Hac günlerindeyiz... Her ne kadar bir yanda Gazze, bir yanda Kudüs, bir yanda Ýslam aleminin hemen her kýtada yaþadýðý hüzün verici hadiseler olsa da evet hac vaktidir. Bendeniz, her yýl, son anda sanki hacca gidecekmiþim gibi ümitlenirim. Bir þey oluverecek, yollar açýlacak, Allah Teala'dan davet nasip olacak ve o kutlu sefere katýlacakmýþým gibi gelir... Sonra da Arife günü çok aðlarým, Arafat'ta Vakfe'ye durmuþ olan hacýlarýmýzý sanki bizim vekillerimizmiþ gibi düþünürüm. Ya Rabbi onlarýn kurtuluþ dualarýnýn içine bizleri de alýver Ya Rabbi derim...
Hacca gidenler bir aðlar ise, hacca gidemeyenler bin aðlar derdi büyükannelerim... Onlarýn anlattýðý hac, sanki Leyla ile Mecnun hikayesindeki aþýklarýn kavuþma telaþýna benzerdi, bir aþk telaþýyla çýkýlýrdý o sefere, bir aþk telaþýyla aðlardý gidemeyenler...
Gözyaþýnýn ayýplandýðý, hýr, hakir görüldüðü bir çaðdayýz. 1968 yýlýna ait bir hac seferi ilanýna baktýðýmda o gözü yaþlý eski nineleri hatýrladým... Þimdiki hac seferlerinin ne kadar sadeleþtiðini, hatta ne kadar soyutlaþtýðýný da fark ettim...
Soyutlaþmayý, ibadetlerin belki de ulaþacaðý en üst ritimlerden sayýyorsunuzdur sizler de, benim ve kuþaðým böyle yetiþtik bizler. Sadelik, soyut düþünceye imkan saðlayan bir tarzdý, bu yüzden pek çok geleneði, adeti, sýký eleþtirilere tabi tutarak, kendimizi daha loþ ve belki de daha yalnýzlýkla dolu, daha geçmiþsiz ve geleceksiz ama o anýn içinde olmaya odaklardýk...
Þimdiki yaþýmdan bakýnca, bunun zorlu ve tenha bir yol olduðunu fark ediyorum. Oysa gelenekler, adetler, kültürel anlamda edinilmiþ hareket tarzlarý, insaný hem yalnýzlýktan korur, hem de geçmiþi (kökleri) ve geleceði (hedefleri) olan bir toplumsallýk kazandýrýr.
1968 yýlýnda 'Güven Turizm'in 'Baðdat Yolu ile Hac' þeklinde bir anonsla yaptýðý davet, ne kadar da mühim bir coðrafyayý iþaret etmektedir oysa...
Ýstanbul'da Eyüp Sultan Hazretleri, Akþehir'de Nasreddin Hoca, Konya'da Mevlana Hazretleri, Karaman'da Mü'mine Hatun, Tarsus'ta Ashab-ý Kehf makamý, Urfa'da Makam-ý Ýbrahim ziyaretgahlarýna uðrayarak, dualar edip, dualar alarak, Nusaybin hudut kapýsýna varýlýr... Suriye'den, Kamýþlý, Telköçek'ten Rabia Yolu ile geçilir... Musul'da Hz. Yunus Peygamberin türbesi ziyaret edilir. Baðdat'a geçilir, burada Ýmam-ý Azam Ebu Hanife ve Abdülkadir Geylani Hazretleri ziyaret edildikten sonra, Kerbela, Kufe ve Necef'e varýlýr, Hz. Ali Efendimizin türbesine ihtiram ile varýlýr. Baðdat'tan yani Irak'tan Ürdün'e Amman'a geçilir, oradan Kudüs'e inilir. Orada, Mescid-i Aksa, Muallaka Taþý, Mescid-i Ömer, Hz. Davut, Hz. Süleyman Peygamberlerin türbeleri ziyaret edilir. Kudüs'ten El-Halil'e