Bakalım siyasetin er meydanına kimler çıkacak?

Zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı medya önünde tartışmaya davet ederek işte er meydanı çık karşıma diyor ya, asıl er meydanı 24 Haziran'da kurulacak. Bakalım kimler o er meydanına çıkmaya cesaret edecek? Az kaldı hep beraber göreceğiz. 

Kemal Kılıçdaroğlu'nun çıkamayacağı belli ama. Onun vazifesi gerginlik üretmek, hakaret etmek ve mütemadiyen yalan söylemek... 

Mezhepçi, ideolojik ve etnik temelli bir kışkırtıcılıkla siyaset yapıyor. En son Yörük-Türkmen Çalıştayı'nda "Osmanlı'nın zulmüne karşı burada ne mücadeleler verildi" diyerek hem tarihi gerçekleri çarpıtmaya kalktı hem de hep yaptığı gibi mezhepçi bir söylemi siyasallaştırdı. 

Siyaset böyle şuursuzlukları affetmez. Ama bu lafı ettikten sonra Kılıçdaroğlu 15 vekilini metazori İyi Parti'ye gönderebildi. Kimse de bu nasıl bir söylem bu nasıl bir ittifak diye sormadı? Amblemini Kayı Boyu'nun bayrağına benzetmeye çalışan İyi Parti'nin 'Asena'sı ise Yörüklere isyancı Osmanlı'yı da katil devlet demeye getiren Kılıçdaroğlu'na iki laf etmedi. 

 

Çabuk oldu iyi oldu

24 Haziran gerçekten iyi bir tarih oldu. "Güller açar, kirazlar meyve verir" ümidiyle kapı kapı dolaşıp kirli ittifaka 'temel' olmaya çalışanların tamamının o gün siyasi hayatlarının sona ereceğini peşinen söyleyebiliriz. Siyaset yüklerinden kurtulacak yani. 

Sandık siyasetin er meydanıdır, siyasetin mizan günüdür seçim. 

Pusulaya adını yazdıracak kadar yüreği olmayanların siyasette de geleceği yoktur. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olmazsa 24 Haziran'dan sonra o koltukta da oturamayacaktır. 

İyi Parti'ye iradeleri dışında 15 vekil gönderme aklını verenler de kurtaramayacaktır Kılıçdaroğlu'nu. 

Çarşı giderek daha da karışıyor. Senaryolar kulis bilgisi diye satılıyor, kulisler yeni senaryolara malzeme ediliyor. Fakat günler sayılı, en geç 5 Mayıs'ta muhalefetin kendi adaylarıyla mı, ortak adayla mı seçime gireceği ve o adayların kimler olacağı netleşecek. 

 

İkinci tur senaryosu

İki temel senaryo var, partilerin seçimlere ayrı ayrı adaylarla girmeleri ve ikinci tura kalınması halinde Erdoğan karşısında şansı olan aday lehine ikincinin seçimden çekilmesi. Bu senaryonun da komplikasyonları var. Bir kere İP'e 15 vekil hibe etme olayında olduğu gibi buram buram senaryo kokuyor. Seçmen böyle baştan aşağı senaryolu, kumpaslı, alengirli, "abidik gubidik" işlere pek iyi bakmayabilir. 'Senaristlerin' bunu da hesaba katması yerinde olur. 

Sadece seçmenin muhtemel tepkisini ölçememek değil sorun. Ola ki Meral Akşener ikinci geldi. Saadet Partisi'nin, "Gül kartını" masaya sürdüğünü başka bir ifadeyle Gül'ün Saadet'in adayı olarak seçime girdiğini varsayarsak şayet, Akşener Gül lehine seçimden çekilir mi acaba? 

Kapalı görüşme trafiğinin bir türlü bitmemesi Akşener'in Gül için seçimden çekilmeye sıcak bakmadığına yoruluyor. Pazarlıklar bu yöndeyse tabii. 

Yani CHP'nin ittifak denklemlerinde İyi Parti'yi istediği gibi 'değerlendirme' lüksü yok gibi. 

En başından partisinin adayı olarak seçime gireceğini açıklamış olması hasebiyle Akşener'in, muhalefet kanadında ismi geçenler arasında en çok siyasi karakter kazanan kişi olduğu söylenebilir. 

 

Ortak aday senaryosu

Bir diğer senaryo; ilk turda çok adayın çıkması halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimi kolayca alacağı bu yüzden de seçime ortak adayla girmenin daha doğru olacağı şeklinde. Abdullah Gül'ün bunu sağlamaya çalıştığı söyleniyor. 

Peki bu senaryonun rasyonalitesi nedir? 

Gül özelinde konuşursak şayet; ilk turda ortak aday olarak seçime girmek Gül'ü CHP'nin adayı haline getirecektir. Gül bunu göze alabilir mi? 

İçinden geldiği ve siyaset yaptığı muhafazakar çevrenin bunu nasıl karşılanacağı sorusu Gül için caydırıcı bir etkiye sahip olabilir. 

Tek sorun bu da değil. CHP seçmeninin de Gül'e tepkili olduğu görülüyor.