Baba Tahir çaycılıktan medya patronluğuna

Bir gazete patronu düşünün ki, yalan haber hazırlayıp şantaj yapıp rüşvet alsın. Yazarından izin almadan yazılar yayınlasın. Jön Türklere ait olmayan yayınları matbaasında bassın. Sahte devlet nişanı ve madalyası satarak bunları gazetesinde yayımlasın ve 15 yıl mahkûmiyet alsın.

Sultan II. Abdülhamit devrinde yayın hayatına başlayan Malumat Dergisi, Türk basın hayatında pek de iyi olmayan şöhrete sahipti. Bu durum, derginin sahibi olan Mehmet Tahir Bey’in (namıdiğer Baba Tahir) tevessül ettiği işlerden kaynaklanıyordu. Bir gazete patronu olan Tahir Bey, hakkında, kesin hüküm giydiği suçlarının yanında yalan haber hazırlayıp şantaj yaparak rüşvet alma,  yazarın izni olmadan yazısını alıp gazetesinde yayımlama, Jön Türklere ait olmayan yayınları matbaasında basma gibi suçlar isnat edilmişti. Ama bunlar arasında en dikkat çekeni, sahte devlet nişanı ve madalyası satarak bunların listesini gazetesinde yayımlamasıydı. Bu pervasız davranış Tahir Bey’in on beş yıl mahkûmiyet almasına sebep olmuştu.

Tahsili de kıttı

1864 yılında dünyaya gelen Mehmet Tahir Bey, 17 yaşında Direklerarası’nda çaycılık yaparken Vakit Gazetesi’nde muhabirliğe başladı ve genç yaşta basın hayatına girdi. Bir müddet muhabirliğe devam eden Tahir Bey, 1895 yılında Malumat Dergisi’ni çıkararak medya patronu oldu hatta dergisinde nesebinin asaletini göstermek adına Es-Seyyit Mehmet Tahir şeceresi ile yazılarını yazdı. Fakat matbuat camiasında kendisine daha çok Baba Tahir deniyordu (imzasına eklediği Babanzâde unvanından dolayı). Çok fazla tahsili olmayan Mehmet Tahir, Malumat dışında Mürüvvet, Mirsat, Minber gibi çeşitli adlarla gazete ve dergiler de çıkarmıştı. Ancak on altı yıl boyunca çıkardığı Malumat Dergisi bunlar arasında en fazla dikkat çeken yayın oldu.

Sarayın teveccühünü kazanmıştı

Mehmet Tahir Bey’in matbuat hayatı ne yazık ki çok namuslu yayınlarla devam etmemişti. Üst düzey devlet erkânına yaranma adına kaleme aldığı yazıları ile tanınan Tahir Bey, hükümetten de teveccüh görmüş, girişkenliği ile saraydan yüksek rütbeli nişanlar almayı başarmıştı.  Gazetesini kendi emelleri için rahatça kullanan Tahir Bey işi o kadar ileri boyutlara taşımıştı ki, Beyoğlu’nda bulduğu İtalayan bir hakkâk’a (Ermeni olduğu da iddia ediliyor) devlet nişan ve madalyaların sahtelerini yaptırmış, matbaasında da bunların beratlarını bastırmıştı.

Bu sahte nişanları yüksek paralar karşılığında daha çok Arap, Kürt, Arnavut gibi Müslüman ileri gelenlerin yanında Sırp, Ulah, Rum, Bulgar, Ermeni hatta İstanbul’da bulunan her milletten levantene satmıştı. Ancak daha sonra hakkında yapılan bir ihbar sonucu yakalanmış ve mahkemede yargılanarak mahkûm edilmişti.

15 yıl ceza alan Tahir Bey’i, II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte çıkartılan af kanunu kurtardı. Tabi bu arada para karşılığı nişan ve madalya alanlar rezilliklerinin ortaya çıkmaması için hiçbir yerde konuşmadı ve ortalıkta hiç görünmedi. Mehmet Tahir Bey’in işlediği suç kadar mahkemede verdiği savunma da bir hayli ilginçti. Kendisine bu sahte nişan ve rütbeleri neden dağıttığı sorulduğunda şu cevabı veriyor Tahir Bey: “Saraya o kadar değersiz insanlar yanaşmış ve kendilerini kabul ettirmişlerdi ki, bunların rica ve delaletiyle nişan ve rütbe alanlar da kendilerinden daha kıymetsiz kimselerdi. Ben ise, mesleğim dolayısıyla, nişan ve rütbe almaya layık şahsiyetleri isabetle tespit edebiliyordum. Bu işten menfaat temin ettiğime gelince, başkaları da delalet ve tavsiyelerine benden daha çok menfaat elde ediyorlardı.”