100 bin lirayý poþetle verdiler
Türkiye Rumeli türkülerini ondan öðrendi. Aman Bre Deryalar ve Ramizem, 70’li ve 80’li yýllarda dillerden düþmedi. Hala Rumeli türküleri denilince akla o gelir. Makedonya’dan Türkiye’ye göç eden bir Arnavut ile bir Boþnak çocuðu olarak Ýstanbul’da 15 yaþýnda ‘en alttan’ hayata baþlayan Arif Þentürk, bu hafta muhacirlikte 47, sanat hayatýndaysa 50’nci yýlýný geride býraktý. Þentürk’le Makedonya’dan Türkiye’ye uzanan göç yollarýndan Aman Bre Deryalar’a dönüþen Kýrcaali’deki acýklý aþk hikayesi ve gazino kültürüne uzanan 72 yýllýk hayatýný, ‘Rumeli kültürünü’ konuþtuk.
-Baba Arnavut Ýsa Bey, anneniz Boþnak Fikriye Haným ve siz 1941 yýlýnda Makedonya’da doðmuþken nasýl Türkiye’nin Arif Þentürk’ü oldunuz?
Asýrlar önce Kuman Türkleri’nce kurulan Kumanova’da doðdum. Burada çok Bektaþi köyü vardýr ve Türkçe dýþýnda bir dil konuþulmaz. Babam Arnavut Ýsa da Bektaþi tekkesine baðlý bir Müslüman. Arnavut olduðu halde Þentürk soyadýný almýþ çünkü Osmanlý dünyasý onun içine iþlemiþ. 600 yýl boyunca burada Osmanlý egemenliði yaþanmýþ. Okul çaðým gelince Makedon okulu yerine Türk okuluna kaydoldum. Bunun üzerine babama ‘Sen ne zaman Türk oldun?’ diye soruyorlar. Babam ‘Ben doðuþtan Türküm! Türk oðlu Türküm!’ diyor. Þentürk soyadýmýz da oradan geliyor. Bölge Balkan Savaþý ile 1912’de Osmanlý idaresinden çýktýðý halde Kumanovalýlara, Nebi amcama Ýstanbul’dan askerlik celbi geliyor. Önce Romanya’da Ruslara karþý, Ürdün’de de Ýngilizlere karþý savaþýyor, Mýsýr’da esir düþüyorlar. 50’li yýllara kadar Balkanlar’da bayaðý borumuz öterdi, arkada paça býrakmazdýk. ‘Türklerle þaka olmaz’ denirdi. II. Dünya Savaþý sonrasýnda komünist bir idare gelince Türk ve Müslümanlara karþý baskýlar baþladý. Oruç tutmak ve ibadet etmek yasaklandý. Askerde bile Müslüman askerlere domuz eti verilirdi. Babam da ‘Ben çocuklarýma domuz eti yedirmem’ diyerek 1956 yýlýnda Türkiye’ye göç etti. Ýstanbul’da denizi ilk gördüðümde, 15 yaþýmdaydým. Hala Kumanova’ya giderim. Orada az sayýda kalan Müslümanlar ‘Madem Osmanlý topraðýydý, bizi niçin burada býrakýp gittiniz?’ diye isyan ediyor. Ama 11 Haziran’da buraya geliþimin 47’inci yýlý doldu ve ‘Ýyi ki gelmiþiz’ diyorum.
-Her þeyi Rumeli’de býrakýp Ýstanbul’a geldiðinizde nelerle karþýlaþtýnýz? Ana vatana dönmenin mutluluðu mu yoksa sýkýntýlar mý ön plana çýktý?
Ýstanbul’daki üçüncü günümde çok piþman oldum. Bütün arkadaþlarýmý Kumanova’da býrakmýþ, burada küçük bir gecekonduya yerleþmiþtik. Ne bisikletim var ne de bir þeyim. Bir de hakir gördüler, dýþlandým. Çocuklarýn top oyununa karýþmak istedim ‘Yürü git Muhacir’ dediler. Saatlerce aðladým. Biz Kumanova’da ineklerimizi üçe beþe kadar otlatýr, sonra eve gidip temiz pantolonlarýmýzý giyer, çarþýda gezerdik. En güzel yaþýmda, zýpkýn gibi ve yakýþýklý bir delikanlýydým. Kaným kýpýr kýpýr. Ama zamanla burada da dostluklar ilerledi, birlikte futbol takýmý bile kurduk.
-Sanat hayatýnýz öncesi futbolculuk, hakemlik, marangozluk, boksörlük, berberlik yapmýþsýnýz. Berber Arif, nasýl Arif Þentürk’e dönüþtü?
