Bakanlar kurulu sürekli Beştepe’de toplanabilir!

Pazar günü akdedilen AK Parti olağanüstü kongresi, partinin cumhurbaşkanına olan bağını/bağlılığını ve parti üzerindeki gücünü çok açık bir şekilde göstermiştir.

Cumhurbaşkanının mesajı okunurken kimseden ayağa kalkması istenmemiştir ama herkes kendiliğinden ayağa kalkmış ve saygı içinde dinlemiştir.

Sadece bu fotoğraf bile sistemin çelişkisini ortaya koymak için yeterli delildir.

Anayasa ‘cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisi kesilir’ demiyor mu?

Kesilmiş mi?

Aksine güçlenmiş!

***

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği gün ülke fiilen yarı başkanlık sistemine geçmiştir.

Yarı başkanlık siteminin bir özelliği de, cumhurbaşkanının partisi iktidarda ise sistem başkanlık sistemine, başka bir parti iktidarda ise parlamenter sisteme dönüşmesidir.

Dolayısıyla Erdoğan cumhurbaşkanı iken AK Parti iktidarda ise sistem pratik olarak başkanlık sistemine dönüşmüş demektir/dönüşmelidir.

***

Sorun anayasadadır. 2007 yılında yapılan anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararlaştırıldığı gün çelişki başlamıştır. (Bu değişikliğin ve çelişkinin sorumlusu da 367 garabetini dayatan hazımsız kesimdir!)

O değişiklik ile sistem bir taraftan şeklen yarı başkanlığa dönüşürken diğer taraftan parlamenter sistemin özellikleri anayasada devam etmiştir/etmektedir.

Değişiklik 2014 yılında uygulandığı için geçen sürede sorun yaşanmamıştır.

***

Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilince hele de Erdoğan gibi farklı olacağını peşinen açıklayan karizmatik bir lider seçilince sistemde sorun çıkması kaçınılmazdı. 

Sistem, yetkili ve fevkalade güçlü bir cumhurbaşkanının yanı sıra bütün sorumluluğu başbakana yükleyen çelişkili bir sistem.

Sorun çıkmaması için başbakanın da fiilen başkan yardımcısı gibi davranması gerekiyordu.

Davutoğlu’nun başbakanlık yapma çabası, yarı başkanlığın tam başkanlığa evirilmesine imkân vermedi.

Sonuç malum.

***

Pazar günü partinin cumhurbaşkanına bağlılığını gördük.

Yıldırım dönemi fiilen tam başkanlık sisteminin uygulandığı dönem olacak diye düşünüyorum

Onun için ben Yıldırım’ın başbakan değil başkan yardımcısı olması gerektiğini düşünüyorum.

Ortada fiili bir başkanlık sistemi varsa başbakanlık koltuğunda oturan şahsın konumu da fiilen başkan yardımcılığıdır.

Bence yasal bir engel yok, bakanlar kurulu da sürekli Beştepe’de toplanabilir.

Toplanmalıdır da.

***

Elbette ortada bir anayasa sorunu var. Dolayısıyla da Yıldırım bir taraftan icra ile uğraşırken diğer taraftan en öncelikli işinin anayasa değişikliği olduğunu bilmesi ve gece gündüz bunun için çalışması lazımdır.

Tabii burada muhalefete de önemli bir görev düşmektedir.

Hatırlayın 2002 yılında Erdoğan partinin genel başkanıydı ama milletvekili seçilmesi engellenmişti, hükümetin başında Gül vardı. 

İki başlılıktan şikâyet ediliyordu.

***

Dönemin ana muhalefet lideri Baykal’ın gösterdiği siyasi olgunluk sayesinde anayasada bir değişiklik yapıldı ve önündeki engel kaldırıldı da Erdoğan başbakan oldu!

Şimdi bütün gelişmeler başkanlık sistemini gösteriyor.

Partili cumhurbaşkanlığı formülü, intikal dönemi için ileri bir adımdır.

Muhalefet bu kadarına bile razı olsa Türkiye rahat nefes alabilir!

Sorun muhalefetle birlikte çözülecektir /çözülmelidir.

İnatlaşanın, çözümden kaçanın cezasını halk sandıkta veriyor.  

1 Kasım’daki gibi!