Bakü’den Şam’a uzanan yol

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın Bakü’de yapılan zirve toplantısı birçok önemli konuya dikkat çekilmesini sağladı. Bunlardan birisi, örgüte üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların somut projelerin hayata geçmesine engel oluşturduğu gerçeğinin açığa çıkması oldu. Büyük kavgaların parçası haline gelen ECO ülkeleri, ticaret ve yatırımları geliştirecek, iletişim ve ulaşım kanallarını artıracak yeni projelere kafa yormak yerine güç politikalarına öncelik vermeyi tercih ettiler. Kendilerinin değil de dünyanın değişmesini bekleyen üyeler yüzünden bölgesel istikrarı kalkınma projeleriyle sağlamayı amaçlayan örgüt işlevsiz kaldı.

Başbakan Erdoğan’ın konuşması, gerçek bir bölge oluşturmanın yolunun ekonomik-teknik işbirliğinden geçtiğini hatırlatması açısından son derece önemliydi. Zirveleri, hamasi konuşmalara boğmanın iş yapmaktan kaçınmanın bir yolu olarak kullanıldığı da ima edilmiş oldu. Bununla birlikte, bir gözü Rusya’da diğer gözü “batı” dünyasında olan Orta Asya ülkelerinin kendi aralarında ne tür güvensizlikler ürettiklerini izlemek, ders çıkarmak açısından çok yararlı oldu.

ECO Zirve çıktıları

Zirve’nin önemli sonuçlarından biri, Türki cumhuriyetlerin Türk Konseyi adı altında birleşik bir grup olarak ECO’da gözlemci statüsü elde etmeleri oldu. Zaten ECO üyesi olan bu ülkelerin ayrıca gözlemci üyelik almaları, bir grup ülkenin ortak davranış sergilemesini teşvik eder; dolayısıyla işbirliğinin zeminini oluşturur. Ancak bu işbirliğinden rahatsız olan üyelerin başında İran’ın geldiğini belirtmek gerekiyor.

Toplantı sırasında epeyce sorun çıkaran, Türk Konseyi’nin gözlemciliği konusuna hukuki gerekçelerle itiraz eden İran, muhtemelen başını Türkiye’nin çektiği bu girişimi kendisini sınırlanma faaliyeti olarak değerlendirmiştir.

Bununla birlikte İran’ın zor bela ikna edilmesinde de yine Türkiye’nin rol oynadığı söylenebilir. Türkiye, İran’ın başkaları tarafından sınırlanmaya ihtiyacı olmadığını, bunu kendisinin yaptığını ima eden ülke durumunda. Zira artan ikili ticaret hacmine rağmen gerek Suriye konusundaki tutumu gerekse petrolü diğer komşulardan hala daha pahalıya satıyor olması İran’ı Türkiye konusunda ‘şüpheli’ hale sokuyor; daha da önemlisi tamamen Rusya’ya bağımlı kılıyor. Bu bağımlılık da İran’ın sistem içine dahil olmasının temel sorunu haline geliyor.

Türkiye’nin İran’ı ikna etme başarısının bir diğer göstergesi de KKTC’nin ECO’da gözlemci üye olması; bu adımın da önemsenmesinde yarar bulunuyor.

Suriye sorunu

Bu tür zirvelerin önemli yanlarından biri de ülkelerarası ikili görüşmelerin yapılmasına olanak sağlaması. Bakü’deki zirve Suriye gibi büyük meselenin ikili görüşmeler yoluyla yeniden ele alınmasına yaradı. Bilindiği gibi Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dan oluşan dörtlü mekanizma öngörülmüş, ancak İran ile Suudiler yan yana gelmek istemediklerinden bu girişim başlamadan bitmişti.

Bunun üzerine önerilen yöntem ise, matematikteki kesişen kümeler modeli. Bu kümeler Türkiye-İran-Mısır, Türkiye-İran-Rusya ve Türkiye-Mısır-Suudi Arabistan biçiminde. Bu kümelerin kesişme noktası Türkiye ve eş zamanlı olarak Suriye çözümü için çalışmalar yapacak grupları tarif ediyor. Hem birbiriyle ortak davranır gözükmek istemeyen rakipler bir araya gelmek zorunda kalmayacaklar, hem sorunun çözümü Suriye konusuna angaje olmuş ülkelerin dışına taşırılmamış olacak, hem de konu taraflarıyla ele alınabilecek.

Bu kümeler sistemi işlerse, Esad sonrası Suriye’de farklı etnik ve dini gruplar arasında denge sağlayabilecek, yeni katliamlara yol açmayacak, rövanş girişimlerine engel olabilecek bir garanti ortamı da yaratılmış olabilecek.

Umalım ki bu kümeler, matematikteki kadar somut sonuçlar ortaya koyabilsin.