Biz kalabalýk bir aileydik. 10 kardeþtik, çocuðu olmayan amcamlar da bizimle kalýyordu. Yer olmadýðý için yatakta çapraz uyurduk. 15’imden sonra çocukluðumu yaþayamadým. Babam 45 yaþýna gelmiþti, ben en büyük erkek çocuktum. 20 yaþýmda askere giderken, ikiz kardeþlerim Fikret ve Ýsmet dünyaya geldi. Daha çok berberlik yaptým. Sanatçýlýðýmýn ilk döneminde gazetecilerin ‘Daha önce ne iþ yapýyordunuz?’ þeklindeki sorularýna alafranga olsun diye ‘Cuaför’ diyordum. Adým ‘Berber Arif’ oldu. Çalýþtýðým berbere Sadri Alýþýk, Abdullah Yüce ve Adnan Þenses gibi isimler de gelirdi. Rahmetli Alýþýk iyi bahþiþ verirdi. Berber Arif’i halk Arif Þentürk yaptý.
-Berberi olarak traþ ettiðiniz isimlerle daha sonra ayný sahne ve setleri paylaþtýðýnýzda neler yaþandý? Sanatçýlýk sonrasý berberlik sürdü mü?
Þok oldular. Sadri Alýþýk’ý ben traþ etmez ama traþ sonrasý üzerinde kalan saçlar için sýrtýný fýrçalardým. Adnan Þenses’i traþ ettim. 1983’e kadar berber dükkaným açýk kaldý.
-Albümleriniz satýþ rekorlarý kýrdý, en sevilen sanatçý seçildiniz, peki bu sanattan para kazandýnýz mý?
Radyoda türkülerim okunmaya ve sýk sýk televizyonda görünmeye baþlamam üzerine plakçýlar ‘Kim bu Arif?’ diyerek beni aramaya baþlamýþ. Bir pazar günü kapý çaldý, Emre Plak’ýn sahibi Hüseyin Emre karþýmda... Söylediði gün Unkapaný’ndaki yazýhanesine gittim. Önüme zamanýn parasýyla 100 bin lirayý koydu, sonra bir poþete doldurup elime verdi. Þimdi ayýp olmasýn ama bu 100 bin lira ev veya araba bile alamýyordun. Yani ahým þahým para deðildi. Aldatýldýðýmý söylesem hiç de yalan olmaz. Olmaz da doðrusu ben de 100 bin lirayý ilk defa o gün bir arada görmüþtüm...
O OYUN HAVASI ASLINDA AÐIT
-Bu orjinal sesinizin kaynaðý kim? Bir berberken sizi kim, nasýl keþfetti?
Sesimin güzelliði karma karýþýk. Babam iyi folklorcu annemde güzel sesliydi. Annemden aldýðým türküler var. O dönemde radyo yok, zaten elektrik yok. Gramofondan, düðünlerde kulaktan dolma dinliyoruz türküleri. Benim sesim, bana güzel gelmez daha doðrusu herkesin sesi güzel gelirdi. Dolayýsýyla günün birinde þarkýcý türkücü olmak hiç aklýma gelmezdi. 1974 yýlýnda TRT Radyosu’nda bir anons duydum: Türk Halk Müziði Amatör Ses Yarýþmasý yapýlacak. 223 aday numarasýyla Harbiye’de Mesut Cemil Stüdyosu’nda sýnava girdim. Ýçeride Binali Selman’lar var. Türkü söylemeye baþladým karþýdaki bir odadan ‘tak’ diye yelekli bir adam çýktý. ‘Oðlum, sen nerelisin?’ dedi. ‘Rumeli’ deyince ‘Be oðlum biz boðazýmýza kadar doluyuz Anadolu türkülerine. Madem Rumelilisin, o zaman niye oranýn türküleri okumuyorsun? Git biraz dolaþ, aklýný toparla gel’ dedi. Gezi Parký’nda dolaþtým, sonra dönüp Vardar Ovasý, Bulut Gelir Seher Ýle türkülerini okudum. 13 Haziran’da tekrar çaðýrdýlar, solist olarak bir band doldurdum. Tam 20 gün sonra Taksim dolmuþunda radyoda ‘Yugoslavya’nýn Kumanova kabasýndan, ismi Arif Þentürk, kendisi berberlik yapar, okuyacaðý türkü Bulut Gelir Seher Ýle diye bir anons duydum. Sýnavda Rumeli türküleri okumamý isteyen ve radyo programýnda türkümü okuyan Nida Tüfekçi hocaymýþ.
-Unutulmaz türkünüz Aman Bre Deryalar bir Balkan oyun havasý ama ardýnda acýklý bir aþk öyküsü varmýþ?
Aman Bre Deryalar, Kýrcaali’deki Yusuf ile Feride arasýnda geçen bir aþk hikayesidir. Aileleri evliliðe izin vermeyince Yusuf, Feride’yi kaçýrýr. Arda Nehri’ni geçerken o sýrada daðlardan bir sel gelir ve devrilen sandaldan düþen Yusuf boðulur. Yusuf’un ölümü Feride’yi yýkar ve bu türkü ortaya çýkar. Sanýrým 70 yýl önce yaþanmýþ aþk hikayesnin halk derlemesi bir aðýt bu. Ýlk Gani Yüksel’den dinlemiþtim ama sadece nakaratýný biliyordu. Sözlerimi berber dükkanýma gelen Manastýrlý Abdül Yýldýz’dan öðrendim. Abdül Aga da Bulgaristan’daki Osman Azizov’un kasetinden duymuþ.
