Baasçı ABD

Libya’da bazı silahlı devrim grupları, eski rejim artıklarının siyasetten men edilmesine ilişkin kanunun bir an evvel yürürlüğe girmesi yönündeki taleplerini şiddetle vurgulamak için dahiliye, hariciye, maliye ve adalet bakanlıkları ile meclisi kuşatınca, ABD-İngiltere-Fransa üçlüsü telaşa kapıldı.

Libya Herald gazetesinde neşredilen bir habere göre mezkûr devletler şöyle bir müşterek açıklama yapmışlar:

“Libya halkının demokratik yollarla seçilmiş temsilcileri ve liderleri kendilerini baskı altında hissetmeden görevlerini yapabilmeli...”

Kast edilen “temsilciler ve liderler”, diktatör Kaddafi ile beraber çalışmış oldukları halde yeni dönem siyasetinde de kendilerine yer bulabilen kimseler.

“Halkın hatırı sayılır bir kısmı onlara itimat edip rey veriyorsa kim ne diyebilir?” diye sorabilirsiniz ve ben de size karşı çıkma ihtiyacını hissetmem.

“Siyasetten men kanunu şu şu sebeplerle yanlıştır” demem.

“Şu şu sebeplerle doğrudur” da demem.

Şunu derim ama:

Irak ve Suriye’deki Baasçı tavrıyla beraber düşünüldüğünde, ABD ve müttefiklerinin Libya’daki eski rejim kalıntılarına sahip çıkma gayretini devrime itimatsızlığın ve her şeye rağmen eski rejim kadrolarına itimadın ifadesi olarak görmemek mümkün değil.

Irak’ı işgal ettiklerinde Baasçı kadroları tümüyle tasfiye etmişlerdi.

Bir süre sonra onları mumla arar hale geldiler ve Baasçıların Irak siyasetinden men edilmelerini eleştirmeye başladılar.

Sütten ağızları yandı, şimdi yoğurdu üfleyerek yiyorlar.

ABD’li yetkililer Suriye muhalefetinin temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde “Size yardım etmemiz için Esed ve yakın çevresi dışındaki Baas Partisi kadrolarına dokunmayacağınızı ve onların siyasetteki varlıklarını sürdürmelerine izin vereceğinizi taahhüt etmelisiniz” diyorlar.

Anlaşılan o ki, emperyalist ABD devrimcilerden tırsıyor, onları tehdit olarak görüyor; Suriye’de Baasçılara ve Libya’da Baas müsveddesi Kaddaficilere ise makul muhatap nazarıyla bakıyor.

Enteresan, değil mi?

Devrimcilerin emperyalist uşaklığından ve sosyalist kılıklı faşist diktatörlüklerin anti emperyalist kahramanlığından dem vuran zevat-ı muhterem bu konuyu bir düşünsün.