kurduðu hava köprüsüyle hayatta tutulmuþtu. (Çok sonralarý, etrafý çevrili bir özel otoban ile Batý Almanya'ya baðlanmýþtý, Batý Berlin.)
Ve o dönemin Amerikan Baþkaný Kennedy, Batý Berlin'e de gitmiþ ve orada Almanca olarak, 'Ých bin ein Berliner!' / (Ben bir Berlinliyim!' diyerek, Batý Berlin'i komünistlere yedirmeyeceklerinin mesajýný çok net olarak vermiþti.
Nihayet, 1989 yýlýnda, 29 yýllýk Berlin Duvarý, halk kitleleri tarafýndan, bir-kaç saat içinde yýkýlmýþ ve ardýndan da Doðu Almanya rejimi buharlaþmýþ; Almanya tek ülke haline gelmiþti.
*
Azerbaycan'da, Karabað konusu da, benzer bir tablo sergiliyor. Genel olarak bilinmiyor bu durum.
Yani Karabað, iki ülkenin ortak sýnýrý üzerinde deðil, Azerbaycan'ýn tam içinde ve baþka hiç bir ülkeyle sýnýrdaþ olmayan bir coðrafya.
Buna raðmen, Avrupa ve Amerika'da yaþayan Ermeni Diasporasý, iþte böyle bir Karabað'ý, 'Sen baðýmsýz bir devletsin!.' diye tahrik edip, istiklâlini ilân etmeye tahrik ediyordu devamlý..
Karabað'da sayýlarý 110 bini aþan bir Ermeni kitlesinin baþýna öyle bir durumda neler geleceðini düþünen Ermenistan da, onlarý el atýndan her türlü silâh ve diðer imkânlarýyla destekliyordu, ama, resmen deðil.. Çünkü Ermenistan ve Azerbaycan, birbirlerinin resmî sýnýrlarýný, 1990'da tanýdýklarýný uluslararasý zeminlerde teyid etmiþlerdi.
*
Ve Ermenistan Baþbakaný Nikol Paþinyan, son zamanlarda Rusya'yý, 'kendilerine dostça davranmamak'la suçlayýp, Amerika ve Avrupa tarafýna daha fazla yatmaya ve Amerika'yla ortak askerî tatbikat yapmaya baþlamýþtý. Rusya ise, Amerika'nýn Kafkasya'ya daha bir yerleþmek niyetini hissettiðinden, hattâ, etnik açýdan bir ermeni olan Rusya Dýþbakaný Sergei Lavrov da, evvelki gün BM Genel Kurulu'nda 'Karabað'ýn Azerbaycan topraðý olduðunu' net bir þekilde ifade ediverdi.
Þimdi yaþananlar ise, Paþinyan açýsýndan tam bir kâbus. O, yurt dýþý (diaspora) Ermenileri arasýnda etkili olan ve 'Karabað Ermeniliði'ni esas alan bir ideolojik çete'nin oyununa geldi.
Yaþanan son aðýr ve fiyasko yenilgi yüzünden, Erivan'daki fanatik Ermeniler de, Karabað'daki ermeni ayrýlýkçýlara destek vermediði için, Paþinyan'ý 'hainlik'le suçluyorlar.
*
Bu durumda, bazý çevreler -hele de Azerbaycan'dakiler- diplomatik açýdan ölçülü konuþmaya, hele de kitleleri coþturacak sözler etmek konusunda daha bir dikkat etmeliler.
Hatýrlayalým. Sovyetler Birliði'nin son lideri Gorbaçov, Bakû'ya yüzlerce tankla saldýrýnca, Türkiye'de de dev protesto gösterileri yapýlmasý üzerine, Cumhurbaþkaný Turgut Özal, çok tuhaf bir yaklaþýmla, 'Bize ne Azerbaycan'dan? Zâten tarihte hiç bir zaman bizimle olmadýlar.' gibi laflar edivermiþ ve bu yaralayýcý sözlerin tamiri yýllar almýþtý.
Kafkasya'daki bir yangýn, sadece Ermenistan ve Azerbaycan'la sýnýrlý kalmaz ve nerede duracaðý da kestirilemez.
En yüksek seviyede müteyakkýz olma zamaný.
*
Ve Ömer Muhtar vesilesiyle, birkaç söz...
Dünkü yazýda, Libya'nýn büyük mücahidi (þehid) Ömer Muhtar'ýn 16 Eylûl 1931'de iþgalci Ýtalya tarafýndan idâmý öncesindeki son sözlerinden bir demet sunmuþ ve birkaç sözü de bugüne býraktýðýmý belirtmiþtim.
Ömer Muhtar bir Naqþbendî þeyhi idi; týpký, Kafkas Kartalý Ýmam Þâmil gibi.
Tasavvuf'un Müslümanlarý uyuþturduðu söylenir. Ýran kültüründe de tasavvuf kelimesi hoþ karþýlanmaz. Ama Farsça'da irfan ve hikmet olarak anlatýlanlar da, 'tasavvuf' konusunda anlatýlanlardan farksýzdýr. Müslümana ruhî derinlik veren hikmet ve irfan, kötüye kullanýlan herþey gibi, harama da âlet olabilir.
Ýmam Þâmil ve Ömer Muhtar gibileri yetiþtiren Ýslâm inancý, Müslümanlara meskenet ve zillet deðil; izzet, þahsiyet kazandýrmaktadýr.
**
*NOT: Pýnar Yayýnlarý'nca aylýk olarak yayýnlanan 'Umran' dergisinin Eylûl-2023 sayýsý, yarým asýr öncelerdeki genç nesillerin Ýslâmî açýdan þuûrlanmasýnda önemli etkileri olan çaðýmýzýn büyük beyinlerinden, (merhûm) Mâlik bin Nebi'nin vefatýnýn 50. Yýldönümü dolayýsýyla özel bir sayý ile çýkmýþ okuyucu huzuruna. Ýlgilenenlere.
*