geçilir, orada Hz. Ýbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Ýshak peygamberlerin makamýna varýlýr dualar edilir... Buradan artýk Medine-i Münevvere'ye geçilir, Hz. Peygamber Efendimizin (sav) mübarek türbesine gözyaþlarý içinde varýlýr, Ravza-i Mutahhara'da namazlar kýlýnýr, selat selam getirilir, sonra Uhud Daðý'na çýkýlýr ve þehitlikte Hz. Hamza'nýn kabri ziyaret edilir. Mescid-i Kuba, Mescd-i Kýbleteyn, Mescid-i Hendek'lerden sonra, Cennetül Baki'de Hz. Fatýma, Hz. Osman, Hz. Abbas, Ehli Beyt-i Resulullah ve þüheda kabirleri ihtiramla ziyaret edilir, dualar okunur, hatimler tamamlanýr. Cidde'ye geçilir, Hz. Havva annemizin türbesi ziyaret edilir. Ve ardýndan Mekke-i Mükerreme'ye, Kabe-i Þerif'e, Beytullah'a nihayet varýlýr. Burada Hacýlar, tavaf ve saylarýný yaparlar, Müzdelife, Mina, Þeytan Taþlama, Kurban Bayram derken, hac yolculuðunu tamamlarlar...
Sübhanallah! Bu saydýðýmýz coðrafya, 1968 yýlýndaki hacýlar için hiç de yabancý olmayan bir coðrafya idi. Onlar için bu topraklar kardeþ coðrafyalar deðil, Osmanlý Cihan Devleti'nin eyaletlerinden, vilayetlerinden yerlerdi.
Güven Turizm, bu hac seferini, 1968 yýlýnda otobüslerle yaptýrmaktaydý. Otobüsler, Ýstanbul'dan kalkýp, mübarek yerleri ziyaret ede ede sýnýr kapýsýndan çýktýktan sonra, Suriye, Irak, Ürdün, Filistin üzerinden Medine-i Münevvere'ye, Cidde'ye ve Mekke-i Mükerreme'ye ulaþmaya nail olurlardý. 1968 yýlýnda Kudüs'te, El-Halil'de yaptýklarý ziyaretler de oldukça ilginç... Otobüsle Ýstanbul'dan kalkýp, ülkeleri, þehirleri aþarak sonunda her Müslümanýn rüyasý ve duasý olan haccý tamamlamak... Ne kadar sabýr isteyen ne kadar meþakkatli, ama bir o kadar da unutulmaz hatýrlarla yüklü bir kutsal yolculuk... Sizi hangi yüzyýlda yaþarsanýz yaþayýn, Kur'aný Kerim'in anlattýðý coðrafyalarda seyrettiren bir yolculuk bu...
Evet geleneksel ve ayrýntýlý bir hac yolculuðu varmýþ 1968'lerde. Sizi, ziyaret edilen tüm makamlarýn içine dahil eden, size tarihi büyük bir baðlam sunan, sizi ayetler, hadisler, menkýbeler zincirinin bir halkasý eyleyen bir seyahat...
Günümüzde ise, Hac bir uçak yolculuðudur, Medine-i Münevvere'ye varýp, oradan Mekke-i Mükerreme'ye geçince, tavaflar, say'larla birlikte düþünüldüðünde asýrlardýr rükünleri ayný þekilde tekrar edilen bir ibadettir. Ama geçmiþle kýyaslandýðýnda, deve kervanlarý veya otobüslerle günlerce, hatta aylarca yapýlan seferlere göre, kuþkusuz çok daha soyuttur. Diðer tüm ziyaretlerden ayrýlmýþ, sadece Hacca ve rükünlerine sabitlenmiþ, evet eskiye göre çok çok sade, tumturaksýz, hatta sessiz sedasýz, ama yine de hatýralý, yine de sizin ümmet ile olan baðýnýzý kuran büyük bir coþkudur hac...