Babalar ne anayasa yapmış ama!

Hala neredeyse otuzdört yıl önce, şiddet, kan ve göz yaşını dividine mürekkep yapmışlarca yazılmış bir anayasamız var ve de  bunu değiştirmek için çabalayanların tekerine çomak sokan, “istemezük” tayfası.

Önceki gün kimi aklı evellerden bir hoca,  1876 Osmanlı Anayasası’nı örnek vererek, ne kadar da  “ilerici, milletten yana” olduğunu söylüyor, hazırlanmasını örnek olarak gösteriyordu televizyon kanallarının birinde. Tabi programın sunucusu bu 1876 anayasasının ne olduğunu, kimlerce yazıldığını bilmediğinden, boş gözlerle dinliyor ikide bir de kafasını sallayarak onaylıyordu.

Şinasi, 1848’de Fransa’da ilan edilen ikinci Cumhuriyet’ten esinlenerek, Bildirir Haddini Sultana Senin Kanunun” başlığıyla Meşrutiyet firini ortaya atmıştı 1861 yılında, özel gazetesinde.  İstanbul, Selanik ve Beyrut’ta o saat bir Meşrutiyet kamuoyu oluşuverdi. Meşrutiyet fikrinin oluşmasını sağlayan birinci derecede önemli kurum gazateyse ikincisi de Rum ve Ermeni okullarıydı. Rumlarla Ermeniler salt ticarette değil siyasette de çok güçlüydüler. Osmanlı Anayasası 1876’da çıkmadan önce, 1860’da gayrimüslimlerin laik cemaatlerini oluşturdular. Ermenilerin Ruhban ve Buırjuvazi sınıfından oluşmuş bir meclisi vardı ki bu meclis gerek Meşrutiyetin hazırlanmasında gerekse de anayasanın yazılımında çok etkili olmuştur.  Ali Paşa’nın ölümünden sonra başlayan siyasi ve ekonomik bunalım sürecinde hem meşrutiyet isteği hem de yazılı bir anayasaya kavuşma düşüncesi doruğa tırmandı. Mithad Paşa meşrutiyet fikrinin önde gelen savunucusu olarak sivrildi. Anayasayı hazırlatmayı başaramayan V. Murad tahttan indirildi ve meşrutiyete sıcak baktığı varsayımından yola çıkarak Şahzade Abdülhamid tahta geçirildi; tarih 31 Ağustos 1876 idi.

Mithad Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adlı bir kurul işe girişti. Namık Kemal’in önerileriyle oluşturulan ilk taslak, daha sonra Mithad Paşa’nın yardımcısı ve sağ kolu, hukukçu Krikor Odyan’ın kaleminden düzeltildi, baştan sona. Tarihçi Roderic Davidson, Reform in the Ottoman Empire adlı kitabında, (Gordian Press 21 Ocak 2013—İkinci Baskı) “Meşrutiyet anayasasını kaleme alan Mithad Paşa yardımcısı Krikor Odyan’dan çok etkilenmiştir. Odyan, 1863 tarihli Ermeni Ulusal Ayasası’nı neredeyse birebir Osmanlı Anayasası olarak aktarmıştır” demekte. Odyan’ın hazırladığı anayasaya müdahele eden Eğinli İngiliz Said Paşa, Süleyman Bey ve Mabeyin Baş Katibi Küçük Said Paşa’nın teklifleriyle  “Osmanlı memleketinde bulunan milletlerin her biri kendi dilinde konuşmakta serbesttir,” anlamına gelen madde“Devletin Resmi Dli Türkçe’dir”olarak 18 ve 57. maddelerde yapılan değişikliklerle taslakta yer aldı. Padişaha siyasi gerekçelerle yargısız sürgün yetkisi veren 113. maddeyse Damat Mahmud Celaleddin Paşa’nın çabalarıyla anayasaya girebildi.

Yani, 1876 Osmanlı Anayasası, Abdülaziz Han’ı tahttan indirip daha sonra da öldürten darbecilerin dayatması ve darbenin başını çekenlerden Mithad Paşa’nın yardımcısı Krikor Odyan’ın Ermeni Ulusal Anayasası’ndan aparttığı maddelerle hazırlanmıştı. Bu anayasa yürürlüğe girmeden hemen önce Mithad Paşa Sadrazam oldu. Anayasanın ilk beş maddesi padişahın haklarını sıralıyor ve tanımlıyordu. Padişahın kişiliği dokunulmazdı ve yaptıklarından  kimseye karşı sorumlu olmayacaktı. İşte bu maddenin sorumlulukla ilgili bölümü  aynen 12 Eylül’ü gerçekleştiren Kenan Evren ve arkadaşlarının yazdırdığı ve bu gün hala yürürlükte olan anayasada da yerini aldı. Ama gün  geldi, bu madde çöpe atıldı ve Evren’le arkadaşlarından sağ kalan Tahsin Şahinkaya mahkemede hesap veriyor.

Abdülhamid Han 13 Şubat 1878’de meclisi süresiz olarak tatil etti ama 69’u Müslim 46’sı gayrimüslim üye maaşlarını almayı sürdürdü. Abdülhamid Han meclisi kapatma kararını şöyle açıklayacaktı: Meclis Osmanlı devleti ve milletinin huzuru, iyiliği ve gelişmesi yerine ulusalcı çıkarlar uğruna temsilcilerin birbiriyle kıyasıya dövüştüğü bir arenaya dönüşmüştü. Rum Yunanistan’ın, Ermeni Ermenistan’ın, Arab üyeler de çeşitli mülkün bağımsızlığı için bağırıp çağırıyor, yasalar çıkarmaya uğraşıyorlardı. Böyle bir meclisin çalışması yarardan çok zarara yol açıyordu...”

Ya işte örnek almamız istenen 1876 anayasası budur özetle. Bu topraklarda hazırlanan anayasalar hep darbelerden sonra ve darbecilerle iş birliğine girenlerce hazırlandı. Ve ilk kez halkın seçtikleri, milletin özlemlerine yanıt verecek bir belge hazırlamak için çabalıyor da darbeye her zaman çanak tutmuşlar bu çabalara destek olmuyorlar elbet; hazırlanmasın, halk oyuna sunulmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Böylece de Evren Babamızın yasası, anamızı ağlatmaya devam ediyor!