MHP’nin Türk siyasi hayatýnda doldurduðu yeri, son dönemde liderinin þahsýnda müþahhas hale gelen ‘Bahçeli fenomeni’ ile birlikte deðerlendirmek gerekiyor. Elbette Bahçeli’den önceye yaslanan bu geleneðin, özellikle 1999’dan bu yana Bahçeli ile ortaya koyduðu performans ve dönüþüm, Türk milliyetçiliðinin serencamýný da anlamak için deðerli bir uðraþ olacaktýr. Böylesine detaylý bir analiz bu yazýnýn konusu olmamakla beraber, son dönem yaþananlarý salt Bahçeli üzerinden kiþiselleþtirmenin de yetersiz bir okuma olacaðý ortadadýr.
Bahçeli öncelikle, ateþe benzin dökmediði iddiasýyla son yýllarda ilginç bir takdire mazhar olan bir isim. Yani çatýþmanýn tarafý olmadýðý, sokaklara kitlesini indirmediði için kriz dönemlerinde olgun davrandýðý farz edilen siyasi bir figür. Baþka bir deyiþle, Bahçeli ortaya kurucu bir siyaset koyduðu veya proaktif bir tavýr takýndýðý için deðil, ‘çatýþmayý’ fiziken sokakta derinleþtirmediði için bile takdir görebilen bir isim.
Buna mukabil Bahçeli, siyasi dilini olabildiðince çatýþmacý bir þekilde kodlayan, söylemlerini eski Türkiye’de kurgulayan, Türkiye’nin bazý bölgelerinde ve ancak bazý þehirlerinde ciddiye alýnacak bir varlýk gösteren siyasi hacme rýza gösteren bir dünyaya liderlik yapýyor. AK Parti ile bu dünyanýn dile getirdiði ve ‘Kýzýl Elma’ diye ortaya koyduðu bütün baþlýklarda çok büyük ilerleme yaþanmasýyla ciddi bir söylem, motivasyon ve temsil sorunsalýyla karþý karþýya kalan milliyetçi hareket, yeni Türkiye’ye ciddi adaptasyon sorunlarý yaþayan bir yapý.
Bahçeli bu krizi aþmanýn kestirme yolunu kendisine özgü bir eksen inþa ederek bulmaya çabaladý. Bu eksenin bir ayaðýný, olabilecek en üslupsuz ve kontrolsüz bir þekilde Erdoðan düþmanlýðý ve kiþiselleþtirmesi oluþturuyor. Diðer eksen ise Türkiye’nin bütün sorunlarýný Bahçeli’ye özgü talimat teknolojisi ile çözen ‘muhayyel devletin’ varlýðýndan ibaret. Erdoðan düþmanlýðýnýn Bahçeli için orijinal bir tarafý yok. Zira Erdoðan düþmanlýðý kampý içerisinde Bahçeli en fazla sýrýtan aktörlerin baþýnda geliyor. Zorlama bir þekilde, Anadolu’da tabanda çeliþkilerini derinleþtirme pahasýna ‘laik öfkeden’ ateþ çalmaya gayret eden ‘acemi Erdoðan düþmanlýðý’, MHP’yi siyaseten kilitleyen faktörlerin baþýnda geliyor.
Ama asýl kriz, Bahçeli’nin kurduðu eksenin ikinci ayaðý olan ‘muhayyel devlet’te baþlýyor. Bahçeli’nin ‘devleti’, kerameti kendinden menkul bir þekilde her þeyi çözen, meseleleri bitiren, tek hamlede en kestirme ve en hýzlý müdahaleleri yapan muhayyel bir güçten ibaret. Koalisyon görüþmeleri sýrasýnda, ön þartlar arasýna koyduðu Çözüm Süreci’ni bitirme maddesini ete kemiðe büründürürken dile getirdiði þu madde bütün meseleyi açýklýyor: “PKK terör örgütü vakit kaybetmeksizin kendisini laðvetmelidir. Örgüt militanlarý silahlarýyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmalý, bu silahlar devlet envanterine kaydedilmelidir.”
Bahçeli’nin muhayyel devleti, 80 darbesi sonrasý talimatla enflasyon indirme giriþimini andýran bir tarzda, bütün sorunlarý bol emir kipli müdahalelerle çözmeyi vaat ediyor. Son dönemde, özellikle koalisyon görüþmelerinde ortaya koyduðu performans ise artýk milliyetçi hareket tartýþmasýný tamamen ortadan kaldýran þahsileþmiþ bir sorun ortaya çýkardý. Bu sorun, büyük ölçüde üslup meselesine de dönüþmüþ durumda. Bahçeli’nin müdahil olduðu ve ‘hayýr’ cevabý verdiði sahnelerin tamamýnda ‘içerikten yoksun bir üslup meselesi’ her þeyin önüne çýkýyor. Bahçeli bu sorunu hafifletmenin yolunu talimat dünyasýnda muhayyel devletini her seferinde sahneye sürerek bulmaya çalýþýyor. Lakin son çýkýþlarýyla siyasi nihilizme varan bir noktaya demirlemiþ durumda. Bu nihilizmden çýkýþ için de makul bir gerekçe görünmüyor. 1 Kasým bu durum için de turnusol vazifesi görecek.