KEMAL BEY ORKESTRAYA ÇOK KIZINCA...
-Siz bir dönem gazinolardan toplu sünnet törenlerine kadar her yerde sahnedeydiniz. Sahne gerisinde neler yaþanýrdý?
Neler yaþanmazdý ki? Bir örnek vereyim. Sanýrým 1977 yýlýydý. Kartal’da 500 çocuðun toplu sünnet törenindeyiz. Programda Mustafa Kandýralý gibi büyük sazlar bile var. Organizasyonu ise Kemal Gürses yapýyordu. Bu sýrada fasýl ekibi sürekli söyleniyordu ‘Aç kaldýk’, ‘Hiç ikram yok mu?’ gibi konuþmalarla Kemal Gürses’i bunaltýyordu. Kemal Bey aþçýyý yanýna çaðýrýp ‘Git þu çocuklarýn pipisinden kalanlarý satýrla bir güzel doðra, içine soðan ve domates de koyup bir güzel kavur, sonra kayýk tabakla ikram et’ dedi. Fasýl ekibi önüne gelen ikramý görünce memnun oldu, bu defa ‘Kemal Bey adamlýk böyle olur, Allah senden razý olsun’ þeklinde iltifatlarla bulundu. Sonra ekmeklerini tabaða banarak bir güzel yemeye baþladýlar. Yemez mi, et sote ya... Ama içlerinden bir tanesinin ki iyi doðranmamýþ, iyi piþmemiþ. Adam çiðniyor çiðniyor yutamýyor. Aðzýndan çýkarýnca bir bakýyor ki bir çocuðun sünnetinden kalan parça. Kýyamet koptu. Oyuna geldiklerini anladýlar, hepsi tükürerek, küfrederek lavoboya koþtu. Kemal Bey de izlemeye çekildiði kenardan gülerek ‘Oðlum siz istediniz bunu. Köfte, pirzola, biftek, salata, piyaz, her þeyi önünüze koydum ama ne doymaz adammýþsýnýz yahu. Alýn size ikram’ dedi. Sonradan ‘Bir ikisi dava açtý’ dediler ama nasýl sonuçlandý bilemiyorum. Buna benzer hikayeler...
-Sünnet töreninde bunlar yaþanýyorsa, gazinolarda yaþananlarý hayal bile edemiyorum! Ünlü isimlerle sahne arkasýnda neler yapardýnýz?
Ýstanbul’daki bütün gazinolarda çalýþtým. O çok büyük bir heyecandý. Gazinolardaki o seyirciler yok artýk, onlar asil, beyefendi insanlardý. Þimdiki seyircilerin parasý çok ama kültürü yok. Gazinolar dönemi, Ýzmir ve Samsun fuarlarý, konserler.... Rahmetli Kamil Sönmez ile bir turnede köyden köye geçerken, yola atlayan tavuðu ezdik. Baktýk 10 metre ilerde muhtar var. ‘Hiç olmazsa parasýný verelim’ diyerek sahibini sormaya gittik. Muhtar tavuða baktý baktý ‘Bizim köyde yassý tavuk olmaz’ dedi.
-Kadýnlar matinesinin deðiþmez isimlerindendiniz. Yüzlerce kadýn ve sahnede bir erkek sanatçýnýn bulunduðu matinelerde neler yaþanýrdý? Tacize uðrar mýydýnýz örneðin? Ya da eþinizin sizi kýskandýðý olmaz mýydý?
500-600 kadýnlý inanýlmaz eðlenirdi. O matineler sýrasýnda taciz olayý yaþamadým sahneye istek þarkýsý yerine telefon numaralý yazýlý pusulalar gelirdi. Ben de hepsini yýrtýp atardým. Orasý ekmek teknem ve ben evli barklý bir adamým. Eþim beni biliyor, nasýl bir adam olduðu çok iyi bilir.
-Sizden sonra Rumeli türküleri kime emanet? Ýki evladýnýz var, babalarýnýn bayraðýný onlar mý taþýyacak?
Neler yaþandýðýný bildiðim için onlarý uzak tuttum bu dünyadan. Çocuklarýmýn, babalarýnýn yolundan gitmelerini istemedim. Dört tane torunum var. Hayatým boyunca tatile 3-4 defa ya gittim ya da gitmedim, hep çalýþtým da çalýþtým. Annem, babam, kardeþlerim ve çocuklarým için çalýþtým. Þimdi de torunlarým için çalýþýyorum. Oðlum Ercan’ýn sesi güzel olmasýna raðmen müzikle uðraþmasýný istemedim, ondan da coþkulu bir istek gelmedi. Gerçi Ercan þimdilerde istiyor ama bizim Kumanova’da bir söz vardýr: Geç kaldýn yan Kosova’dan...