24 TV’deki “Farklı Görüş”te konuğum olan genç akademisyen Doç. Dr. Ece Baban, aslında, ABD dış politikasının aşamalarını pek güzel anlattı, hatırlamakta yarar var:
İKNA ETMEK: “Hasım” gördüğü bir devletin çevresindeki ülkeleri tampon bölge olarak kullanma. Tipik örnek ABD-Suudi Arabistan ilişkisi. ABD’nin cebinden para çıkmıyor, aksine kazanıyor ama “İran tehdidi” bahanesiyle Riyad’ı ikna etmiş, Körfez’de at koşturuyor.
ÖDÜLLENDİRME: İkna edemediği fakat diğer ülkelere karşı koz olarak kullanacağı devlete askeri/mali yardım yapıyor. Bizim Soğuk Savaş yıllarındaki halimiz.
CEZALANDIRMA: Eğer hedefindeki ülke kendisine biçtiği rolü oynamamakta direniyorsa ekonomik boykot, ambargolar geliyor. Rusya ve İran’a yapılanlar bu. (Bize de beyzbol sopası gösteriyor.)
ŞİDDET İÇERMEYEN YÜKSEK CEZALANDIRMA: Askeri tehdit, diplomatik ilişkilerin kesilmesi, vize yasağı uygulamaları, ekonomik abluka tehdidi bu aşamada devreye giriyor. Venezuella, Küba örnekleri önemli.
ASKERİ GÜÇ KULLANIMI: Baktı, bunların hiçbiri tutmuyor, Pentagon devrede, Amerikan askerinin namlusu doğrudan o ülkeye dönüyor.
Bu sıralamada, şu anda yerimiz 4’üncü madde gibi görünüyor ama ABD’li o Korgeneral’in Münbiç’e kadar gidip Türkiye’ye parmak sallaması her an 5’inci maddenin de devreye gireceğini gösteriyor. Bence, “Osmanlı tokadı”nın ne olduğunu Avrupalı müttefiklerine sormalarında büyük yarar var, belli ki, bu işin sonunda çok üzülecekler.
Washington’daki neo-con/Siyonist lobinin iki kalemşörü Eric Edelman ile Jake Sullivan’ın Politico’da yer alan yazılarından (Türkiye kontrolden çıktı... ABD için bunu söylemenin Zamanı, 13 Şubat 2018) Amerikan dış politikasında bir iktidar sorunu olduğunu görüyoruz. Yazarlar, ABD’nin Türkiye’ye karşı alttan alma politikasının zarar verdiğini, “Erdoğan rejimine”(!) ambargo, abluka ve hatta güç kullanımının sırada olduğunun açıkça anlatılmasını talep ediyorlar.
ABD dış politikasının “sertleşme sorununu” tartışan biz değiliz, kendileri, buradan o mucizevi mavi hapları gönderecek halimiz de yok, keşfedenler onlar, kullansınlar.
Çavuşoğlu, Bozdağ ve Canikli’nin peşpeşe yaptıkları açıklamalardan Edelman-Sullivan ikilisinin önerilerini Beyazsaray Güvenlik Danışmanı McMaster’in Ankara’ya taşıdığı belli oluyor. Bütün açıklamalarda “böyle gelecekseniz bir daha gelmeyin” denildi, anladığımız, İbrahim Kalın vermiş cevabını yollamış…
Bugün Dışişleri Bakanı Tillerson geliyor, önceden yaptığı açıklamaların müziği kulağa hoş gelmiyor ama Türkiye “sertleşme sorunu olmadığını” Erdoğan’ın “Osmanlı tokadı” lafıyla verdi bile, geçiniz…
MOSSAD’ın yayın organı Debka’ya göre yaklaşık 200 Rus “paralı asker”, Amerikan ordusu tarafından Deyr-Zor yakınlarında öldürüldü!.. Küresel güçlerin resmi üniformalıları yetmiyor, Suriye-Irak’ta bir de devletler tarafından desteklenen ve kendilerine “gönüllü” denilen askerleri var. Afrin’de PKK saflarında karşımıza çıkanlar bunlar. Kremlin sözcüsü Peskov, Rus paralı askerlerin Amerikalılar tarafından öldürülmesiyle ilgili soruya “Biz yalnız Rus ordusunun kayıtlarıyla ilgiliyiz” demekle yetindi, belli ki 8 Şubat günü orada bir haller olmuş.
Bu, ABD’nin Suriye-Irak hattında kurmaya çalıştığı “garnizon devlet” için tahmin edebileceğimizden çok daha yüksek riskler alacağının işaretidir!..
1982 Oded Yinon Siyonist Planı çerçevesinde Ortadoğu’yu böl-yönet hedefine oturtmuş bir süper gücün İsrail’in güvenliği için ortalığı yakacağının da önemli bir göstergesidir.
Hesabımızı bu gerçek üzerinden yapmak zorundayız. Tehdit tırmanacaktır. Deyr Zor’da PKK’ya karşı harekat yapan Baas ordusu için Fırat’a köprü kuran Rus mühendisleri öldüren, Türk askerine de Münbiç’te kurşun sıkar mı, evet, sıkabilir.
Şaşırır mıyız, hayır! Savunma bütçesine bir terör örgütü için 550 milyon Dolar’lık askeri yardım yerleştiren, her şeyi göze almış demektir.
Ruslar tehlikeli millettir, hafızaları güçlüdür, öldürülen o askerlerin hesabını bir yerde sorarlar.. Osmanlı’da ise siyaset bitmez, Türkler gibi kadim uluslar, deneyimli oldukları coğrafyalarda dışarıdan geleni fena hırpalarlar...
Bir bakmışsın, Münbiç harekatında ÖSO ile Baas ordusu yanyana!..
Birbirine muhalif iki Suriyeli güç, “vatan topraklarının bütünlüğü için” omuz omuza…
Ver bakalım hesabını…
Veremezsin…
Anladın sen beni, artık zorlama…