Bakýn bunun için saldýrýyorlar!

Bu hafta gelen iþsizlik ve cari iþlemler açýðý verileri ‘idare eder’ gözüküyor. Ýþsizlikte Mayýs ayýnda 8,8 seviyesine gerilemiþ olmamýz-tarým dýþý istihdamda biraz gerileme olsa bile- önemli. Öte yandan, dün açýklanan cari açýk rakamlarý, Haziran ayý için beklentinin altýnda kaldý. Enflasyon ve bütçe verilerinin de, bir ‘kriz’ halinden çok uzak olduðunu biliyoruz. Büyümenin, en azýndan geçen yýla göre, bu yýl daha iyi olacaðý da sanayi verilerinden belli.  Özel sektörün borçluluðunda ve Hazine’nin borç çevirmesinde de kýsa vadede sorun gözükmüyor. Yani, bütün siyasi gerilime raðmen, 2013 yýlýnýn ilk yarýsý bize, bu yýlý kazasýz atlatacaðýmýzý söylüyor. Ama esas olan bundan sonrasý...

Geçen gün Erinç Yeldan yazdý; Deutsche Bank’ýn þu raporu hakkýnda... Deutsche Bank, söz konusu raporunda diyor ki; Türkiye, hem yüksek büyüme hýzý, hem düþük enflasyon ve sürdürülebilir cari iþlemler açýðý veremez. (Sürdürülebilir cari iþlemler açýðý= giderek kapanan dýþ ticaret açýðý ve uzun vadeli, Doðrudan Yabancý Yatýrýmlarý çeken bir iyileþme...)  O zaman Deutsche Bank’a göre, Türkiye’nin yapmasý gereken þuymuþ: Büyüme hýzýný mümkün olduðunca düþürerek cari açýðý kontrol eder hale gelecek ve Merkez Bankasý da faizleri sürekli olarak hem enflasyon beklentisinin hem de dünya ortalamasýnýn çok üzerinde tutarak, kýsa vadeli finansmaný saðlayacak.

 Tabii kýsa ve spekülatif sermaye giriþleri iki yönlü tuzaktýr; birincisi TL’yi gereksiz deðerli tutarak, yüksek faiz-deðerli TL kýsýr döngüsüne yol açar ve dýþ ticaret açýðýnýz sürekli büyür. Ýkincisi tabii ki bu balon bir yerde patlar. Ama bu balonunun ne zaman patlayacaðýný siz tayin edemezsiniz, içerdeki oligarþik-tekelci çevreler ve küresel finans oligarþisi belirler bunu.

Ýmkânsýz üçleme ve tehdit!

Þöyle bir örnek vereyim: Diyelim ki, ülkenizin sanayinin ve petrol tesislerinin göbeðinde-mesela Ýzmit Körfezi- birileri, bürokrasiyi de satýn alarak, çok büyük bir zehirli-kimyasal atýk deposu kurdu. Bu depoya dünyanýn her tarafýndan zehirli atýklar geliyor. Ama bu atýk depolarý, diyelim bir deprem, diyelim bir kaza ya da terörist bir saldýrý sonucu patlarsa, sizin sanayiniz, ekonominiz, Ýstanbul’un alt-yapýsý çöküyor ve ülke bir daha belini doðrultamýyor. Bu depoyu kuranlarda tabii ki bunu bildikleri için, istemedikleri bir ‘þey’ olduðunda pekâlâ gerekli ‘yerlere’ ‘bakýn Körfez’de bir kaza olmasýn aman ha!’ diyebilirler. Ýþte Türkiye buralardan döndü biliyor musuz?

Þimdi Deutsche Bank’ta, ‘aman ha’ diyor; TCMB, 2000’li yýllarýn baþýna dönmezse, yani sýcak para için faizleri artýrmazsa, bu finansal zehrin ne zaman patlayacaðý belli olmaz.

Siz hem iþsizliði aþaðýya çekecek bir büyüme, hem de cari açýk ve enflasyonu yenecek bir politika izleyemezsiniz. Vazgeçin bundan... Vazgeçmezsiniz, biz patlatýrýz... Þunu bir not olarak söyleyelim; bugün Alman Merkez Bankasý, ( Bundesbank) altýn stoklarýný elinden çýkartmadýðý için güç durumda. Kýskançlýkla koruduðu ve övündüðü stoklarýn toplamý 3400 ton civarinda. Bugün Türkiye’deki açýða çýkmamýþ altýn stoku 7 bin ton civarýnda. Diyeceksiniz elma ile armutu karþýlaþtýrma, doðru; statik olanla dinamik olaný karþýlaþtýrmamak lazým ama bizim potansiyelimiz henüz açýða çýkmadý, onlar ise tümünü kullandýlar, bitiyor. Türkiye, Deutsche Bank’ýn ‘imkânsýz üçlüsünü’ aþmak için ne yapmalýdýr buraya geleceðim ama Batý’nýn sefaletine biraz daha deðineyim.

Sizin iþiniz bitti!

The Economist dergisi benim mizah dergim; orada bu hafta ‘Biz Mahkûm muyuz?’ diye bir yazý yayýnlandý; Paul Krugman’ýn yazýsýna gönderme yaparak, geleneksel kemer sýkma politikalarýnýn ve neoliberal para politikalarýnýn bir iþe yaramadýðýnýn artýk açýk olduðu, küçük Keynesyen-devletçi düzenlemelerle- durumu idare etmenin belki mümkün olabileceði falan anlatýlýyor. Bir de gerçekten öðretici olan gördüðünüz grafiði koymuþlar; bu da ilginç.



Çünkü 1929 kriziyle, 2008’i karþýlaþtýrýyor ve resesyonun baþlangýcý itibariyla, 1929 krizinde 5 yýl sonra düzenli çýkýþýn-savaþ sayesinde- baþladýðýný kabul ediyor. Ama 2008 krizi, görüyorsunuz ki, sürekli bir resesyon ve resesyon tehlikesinin olduðu sürünme hali... Batý kapitalizmi savaþ olmadan hiç bir büyük krizden çýkamaz. Ancak þimdi topyekûn bir savaþ da yapamazlar. Bunun için tam þimdi, Huntington’un ‘medeniyetler çatýþmasýna’ geri döndüler. Ýþbirlikçileri de kullanarak Ortadoðu’da Ýslam’a saldýrýyorlar. 

Bilirsiniz, Huntington’un tezi, kapitalizmin küresel bir sistem olarak inþa edilmesinin tek yolunun kaçýnýlmaz bir medeniyet “hesaplaþmasý” olduðu üzerine kurulur.  Brzezinski’nin Huntington’u hayata geçirme yolu Asya balkanlaþtýrmasýdýr. Þimdi Mýsýr’da bu tezgâhlanýyor.

Rodrik haklý!

Türkiye, Deutsche Bank’ýn ‘imkânsýz üçlemesini’ tabii ki, neoliberal politikalarý tarihe gömerek aþacaktýr. Ýþte Baþbakan’ýn lobi dediði budur. Bilirsiniz bir imkansýz üçleme de Dani Rodrik yapmýþtýr Türkiye için; der ki, hem küresel entegrasyon, hem katýlýmcý demokrasi hem de ulus devlet olmaz. Çok doðru, Türkiye, tercihini yaptý, kayýnpederinin faþist ulus-devletini hedeflemiyor, katýlýmcý bir demokrasi, küresel entegrasyon ve büyük demokratik eksen devlet olmayý hedefliyor...