Kürtlerin oy potansiyeliyle kýyaslandýðýnda, azýnlýklarýn seçim sonuçlarýný belirleyecek bir oya sahip olmadýklarý biliniyor.
Ama yine de, Erdoðan cumhurbaþkaný seçildiði takdirde, tehcir ve mübadele dönemini belirleyen bir siyasi sistemin sonunu getirecek gibi görünen bir seçimde, azýnlýklarýn nerede durduklarýna bakmak, faydalý olabilir.
Kürtler azýnlýk deðil elbette. Kürtler’in kendilerini bu ülkenin asli halklarýndan gördüðü bir gerçek. Ama Kürt siyaseti, inkar siyasetine karþý oluþmuþ bir kimlik tanýnmasý ve inþasý olarak bugün ciddi bir sarsýntý geçiriyor. Kürt siyaseti, kendi zihninde ve siyasi tahayyülünde gizlemeye çalýþsa bile, Kürt sorununu bir demokrasi sorunu olarak deðil, bir statü ve teritoryal sorun olarak görmeye devam etikçe, deðiþmesi zor olacaktýr. Oysa, son 12 yýlda gerçekleþen reform ve onu izleyen çözüm süreci, salt kimlik inþasý üzerine kurulu bir siyasetin yoluna devam edemeyeceðini, deðiþmesi gerektiðini gösteriyor. Deðiþme çabalarý yerine, Egemen Kürt siyaseti bu bakýmdan farklý iki strateji uygulamakla meþgul. Bir yanda Bölgeler Partisi var. Kürt kimlik siyasetinin belirlediði bir hat olarak...
Öte yandan HDP var. HDP’de kimlik siyasetinin belirlediði sýkýþýk ve gerçeklerden kopuk alana nefes borusu açmak, bu alaný Türkiye’yle buluþturmak amacýyla faaliyet gösteriyor. Ne var ki her þey düþünüldüðü ve planlandýðý gibi yürümüyor. Selahattin Demirtaþ’ýn adaylýðýný hala Türkiye siyaseti içinde, bir halkýn varlýðýný ispat etmek gibi gören ve anlayanlar var. Bu kesimin içinde, Kürtlüðünü, epey geç keþfeden kesimler ise ayrý bir dert. Kürtler son otuz yýl içinde zorlu bir mücadeleden geçerken, ‘PKK Kürt halkýnýn baþýný belaya soktu’ diyenler de bunlardýr aslýnda. Bunlar þimdi, Kürt siyaseti için aðýr bedel ödeyenlerden daha fazla ‘Kürtlük’ talep ederken, Öcalan’a baðýmsýzlýk fikrini savunmadýðý için karþý çýkýyor, ve Erdoðan’a oy vermeyi ihanetle özdeþ bir tutum olarak görüyorlar. Bu durumda birkaç milyon ‘hain Kürdün varlýðý bir vaka..Çünkü Kürtler’in yarýsýndan fazlasý, 12 yýldýr Erdoðan ve partisine oy veriyor. Bütün dünya Kürtlere düþman deðil elbette, ama insafý hatýrlayarak söylemek gerekirse, Türkiye ve Türk halký bugün Kürtlerin dünyadaki yegane dost ülkesi ve dost halkýdýr. Oysa Kürt siyaseti cumhurbaþkanlýðý seçimlerine bu reel, jeopolitik durum üzerinden deðil, doksanlý yýlarýn jeopolitikasý ve þartlarý üzerinden bakýyor. Seçim, bu durumda bir Kürt adayla Türk adaylarýn yarýþtýðý bir seçim gibi görülüyor. Kürtler’in kaç kiþiyiz, kaç oy alabiliyoruz, bunu deneyeceðiz’ söylemlerine bakarsak, Lazlar’ýn da, baþkalarýnýn da çýkýp ‘ya biz kaç kiþiyiz bu ülkede’ diye bir söylem tutturmalarý her halde anormal bir durum olarak görülemezdi.
Öte yandan müesses düzenle sorun yaþayan, bu düzenin cumhuriyet yýllarý boyunca maðduru olmuþ Gayrý Müslim azýnlýklarýn seçimlerde aldýðý tavýr, deðiþimi ve azýnlýklara karþý giriþilen dönemsel felaketleri hatýrlayarak alýnmýþ bir tavýr deðil gibi görünüyor. Azýnlýklarýn gösterdiði tavrýn, son derece popüler bir yaný var. Ermeni dostlarýmýz, Hrant Dink cinayetinin siyasi kullaným alaný haline gelmiþ olmasýna hiç itiraz etmeden, bu kullanýmýn Hrant’ýn geçek katillerini gizleyen yanýna tek söz söylemeden AK Parti’nin ‘kabahatleri’ ni, ihmallerini hatýrlatmayý tercih edip durdular. Bu kritik dönemde Sözcü ve umhuriyet gibi gazetelerin manþete taþýdýðý açýklamalar yapmayý tercih etmeleri gerçekten de trajik. Yanlýþ anlaþýlmasýn, bu vahim cinayetin aydýnlanmasýna yol açacak ve hizmet edecekse, her söylemin ve her bilginin dile gelmesinden yana olunmalýdýr elbette. Ama baþýndan beri yaþanan bunun tam tersiydi.
Bu tutumun sadece, topluma üstten bakma, Batýlý olma ayrýcalýðýný yaþama gibi bir oryantalist anlayýþla açýklanabileceðini sanmýyorum.
Maalesef bu ülkede kendi celladýna tapma geleneði hala çok güçlü bir gelenek ve uygun siyasi koþullar oluþtuðunda azýnlýklarýn siyasi tercihinde belirleyici bir rol oynayabiliyor.