Bakan Ayşenur İslam’ın kaç çocuğu var?

Artık onun binlerce çocuğu var... Sevda Okur Akyüz, çocuk esirgeme kurumuna bırakıldığında henüz üç aylık bebekmiş, ablasıysa iki yaşındaymış... “İlkokula başlayıncaya kadar anne-babanın ne demek olduğunu pek anlayamıyor insan” diyor. Sonra ana-babalı çocukları görünce okul bahçesinde, acaba benimkiler neredeler diye soruyormuş kimsesiz küçükler... Sevda da ablası da bugün çok iyi yerlerdeler, meslek sahibi olmuş, aile kurmuş, çocuklarına bağlı, örnek insanlardan...

Bekir Arslan’sa annesi tarafından ağır yoksulluk koşulları sebebiyle yurtlara verilmek zorunda kalmış, babasızmış zaten... O da bugün toplumun örnek aldığı kişilerden, üstelik annesini de yanına almış, eşi ve dünya tatlısı iki çocuğu ile birlikte yaşarlarken Bekir için “annesinin babası” olmuş bir evlat diye düşünmemek elden gelmiyor...

Alim Yavuz’un, “Şatom Benim, Üzgün Yurdum” adlı kitabını okuduktan sonra değişti benim hayatım... 2.5 yaşında annesini kaybetmiş Alim. Ortopedik özürlü babası ve halası tarafından bir müddet bakıldıktan sonra, yedi sekiz yaşlarında Yetiştirme Yurduna verilmiş bir çocuğun hayat hikayesiydi bu kitap. Alim Yavuz, Giresun Yetiştirme Yurdu’ndan yetişmiş değerli kardeşlerimizden birisi olarak bugün yine sosyal hizmetler bünyesinde çalışan, konusunda kıdemli uzmanlarımızdan... “Yurt çocuğu olmak” ne demek, onun kitabından öğrenebilirsiniz.

***

Yetiştirme Yurtlarından ayrılanların kurduğu “yurtayder”ler, Türkiye genelinde önemli bir soruna parmak basıyorlar: 18 yaşını doldurduktan sonra bu çocuklarımıza ne olacak?

Gerçi ortaöğretimini henüz tamamlamamışsa 20, üniversite öğrencisiyse 25 yaşına kadar yurtlarda barınma hakları var bu çocuklarımızın... Ama üniversiteyi kazanamamış olanlar mesela, 18’ini doldurduklarının ertesi günü ellerinde bavullarıyla nereye, kime gidecekler? “Çoğu bir an evvel yuva kurup, başını sokacak bir aile ararlar kızlar” diyor Sevda Okur Akyüz. Kurtuluş maksadıyla ve çarçabuk yapılıveren bu evlilikler, uzun süreli olamıyor maalesef. Toplumun yurt çocuklarına has önyargıları da eklenince işe, evlilik meselesi, yurt çocukları için bir hayli güç hendeseye dönüşüyor. Nitekim Sevda’yla röportaj yaparken arayan bir yurt kızı anlatıyor; yurttan çıkar çıkmaz çıkan ilk kısmetiyle evlenmiş, 19 yaşında anne olmuş, kocası terk edince de, küçük bebeğini, tıpkı kendisi gibi bir kimsesizler yurduna vermiş, kendisi de akrabası olmayan bir kimsenin yanında kalıyormuş geçici olarak...  

1983 yılından itibaren çok önemli hizmetler verdi Devlet, yetiştirme yurtlarından çıkan çocuklarımıza. Sözgelimi, kamuda iş imkanı sağlanıyor yurt sonrası. Ama bu imkana ulaşmak için de en az iki yıla yakın süre, beklemek gerekiyor. Peki bu iki üç yıl bekleme, nerede ve nasıl gerçekleşecek?

Yurtayder’lerin hazırladığı pek çok rapor var, Malatya, Aydın ve Tokat’taki derneklerin hazırladığı raporları okudum. Bekleme süresince karşılaşılan ilk sorun barınma ve yeme-içmeyle ilgili. Bu konuda kimsesiz çocuklarımıza, ayakları üzerinde durabilecekleri bir iş imkanına kavuşana kadar asgari destek sağlanamaz mı?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız yeni kurulmuş bir bakanlık olmasına rağmen, sosyal hizmetler, kadın ve aile hukuku konusunda devrim mahiyetinde önemli adımlar attı. Yeni Bakanımız Ayşenur İslam’ın da sosyal hizmetler konusunda duyarlılıkları yüksek, sorumluluk bilicinde bir hanımefendi olduğunu biliyoruz.

2014 sonuna kadar “yurt ve kurumlarda bakım” algısından, “aile yanında ve evlerde yetişme” algısına geçmek istiyor Devlet. Bu konuda “Sevgi Evleri” ve “Koruyucu Aile” projeleri başta olmak üzere çok önemli sorumluluk projeleri hayata geçti. İnşallah dezavantajlı konumdaki çocuk ve gençlerimizle ilgili profil haritası da en kısa zamanda hazırlanarak, planlamada gerçekçi zemin oluşturulur.

Bu çerçevede yeni Bakanımız Ayşenur İslam Hanıma muvaffakıyetler dileriz. Fatma Şahin Hanım, çocuklarımızın “Fatma Anası” olmuştu, “Ayşenur Anne”mize de hoşgeldin diyoruz...