Öyle anlaþýlýyor ki Türkiye’nin yedi bölgesi ve tüm þehirleri deprem riski altýnda. “Coðrafya kaderdir” deyip iþin içinden çýkamayýz ama.
Doðu Anadolu Fay Hattý, Batý Anadolu Fay Hattý, Kuzey Anadolu Fay Hattý… Jeolojik faylar da sosyolojik faylar da can alýyor memlekette.
Coðrafyamýzý deðiþtiremeyeceðime ve zaten bunu hiç istemeyeceðimize göre güzel vatanýmýzý enkaza dönüþtüren, evlerimizi bize mezar yapan zihniyeti deðiþtirmek durumundayýz.
Ýzmir’de gerçekleþen 6.6 büyüklüðündeki deprem, 20 kadar binanýn çökmesine çok sayýda binanýn da ciddi hasar görmesine yol açtý.
Gündüz vakti gerçekleþen bir depremde dahi 20 bina 79 kiþiye mezar oldu. 1000’e yakýn yaralý var. Arama kurtarma çalýþmalarýndaki hýz ve baþarýya raðmen üstelik.
Deprem gece gerçekleþseydi muhtemelen kaybýmýz ve yaralý sayýmýz daha fazla olacaktý.
Sadece 20 binanýn ortaya çýkardýðý bu tablo, daha büyük depremlerde, hele de depremin Ýstanbul’da gerçekleþmesi halinde ortaya çýkacak tabloya dair ürkütücü bir simülasyon aslýnda.
Hemen her sene memleketin bir yerinde deprem meydana geliyor. 6 büyüklüðünü aþan sarsýntýlar yapý stokuna göre az ya da çok yýkýmlý ve ölümlü oluyor. 7 üzeri þiddette çok büyük yýkýmlý ve ölümlü depremlerimiz oldu. 1999 Adapazarý, Gölcük ve Düzce depremleri 7.4 þiddetindeydi. 14 bin canýmýz gitti. Van depremi 7.2, Elazýð ise 6.8 þiddetindeydi ve çok sayýda can kaybýyla sonuçlandý. Ve biz her depremden sonra mevcut durumu konuþurken laf ister istemez korkulu rüyamýza, olasý Ýstanbul depremine geliyor.
Her deprem Ýstanbul depreminin öncüsü gibi algýlanýyor.
Ýstanbul’da yapý stoðunda ciddi yenilenme olmasýna raðmen yýkýmýn çok yüksek olacaðý tahmin ediliyor. Dolayýsýyla ölümün de.
Ancak kimseler de kentsel dönüþümü evlerin daha saðlýklý ve güvenilir hale getirilmesi, çevrenin daha yaþanýlýr kýlýnmasý þeklinde algýlamýyor.
Ev sahipleri evimi bir oda daha büyütebilir miyim acaba diye bakýyor. Müteahhit, karýmý nasýl maksimize ederim derdine düþüyor.
Sonra her þeyi devletten beklemek gibi kötü bir alýþkanlýðýmýz var. Hem her þeyi devletten bekliyoruz hem de iþler az ters gidince baþlýyoruz söylenmeye.
Hazine arazisine ev konduruyoruz. Yýkým kararý gelince de canlý kalkan oluyoruz. Çünkü biliyoruz bir gün imar affý çýkabileceðini.
Bir kiþiyi topraðýna, miletine, vatanýna baðlayan duygularla sorunumuz yok ama sýra ödev ve sorumluluklarýmýza gelince uyanýk kesiliyoruz.
Belki de hayatý ciddiye almadýðýmýzdan böyleyiz. Ama ciddiye almadýðýmýz hayatýmýzda biriktirmekten de geri durmuyoruz. Hesaplarýmýza para, dolaplarýmýza urba, evlerimize kat üstüne kat yýðýyoruz.
Hayatý ti’ye mi alýyoruz, yoksa?
Belki de yaþarken bedel ödemektense þansýmýzý ölürken denemeyi yeðliyoruz.
Musibet baþa gelince harikalar yarattýðýmýzdan belki de.
Bir kedinin hayatýný kurtarmak için kendi hayatýný tehlikeye atabilecek kadar diðergam, baþtan tedbir almaya sýra geldiðinde ise “Bize bir þey olmaz” rahatlýðýnda bir o kadar…
RUH HASTASI MANYAKLAR
Toplum olarak yaralarýmýzý dayanýþma içinde hýzlýca sarmak gibi çok güzel hususiyetlerimiz var, evet…
Gözümüz kara. Serdengeçtiyiz ayný zamanda…
Böylesine acýlý günlerde, dayanýþmanýn acýyý hafiflettiði zamanlarda bile etrafýna kem nazarla bakanlar da olabiliyor ama.
Bir takým yalan haberleri provakasyon maksatlý paylaþanlar, yaralýlarýn kurtarýlmasýnýn en önemli meselemiz olduðu bir günde yalandan medet umanlarla birlikte yaþýyoruz.
“Deprem bula bula Türkiye’nin en medeni ve eðitimli insanlarýnýn yaþadýðý þehri mi buldu?” diye kahrolan manyaklar ve depremi içki ve zinaya baðlayan ruh hastalarýyla ayný havayý ve vatan topraðýný paylaþmak zorundayýz sonuçta.
Ne diyelim, Allah keder vermesin bundan baþka.