Aziz Yıldırım’ın Alex allerjisi

Fenerbahçe’de bir futbolcunun efsane sayılması için, kulüp başkanının onayı gerekmez. Bu yüzden de; Aziz Yıldırım’ın Alex’i efsane olarak kabul etmemesi aslında fazla bir değer ifade etmez. Başkanın talihsiz söylemi; Alex’i toplum önünde itibarsızlaştırma eylemidir.

9 yıl boyunca görev yaptığı kulübünde; bizim aile yapımıza, geleneklerimize, saha içi centilmenlik kurallarına ve kulüp içi ilkelere karşı uyumlu olan bir futbolcuya hak ettiği değeri, önemi, itibarı vermemek ciddi bir çelişkiydi. Başkan ayıp etti.

Aziz Yıldırım’ın TV’de “Alex efsane futbolcu değildir” talihsiz açıklamasını yapmasının üzerinden iki gün bile geçmeden, Alex’in bir taraftar grubu tarafından heykelinin açılması, başkana karşı önemli bir kafa tutuştu. Çünkü, efsane olmayan hiçbir futbolcunun topluma açık bir parkta heykeli dikilmez.

Heykelin açılışına “İşim vardı gidemedim” diyen Aziz Yıldırım, ertesi gün Mirsad Türkcan’ın jübilesine gidecek fırsatı bulabiliyor. Alex’le ciddi bir gerginlik yaşayan Aykut Kocaman ise, başkanından hem daha cesur hem daha kadirbilir çıktı. Çünkü törene katılma inceliğini gösterdi.

***

Ben, Alex’in F.Bahçe’de efsane olup olmadığı tartışmalarına (Daha doğrusu saçmalığına) girmem. Alex’in efsane olduğunu kayıtsız-şartsız kabul eder, onaylar ve herhangi bir şüpheye düşmem.

Aktif futbol yaşamındayken sahada olmaması, onsuz F.Bahçe’nin bana çakma olduğu hissini verir.

Baroni zamanla unutulur... Stoch’un hafızalardan çıkması, gittiğinden iki ay sonra başlar... Yobo’nun hatırda kalması biraz daha uzun ömürlü olur. Sow ve Bienvenü gibilerinin ise, bir daha adı bile geçmez.

Ama Alex’i 20-30 yıl sonra dahi unutacak bir F.Bahçeli olağını asla kabul etmem. Efsaneler tayinle gelmez, efsanelik başkanın sözüyle bitmez.

Heykeli dikilerek karşına dikilir.

Acil ihtiyaç futbolcusu

Hakkını yemeyelim, Kuyt’ın da bir efsane olma yolunda zaten doğasından gelen belirgin bir potansiyel zenginliği var. Ama henüz F.Bahçe’de çok yeni ve önünde değerlendireceği ne yazık ki uzun zamanı yok. Yaş sınırı önemli bir engel.

Oysa birinci sınıf profesyonelliği, hep oyun içinde kalma hırsı, yardımlaşması, arkadaşlarıyla uyumu, sempatikliği, özgün kentli soyluluğu ve seyirciye verdiği pozitif elektrik; efsane olması için yeterli altyapıyı zaten önceden edinmiş...

Mersin maçında oyundan alınırken, elindeki su şişesini öfkeyle yere fırlattı. Onu yakışan sevimli bir tepki değil ama, haklı bir tepki... Çünkü maçtaki etkisiz görüntüsünden, sadece kendisinin sorumlu olduğu mesajı verildi. Onu kızdıran buydu.

F.Bahçe, Kuyt sanki sahada yokmuş gibi davrandı. Hiçbir yardım, lojistik destek görmedi. Kaderine terkedilen bir futbolcunun, tek başına maçta dominant olması neredeyse imkansızdır. Bu yüzden iyi niyetli didişmeleri; ne ona ne takımıma yarar getirmedi.

Kötü gününde olmasının faturası, oyundan alınarak bir nevi cezaya dönüşmesi; Kuyt’ın sinirini bozdu. Dışlanmayı ve dışarıya alınmayı haketmediğini düşündü.

***

Hollandalı’yı anlamak gerek... G.Saray’daki Elmander gibi; top onda değilken bile, rakip savunmayı sürekli taciz eden ve dağıttığı dikkat yüzünden kademe zaaflarına yolaçan Kuyt; F.Bahçe’nin el altında bulunması gereken “Acil ihtiyaç” futbolcusu... Ama anlayana!