Baðdat-Erbil hattý ve yeni dönem

Baþbakan Ahmet Davutoðlu ve beraberindeki heyet önce Baðdat’ta, ardýndan Erbil’de kritik temaslarda bulundu. Ankara-Baðdat hattýnda buzlarýn erimesi, sadece iki ülke arasýndaki ortak baþlýklarýn ele alýnmasý ve tekrar konuþabilmek açýsýndan deðil, yakýn coðrafyamýzda geliþen ve bizi doðrudan ilgilendiren sorunlar için de büyük önem taþýyor. 

Irak’ýn bir önceki Baþbakaný Nuri El Maliki döneminde ortaya çýkan gerginlik, Baðdat’taki iktidar dengesinin tamamen bir mezhep üzerinden þekillenmesi, bunun özellikle Ýran eliyle desteklenmesi üzerinden bir hayli týrmanmýþtý. Baðdat, Ankara’yý Kürtleri kendi yanýna çekerek baðýmsýzlaþtýrdýðý yönünde suçlarken, kurduðu iktidar dengelerinin bizzat önemli Þii liderler tarafýndan eleþtirildiðini uzun süre görmezden geldi. 

Þimdi, önce yeni Dýþiþleri Bakaný Ýbrahim Caferi’nin Türkiye’yi ziyareti, ardýndan yeni Baþbakan verdiði sýcak mesajlarla yeni bir dönem baþlýyor. Baþbakan Davutoðlu, ziyaretten hemen önce TRT’de yaptýðý deðerlendirmede, Baðdat’la iliþkilerin hýzla stratejik boyutta zeminler kazanacaðýna iþaret etmiþti.

Bu trafiðin ikinci önemli baþlýðý ise Erbil’deki temaslar. Türkiye’nin bölgesel etkinliðinde, baþýndan beri Kürtlerin en önemli ittifak unsuru olduðunu; bu ittifakýn günlük siyaset, ucuz taktik hesaplar dýþýnda ele alýnmasý gerektiðini dile getirmeye çalýþtým. Ortadoðu’nun dününde bu ittifaký saðlayamadýk. Bugün gecikmiþ bile olsa adým atýyoruz. Ancak yarýn, üstelik Ortadoðu yeniden þekillenirken bu ittifak kaçýnýlmaz hale gelecek.

Kuþkusuz Irak Kürtleriyle ve hemen yaný baþýmýzdaki Suriye Kürtleriyle saðlanacak entegrasyon, kendi içimizdeki kronik sorunu daha konuþabilir hale getirecek. Kürtler arasýndaki ayrýlýklardan çatýþma üretip bunu kendi güvenliði adýna kullanma anlayýþý gerilerde kalsa bile; bugün sözünü ettiðim ittifakýn daha kuþatýcý hale gelmesi için alýnmasý gereken çok yol var.

Bölgemizde etkin olan iki ana siyasi damar üzerinden Kürt hareketini analiz etmek kuþkusuz ufuk açýcý, ayný zamanda yol gösterici olabilir. Ancak geleneksel Kürt siyasi hareketinin ve daha çok ayrýlýkçý olarak tanýmlanan modern Kürt siyasetinin giderek daha fazla uzlaþma alaný bulduðunu unutmamak gerekiyor. Hala burada biriken enerjinin, nasýl bir yön izleyeceði, kimlerin bu akýþý yönlendireceði konusunda boþluklar varsa, Türkiye’nin daha fazla rol üstlenmesi gerekiyor demektir. 

Nitekim Ankara, üstelik 6-7 Ekim olaylarýndaki manzaraya raðmen, bir yandan kendi iç dengelerinde hayli hassas ve kýrýlgan bir müzakere süreci yönetirken; diðer yandan siyasi sýnýrlarýnýn ötesindeki Kürtlerle yakýnlaþma konusunda hayli gayretli görünüyor. Burada belki de en hassas nokta, bu iliþkilerin toplamda bir büyük entegrasyonu saðlayacak þekilde planlanmasý.

Bu tür yakýnlaþmalarda, tarihi arka-plan ve deðer ortaklýðý elbette çok ciddi katkýlar saðlayacaktýr. Ancak bu durum, geçmiþteki iliþkilerin ya da bunlarý taþýyan modellerin ayný þekilde günümüze taþýnacaðý anlamýna gelmiyor. Yeni bir model üzerinde kafa yormak, hatta bu modelle karþýlýklý güven eksikliðini giderecek alanlar oluþturmak gerekiyor.

Ziyaretin bir baþka önemli baþlýðý ise Türkiye’nin Türkmenlerle ilgili verdiði mesajlar. Ayrýca Kerkük konusunda Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nun verdiði mesajlar ise, Türkiye’nin duruþunu ifade eden bir örnek:

‘Kerkük, Türkmenlerin, Araplarýn, Kürtlerin, bütün hepsinin ortak þehri olarak, güzel bir örnek olarak yaþatýlmalýdýr. Bu bizim Irak politikamýzýn esaslarýndandýr.’   

Bu ziyaretin sonuçlarý daha fazla konuþulmayý hak ediyor. Gündem izin verirse.